İLÂHÎ MÜHÜR!

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

 

Atomlar tek tek tartılamaz, ölçülemez ve doğrudan incelenemez. Bu sebeple atomun yapısı ile alâkalı mâlûmat, dolaylı yollardan elde edilmektedir. Bu iş; kapalı bir kutunun içindeki cismi, kutuyu açmadan tahmin etmeye benzetilebilir. 

 

Atomun yapısı ile ilgili fikirler, 200 yıl önce şekillendi. Fakat 1800’lerin sonunda dahî bazı bilim adamları, atomun varlığına inanmıyordu. Bazıları ise tereddütte idi. Daha sonra atomun içinde pozitif, negatif ve nötr kütleler olduğu keşfedildi. Fakat bunların nasıl yerleştikleri bilinmiyordu. Bazıları bunların homojen dağıldığını düşündü. Devam eden araştırmalarda, bir çekirdeğin olması gerektiği görüldü ve tecrübeler neticesinde varlığı netleşti. 

 

Böylece atomda bir pozitif yüklü, bir negatif yüklü ve bir nötr parçacık olduğu anlaşıldı. Nötr ve pozitif yük çekirdekte, negatif yük ise bu çekirdeğin çevresinde dönmekte idi. Çekirdek çok sıkı bir şekilde birbirine bağlı ve ağır, elektronlar ise çok hafif ve hızlıydı. Sonradan hızları, saniyede 2200 kilometre olarak ölçülecekti. 

 

Elementlerin birleşerek daha ağır elementleri oluşturması hâdisesine füzyon deniyor. Bu nükleer bir hâdise. Elektrik üretilen nükleer santrallerde de bu hâdisenin benzerlerini yapabiliyoruz. Fakat bundan çok daha büyüğü, sonsuz gökyüzünde vukû buluyor. 

 

Çevremizde gördüğümüz; karbon, alüminyum, silisyum gibi birçok madde, daha hafif maddelerin nükleer füzyonla birleşip oluşturduğu maddelerdir. 

 

Gök âleminin derinliklerinde, Nebula denilen bulut benzeri yapılar bulunuyor. Bunlara yıldız doğumhâneleri diyebiliriz. Bu gaz ve toz bulutunun içerisinde önce birkaç atom bir araya gelir ve büyüyen çekim etkileri ile yakınlarındaki atomları da kendilerine çekmeye başlarlar. Bu işlem gittikçe daha yoğun maddelerin oluşumuna yol açar. Birkaç milyon yıl boyunca devam eden bu dönemde, sıcaklık ve basınç devamlı artar. Hidrojen atomları birleşip helyuma dönüşür, her birleşme farklı bir maddeyi meydana getirir. Çok uzun sürelerin sonunda «kırmızı dev» denilen bir yıldıza dönüşür. Bu yıldızın merkezinde demir ve nikelden oluşan bir çekirdek meydana gelir. Bir soğanın katmanları gibi ağırdan hafife doğru sıralanan elementler, nihayetinde infilâk eder ve maddeler etrafa saçılır. Demir ve ondan hafif metallerin oluşabilmesi için, güneş kütlesinin en az sekiz katı kütleye sahip bir yıldızın ömrünü bitirip, kızıl dev yıldıza dönüşmesi gerekir. 

 

Kâinâtın muazzam yapısı içerisinde bazı sabitler vardır. Meselâ ışık hızı, en temel sabitlerden biri. Bizim için aşılması imkânsız bir hız. Kütlesi olan hiçbir şey, ışık hızına ulaşamıyor. 

 

Bundan başka en düşük sıcaklık değeri olan -273 ⁰C var. Bu da bizim için bir sınır. Bunun altında bir sıcaklığa inmek mümkün değil. Yer çekim kuvveti de bir sabit olarak formüllerde yer alır. Bu ve benzeri sabitler, formüllerde ve hesaplamalarda yerlerini almakta. 

