MÜ’MİN HAYRIN ANAHTARIDIR

Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

 

 

 

BİR HADİS:

 

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ :  قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ :

 

إِنَّ مِنَ النَّاسِ مَفَات۪يحَ لِلْخَيْرِ، مَغَال۪يقَ لِلشَّرِّ ، وَإِنَّ مِنَ النَّاسِ مَفَات۪يحَ لِلشَّرِّ، مَغَال۪يقَ لِلْخَيْر ، 

 

فَطُوبٰى لِمَنْ جَعَلَ اللَّهُ مَفَات۪يحَ الْخَيْرِ عَلٰى يَدَيْهِ ، وَوَيْلٌ لِمَنْ جَعَلَ اللَّهُ مَفَات۪يحَ الشَّرِّ عَلٰى يَدَيْهِ .

 

Enes bin Mâlik -radıyallâha anh-’ten rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur: 

 

“Öyle insanlar vardır ki (âdeta) hayrın anahtarları, şerrin sürgüleri gibidir. Kimisi de şerrin anahtarları ve hayrın sürgüleri gibidir. Ne mutlu! Yüce Allâh’ın, hayrın anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere! Ve yazıklar olsun yüce Allâh’ın şerrin anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere!” (İbn-i Mâce, Sünnet, 19)

 

BİR MESAJ: 

 

“Hayır düşün, hayır konuş ve hayır işlerin peşinden git! ”

 

 

 

“İnsanların en hayırlısı, insanlara en yararlı olandır.” (Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, I, 365)

 

 

 

Bir gün Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, oturmakta olan ashâbının yanına gelerek onlara şu soruyu sordu: 

 

“–Sizin hanginizin hayırlı, hanginizin şerli olduğunu size bildireyim mi?” Orada bulunanların hepsi sükût etti. Peygamber Efendimiz sorusunu üç kez tekrarladı. Bu sefer içlerinden bir sahâbî; 

 

“–Evet yâ Rasûlâllah! Hangimiz hayırlı hangimiz şerli bize haber ver!” dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: 

 

“–Hayırlınız kendisinden hayır beklenen ve kötülüğünden emin olunandır; şerliniz ise kendisinden hayır beklenmeyen ve kötülüğünden de emin olunmayandır.” (Tirmizî, Fiten, 76)

 

Hayr kelimesi lügatte; «iyi olmak, iyilik etmek» gibi mânâlara gelmektedir. Kur’ân âyetlerinde de çokça geçen hayr kelimesi ıstılah olarak; «her türlü yararlı, iyi ve güzel tavır ve davranış» mânâsına gelmektedir. Hayrın zıddı şerdir. Şer, kötü ve zararlı olan şeydir; kötü olmak, kötülüğe meyletmektir. Bu mânâda mü’min; iyi olan, iyilik düşünen ve iyilik eden, yararlı işler yapandır. Mü’min;
kendisinden ancak hayır beklenen, hayır konuşan ve hayır davranışlar ortaya koyandır. 
Mü’minin şerle
işi olmaz. Dolayısıyla kötü düşünmez, kötü konuşmaz, kötü işlerin peşinden gitmez

 

Mü’min İnsanların En Hayırlısıdır

 

Allah katında insanların en hayırlısı, insanlara karşı iyi davranandır. Hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: 

 

“Allah katında arkadaşın en hayırlısı, arkadaşına karşı iyi davranandır. Allah katında komşunun en hayırlısı ise, komşusuna karşı iyi davranandır.” (Tirmizî, Birr, 28)

 

 Mü’min, insanların en hayırlı olanıdır. Hayırlı olmak demek, güzel ahlâka sahip olmak demektir. Nitekim Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ten nakledilen bir hadîs-i şerifte Rasûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmaktadır: 

 

“Size şerirlerinizin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Onlar, çok ve lüzumsuz konuşan, konuşurken lâubâlî davranıp ağzına her geleni söyleyen kimselerdir. 

 

Hayırlılarınızı söylememe ne dersiniz? Onlar da güzel ahlâklı olanlarınızdır.” (İbn-i Hanbel, II, 370)

 

Bu mânâda insanların en hayırlısı, güzel ahlâk sahibi mü’minlerdir. Güzel ahlâk sahibi olanlar, aynı zamanda hayırdan nasibi olan insanlardır. Nitekim hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: 

 

“Kime rıfktan (nezâket ve kibarlıktan) bir pay verilmişse, o kimse hayırdan nasibini almış demektir. Rıfktan mahrum olan kimse ise, hayırdan nasip alamamış demektir.” (Tirmizî, Birr, 67)

 

Mü’min Hayrın Anahtarıdır

 

Mü’min, hayrın anahtarı gibidir. Bir hadîsinde Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: 

 

“Öyle insanlar vardır ki âdeta hayrın anahtarları, şerrin sürgüleri gibidir. Kimisi de şerrin anahtarları ve hayrın sürgüleri gibidir. 

 

Ne mutlu yüce Allâh’ın, hayrın anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere! 

