BORSAYA DAİR

Dr. Ahmet Hamdi YILDIRIM 

 

BORSA NEDİR?

 

Borsanın temeli ortaklıktır. 

 

İnsanların bir araya gelmeleri, güçlerini birleştirmeleri güzeldir. Dînimizin de teşvik edeceği bir husustur. İslâm hukukunda çeşitli ortaklıklar ve ahkâmı bildirilmiştir. 

 

Borsa; klâsik şirketlerdeki gibi birkaç kişiden değil, binlerce, on binlerce kişiden meydana gelen büyük ortaklıkları ifade eder. Şirketler hisse senetleri çıkararak, alâkalı kuruluşların denetimi altında halka arzda bulunurlar. Halk da bu hisselerden alarak, o şirkete ortak olmuş olurlar. 

 

Dolayısıyla;

 

Borsada bir şirketin hisse senedini almak, o şirkete ortak olmak demektir. 

 

Aslında borsa, doğru işletilebildiğinde, kaidelere riâyet edilerek çalıştırıldığında; İslâmî bir yatırım aracı olarak kabul edilebilecek bir müessesedir.

 

Fakat hisse senetlerinin kolayca alınıp satılabilmesi, borsayı, âdeta kumar gibi kolay yoldan para kazanmak için bir oyun aracına da dönüştürebilmektedir:

 

YATIRIM MI OYUN MU? 

 

Kimi insanlar paralarını işletme imkânından mahrumdur. Memurdur, öğretmendir, işçidir, emeklidir, ev hanımıdır fakat birikmiş bir parası vardır. Enflâsyon sebebiyle bu parayı Türk lirasında tutmak istemez. Çünkü paranın alım gücü gitgide erimektedir. Birikmiş imkânlarının erimemesi, bir yandan da ekonomiye katkıda bulunmak gibi maksatlarla güvendiği bir firmanın hisse senetlerini alabilir. Bu bir yatırımdır. 

 

Fakat bir de oyuncular vardır. Her sabah geçer ekranın başına; orada çıkan, inen hisseler üzerinden -tabiri câizse- kumar mantığıyla seçme yapar. «Tüh bugün kaybettik, bugün kazandık!» diye nâralar atar. Böylelikle sabahtan akşama borsada oynama hedeflenir. 

 

Âlimlerimiz borsadaki bu tür oynayışları doğru bulmazlar. Çünkü bu, yatırımdan ziyade kumara benziyor. Kumar iptilâsı gibi, borsa müptelâları zuhur ediyor. Kaybettikçe hırs yapıyor. Evini barkını kaybetme gibi fâcialar yaşanabiliyor. 

 

Tabiî kişi uzun dönemli bir yatırımda bulunduktan sonra, hakikî bir ihtiyaç sebebiyle hisse senedini satıp nakde dönebilir. Nakde dönmesinde beis yoktur. Mühim olan bu yatırımların gerçek bir ortaklıkta olduğu gibi mantıklı ve uzun vâdeli olmasıdır. Kumar gibi iniş çıkış avlama mantığından uzak durmak gerekir. 

 

Ayrıca maalesef, özellikle de üçüncü dünya ülkelerindeki borsalar, reel veriler üzerinden işlemiyor. Yani bir şirketin hisse değeri, çok kâr yapmış, satış ağını genişletmiş gibi birtakım maddî veriler üzerine yükselmiyor. Daha ziyade spekülâtif olan, medyada çıkan haberler veya farklı birtakım enstrümanlarla bir anda değeri çıkarılıp bir anda değeri indirilebiliyor. Bu yönüyle önce yapılacak işlemin bir yatırım işlemi olması lâzım.

 

Tabiî ki hissedârı olunacak şirketin de belli şartları taşıması gerekir:

 

İZ OLMASININ ŞARTLARI

 

Birincisi: Hisse senedi alınacak firmanın fâiz veya haram olan bir ana yatırım unsurunu barındırmaması gerekir. 

 

Şirketin bizâtihî faaliyet alanının haram olan bir iş olmaması lâzımdır. Meselâ domuz üretim çiftliği veya içki üretim tesisleri ile iştigal eden bir firmanın hisse senedini almak tabiî ki câiz olmaz.

 

İkincisi: Şirket bilânçosunda fâiz gelirlerinin veya fâizli işlemlerin olmaması şarttır.

 

Meselâ firma; kendi kasasında para olmasına rağmen, alacağı bir parti malı, fâizli bir bankadan krediyle alıyor. 

