AŞKIN HÂLLERİ

Mehmet MENCET

 

Metrajı belli olmayan bir makara…

Ömrü böyle anlatıyor büyüklerimiz.

Hayat yolculuğunda, hepimizin çizilmiş bir kaderi var: Doğum, ölüm, geçinme derdi, meslek seçimi, evlilik, çocuklarımızın gelecek endişesine bir de dünya sevgisi, nefis ve şeytan eklenince, insanoğlunu zorlu bir mücadele bekliyor.

Daima uyanık, murâkabe dolu bir hayat yaşayabilene ne mutlu!

Ömre en güzel istikamet verenler ise insanın hayat boyu karşılaştığı güzel insanlar, Allah dostları…

1965 yılında liseyi bitirdiğimde 8 seçenekli üniversite imtihanı vardı. Memleketim Keskin’de, esnaf bir babanın 7 çocuğundan biriydim. En büyük evlât olunca; hem sorumluluk, hem de avantaj içindeydim.

Babam Kızılırmak kenarında, yetim olarak 5 yaşlarından beri değirmen işleten bir ailede büyümüş.

Annem ise; Kırım asıllı ve okuryazar olması hasebiyle, bize ömür boyu çekidüzen veren mürebbiyemizdi.

Kasabada ortaokul, İstanbul’da lise derken, çocukluğumda çok haksızlık, horlanma ve küçük görmelere maruz kalınca; hayatımı hâkim olarak yürütme niyet ve azminin kararlılığında olarak, bu hedefimin gerçekleşmesi için yüce Allâh’a niyazlarda bulundum. Tabiî hak-hukuk meselesi var. Büyüklerin irşâdıyla bu zor meslekte kul hakkına çok titizlik göstermeye çalıştım. İnşâallah Rabbimin huzûruna kul hakkıyla çıkmayız.

Bu vesileyle;

1974 yılında hem Urfa’da hem ilçesi Hilvan’da hâkim olarak çalıştım.

Urfa’da ne güzel insanlar, ne muhteşem bir kardeşlik varmış… Bunlardan Hacı Esat PARMAKSIZ Ağabey ile Allâh’ım karşılaştırdı, tanıyıp da ondan ayrılmak mümkün mü? Allah sevgisi ile dolu bir Allah dostu. Fedâkârlık, sevgi, ne ararsanız mevcut, melekten farksız bir insan.

Vefâtında bile kul hakkına riâyet sırrı vardı:

Mekke’den Medine’ye gelirken otobüsün direklere çarpması sonucu şehîd olur. Kemerinin içine;

“–Şu anda cebimde 500 riyalim vardır.” diyerek yazar. O anda Medine’de bulunan Muhterem Sâhibü’l-Vefâ Musa Efendimiz’e, yakını durumundaki Âdil Bey;

“–Efendim, bugün hânenizde farklı, hüzünlü bir hava var.” dediğinde;

“–Bugün Esat kardeşimiz vefât etti.” diyor, daha vefat haberi gelmeden. Vefât haberi gelince 2-3 arkadaşı kaza yerine giderler. Vazifeli polisler 800 riyali, kardeşi Mehmet PARMAKSIZ Ağabey’e verirler. Daha sonra kemerin içinden bu yazı çıkınca 300 riyali iade ettiler.

Bu ne hassâsiyet! Ölümü hissetmek, haramdan kaçmak.

Mehmet Ağabey de rahmetli oldu. Rabbim cennette buluştursun.

Esat Ağabey; umre veya hacdan dönünce, Urfa ve çevre illerden Allah dostlarını ve din kardeşlerini davet edermiş, en son gidişinde; gitmeden davet etmiş, âdeta helâlleşmiş. Kızları;

“–Baba bu sefer bu neden böyle oldu? Telâşlandık, yorucu oldu?” deyince;

“–Babanıza sabredin, kötü bir babanız var.” dediğini; tâziyeye gittiğimizde, çocukları üzgün bir şekilde anlatmışlardı.

Hak dostlarının sırlı tecellîleri vardır.

Yıllar önce bir bayram tatili vesilesiyle Kayseri’ye gittim. Kaldığım ev sahibi çok misafirperver, bir hayli de yaşlıca idi. Sabah namazında, haber verip ayrıldım. Talas Caddesi’ndeki Seyyid Burhâneddin Hazretleri’ne gideyim derken, bu niyetimi gerçekleştiremedim. Bulunduğum yerden İhlâs ve Fâtiha okuyup terminale geldim, fakat gördüm ki saat 13:00’a kadar hiçbir yere vasıta yok.

Kendime;

“–Haydi sana ceza ve ders olsun!” diyerek tekrar Seyyid Hazretleri’ne gittik.

Orada bulunan türbedâra vaziyeti anlatınca;

“–Oğlum madem buraya geldin, niye ziyaret etmeden gidiyorsun? Ankara’ya gittiysen Hacı Bayrâm-ı Velî’yi, İstanbul’da Eyüp Sultan’ı ziyaret etmen gerekir. O beldelere o zâtları ziyaret maksadı ile gitmemiş olsan da, madem bir sebeple oralarda bulunuyorsan, onlardan duâ ve himmet almalısın.” dedi.

“–Bir de dünya malı için borçlanıp da işinde ve ibâdetinde huzurunu kaçırma!” diyerek içimdeki hâli anlattı.

Bu güzel Allah dostlarıyla karşılaştıran Mevlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar olsun, onlardan ibret alıp, hayatımızı bu güzel örneklere göre düzeltip yaşamayı nasip eylesin Mevlâ’mız.