 

Ve yazıklar olsun yüce Allâh’ın şerrin anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere!” (İbn-i Mâce, Sünnet, 19)

 

Şu bir hakikat ki bu dünyada yapılan hayır ve şerrin, iyilik ve kötülüklerin karşılığı mahşer günü eksiksiz bir şekilde insana verilecektir. Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: 

 

“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.” (ez-Zilzâl, 99/7-8)

 

Yine âyet-i kerîme ve hadîs-i şeriflerde; kötülük için yalnız karşılığının verileceği, yapılan hayırlara ise kat kat sevap verileceği bildirilmektedir. Âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: 

 

“Kim bir iyilikle gelirse, ona bundan daha hayırlısı ile karşılık verilir; kim de bir kötülükle gelirse, o kötülükleri işleyenler, yalnızca yaptıklarının karşılığını görürler.” (el-Kasas, 28/84)

 

Mü’min hayır düşünür, hayır konuşur. Değilse susması daha hayırlıdır. Nitekim hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: 

 

“Allâh’a ve âhiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buhârî, Edeb, 31)

 

Mü’min öyle hayrın peşinden gidendir ki; kendisi hayır yapacak güce sahip olmasa bile hayra vesile olur, öncülük eder, Çünkü o, hayra vesile olduğunda hayır yapmış gibi sevap kazanacağını bilir. Nitekim bir hadîs-i şerifte bildirildiğine göre; 

 

“Her kim bir hayra delâlet ederse, ona da hayrı yapanın ecri kadar ecir verilir.” (Müslim, İmâre, 133)

 

Hayrı Talep Etmek

 

Mü’min; hayrı ve hayırlı olanı ister.  Buna istihâre denir. Sevgili Peygamber Efendimiz; işlerimiz hakkımızda hayırlı mı hayırlı değil mi diye, Rabbimiz’e ilticâ etmemizi, iki rekât namaz kılıp istihâre duâsını okumamızı tavsiye buyurmaktadır. Câbir bin Abdullah -radıyallâhu anh- şöyle demiştir: 

 

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; bizlere Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi, her konuda istihâre yapmayı öğretirdi.” (Buhârî, Teheccüd, 25)

 

Mü’min böylelikle istihâre vesilesiyle önündeki işle alâkalı Rabbine danışmış olur ve hayırlı olanı tercih etmede bir adım atmış olur. Hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur: 

 

“İstihâre eden aldanmaz, istişâre eden de pişman olmaz.” (Taberânî, el-Mu‘cemu’l-evsat, VI, 365)

 

Hayra Öncülük Etmek 

 

Abdullah bin Mes‘ûd -radıyallâhu anh-, bir duâsında Fahr-i Kâinât Efendimiz’i «Hayrın Öncüsü ve Hayrın Lideri» olarak tavsif etmiştir. Biz de O’nun ümmeti olarak hayrın öncüsü olmalı ve içinde yaşadığımız cemiyette hayır işlerinde önde olmalıyız. Zira âyet-i kerîmede belirtildiği üzere kurtuluş hayra davettedir:

 

“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmrân, 3/104)

 

Bir hadîs-i şerifte de bildirildiğine göre; 

 

“Bir kimse, insanları doğru bir yola davet ederse, ona tâbî olanların ecirleri kadar kendisi için ecir yazılır. Bu durum, tâbî olanların ecrinden de bir şey eksiltmez. Başkalarını sapıklığa çağıran kimseye kendisine uyanların günahı kadar günah yazılır. Ona uyanların günahlarından da hiçbir şey eksilmez.” (Müslim, İlim, 16)

 

Hayır İşlerinde Acele Etmek

 

Her dâim hayrın peşinde olmalıyız ve hayırlı işleri ertelememeliyiz. Hattâ hayırda acele etmeliyiz. Zira ölümün ne zaman geleceği belli olmaz. Her an mahşer gününün hesabına hazır olmalıyız. Nitekim âyet-i kerîmede mü’minin bu hazır olmuşluk durumuna şöyle işaret buyurulmaktadır: 

 

“Ey îmân edenler! Allâh’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının ve herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın. Allâh’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının; çünkü Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (el-Haşr, 59/18)

 

Netice olarak bilinmelidir ki şer ile Allâh’a yaklaşılmaz, hayır ile Allâh’a yaklaşılır; hayır ile cennete girilir.

 

Bir defasında Peygamber Efendimiz namaza kalkarken yaptığı duâda şöyle buyurmuştur: 

 

“Bütün hayırlar Sen’in elindedir. Şer ile Sana ulaşmak mümkün değildir.” (Müslim, Müsâfirîn, 201)

 

Ne mutlu hayır konuşan, hayrın peşinden giden ve hayra öncülük eden mü’minlere!

 

Rabbimiz; cümlemizi hayır düşünen, hayır konuşan, hayrın peşinden giden ve hayrın anahtarlarını eline verdiği sâlih kullarından eylesin!