 

Veya bir yatırım yapacak; fâizle aldığı parayla bu yatırımı yapıyor. Dolayısıyla servetine fâiz karıştırmış oluyor. Bu kimseyle ortaklık yapmak, hisse sahiplerine de aynı vebâli doğurur.

 

Bu noktalarda mütedeyyin yatırımcılara yardımcı olmak için, Helâl Endeksi açıldı. İstanbul borsasında işlemlere açılan Helâl Endeksi belirlenmiş kriterlere uyan şirketleri listeliyor. 

 

Tabiî burada takvâ ve fetvâ noktasında da sualler gelebiliyor. Şirketin muâmelâtında, istihdam politikasında, reklâm anlayışında, kısacası ticaretinde yaptığı her şey, ortaklarını da alâkadar eder. Bu mânâda yatırım yapacak kişiler işin bu inceliklerini de düşünerek hareket etmelidir. 

 

ZEKÂT MESELESİ

 

Hisse senedi de menkul bir değer olarak, elbette nisap miktarını aştığı takdirde zekât verilmesi gereken mallar cümlesindendir. Bu noktanın ihmal edilmemesi gerekir. Ancak her hisse senedinin durumunu da aynı görmemek gerekir. Şirketin ana hissedarı olup şirkete sahip olan kişiler, zekât hesaplarını şirket bilânçosu üzerinden yaparlar.

 

HOCALARA KIZMAYIN!

 

Yukarıda ifade ettiğimiz üzere ideal mânâda şartlara ve kaidelere uyulduğu takdirde İslâm’a uygun bir yatırım aracı olabilecekken… 

 

Maalesef borsa; 

 

•Kumar ve oyun gibi iptilâlara düşürecek olursa mahzurludur. 

 

•Spekülâsyonlardan para kazanmak şeklinde olursa mahzurludur. 

 

•Ortak olunacak şirketlerin İslâmî kaidelere uymamaları hâlinde mahzurludur. 

 

Bu mahzurların giderilmesi için müslüman iktisatçılar çözüm üretmeliler.

 

Artık herkesin kolayına geliyor. Batıda olanları taklit edip, hocalara da; 

 

“–Sizin yüzünüzden bu işler olmuyor!” diyorlar. 

 

Siz düzgün bir enstrüman ürettiniz, normal ticaretin; kimseyi aldatmadan şirket kurmanın yollarını aradınız, buldunuz da buna mâni olan mı oldu?

 

Bu mahzurlarından dolayı, kendisi parasını işletebilecek, iş ve yatırım yapabilecek kişilerin borsada işin kolayına kaçmalarını da doğrusu uygun görmek mümkün değildir. 

 

Düşünün;

 

Şirket sahibinin çocuğu bisikletle yolda giderken ayağı taşa takıldığında eğer hisse senetlerinin değeri düşüyorsa; veya oğlu bir şirket sahibinin kızıyla evlenmiş, bundan dolayı şirketin değeri yükseliyorsa burada gerçeği yansıtmayan, tamamen kurgular üzerine değerlendirmelerin olduğu bir ortam söz konusudur.

 

Öyle ortamlarda bulanık suda helâl avlamak mümkün olabilir mi? Olabilir ama mayınlı bir arazi söz konusu. Bundan dolayı dikkatli olmak lâzım.

 

İnsan ancak başka bir çaresi olmadığında böyle bir yatırım aracına tevessül edebilir. Doğru olan reel yatırımlardır. Ne olduğunu ne bittiğini bilemeyeceğin başkalarının spekülâtif haberleriyle gelgit yaşayanlar değil, gerçek yatırımlardır.

 

Gerçek yatırımlarda bulunmaya muktedir olan bir kimsenin de; 

 

“–Ben kimsenin ağzının kokusunu çekmek durumunda değilim, bir ortaklığa gireceğiz, o ortak hesap soracak, bu ortak hesap soracak. Bunlarla mı uğraşacağım?!. Giderim filân helâl katılım endeksine yatırırım. Oradan gelen nemâ ile yaşarım veya hisse senetlerinin artmasıyla paramın değerini korurum.” türünden bir yaklaşımın, doğru ve müslümanca bir mantık olduğu kanaatinde değilim.

 

Cenâb-ı Allah, bütün ümmet-i Muhammed’e hayırlı kazançlar ve güzel ameller nasip ve müyesser etsin!