 

Fizik alanında çalışan insanların devamlı gündemlerinde tuttuğu bir sabit ise; 

 

İNCE YAPI SABİTİ

 

Poul Dirac’ın tarifine göre; «Fizikte çözülmemiş en büyük problem» olan bir sabit bu. Değeri 1/137. Birimsiz, sade bir sayı. Ancak kâinâtın yapı taşı olan atomlar, bu oran üzerine inşâ edilmiş, atomlar ona göre şekillenmiş. 

 

Profesör Eric Cornell ise şöyle tarif ediyor:

 

“Mimârîdeki altın oran gibi bir oran bu. Atom, molekül, kimya ve biyoloji gibi maddelerin fiziğinde her zaman bir oran vardır. Bu oranlara baktığınızda hepsinin 1/137 veya onun katları olduğunu görürsünüz.”

 

•Elektrik yüklü cisimlerin birbirini ittiğini veya çektiğini biliriz. En basitinden yüne sürtülen plâstik çubuk, kâğıt parçalarını çeker. Aynı kutuplar birbirini iter.

 

Fakat niye iter? 

 

Niye bu şiddette iter? Niye daha şiddetli veya zayıf değil? 

 

Bu kuvvetlerin şiddetini belirleyen noktada, ince yapı sabiti karşımıza çıkıyor. Daha fazla değil, daha az da değil, tam bu oranda. Olması gerektiği kadar. Müthiş bir hassâsiyette. 

 

•Atom yapısı, hepimizin bildiği üzere çekirdek ve çevresinde dönen elektronlardan oluşmakta. Elektronların döndüğü yörüngelere orbital denmekte. İlk orbitalde iki elektron bulunabiliyor, ikincisinde sekiz elektron; fakat bu orbitaller de otobanın şeritleri gibi kendi içinde birkaç yola ayrılıyor. Elektronları, şerit çizgileri üzerinde hareket eden noktalar olarak düşünelim. Bu aralıkların yani şeritlerin genişliğini bulmak için şu basit işlem yapılıyor; o atomdaki proton sayısı ile ince yapı sabiti çarpılıyor. Çıkan rakamın karesi alınıyor. 

 

Neticede, atom büyüdükçe şeritler de o nispette genişliyor ve atom ne kadar büyürse büyüsün yine kusursuz denge muhafaza edilmiş oluyor. 

 

İnce yapı sabitini milyarda 0,23 kesinlikte ölçebiliyoruz. Bu bizim için çok net bir ölçüm.

 

Araştırmalara göre, ince yapı sabitinin değeri yalnızca % 4 oranında değişseydi, bu dünya var olmayacaktı; çünkü yıldızların nükleer füzyon yoluyla yüksek ısı ve basınç altında helyum atomlarını kaynaştırıp karbon ve oksijen gibi daha ağır atomları üretmesi imkânsız olacaktı. Neticede hayat oluşamayacaktı. 

 

Böylece helyumdan ağır elementler ve kimyevî tepkimelerin oluşmasına imkân oluştu. Bu ince ayar olmasa kâinat şekilsiz ve âtıl şekilde hidrojen bulutlarından ibaret kalabilirdi.

 

Sadece burada değil;

 

Bu sabit, maddenin atomik seviyede oluşmasını sağlar. Merkezin yüksek çekimine rağmen elektronların çekirdek üzerine düşmemesi veya kopup dağılmaması, atomların ve moleküllerin dengeli bir şekilde ortaya çıkması bu sabitin değerine bağlıdır. 

 

Dünya üzerinde kullanılan en hassas saat, atom saatidir. Bu özelliğini atomun muazzam dengesinden almaktadır. Öyle ki; üç milyon yılda bir saniye hata yapma ihtimali % 22 civarıdır. 

 

Atomun % 99,9’u boşluktur. Meselâ; atom çekirdeği pinpon topu kadar olsaydı, elektronlar buradan 324 metre uzakta dönüyor olurlardı. Bu, kimyevî olaylarda elektron alışverişini kolaylaştırmaktadır. 

 

Çekirdeğe yakın olan elekt­ronlar; daha hızlı, uzak olanlar daha yavaş dönmektedir.

 

•Elektronun bu hızı da yine ince yapı sabiti ile irtibatlıdır; çünkü standart bir atomda elektron hızı, ışık hızının yaklaşık 1/137’sidir.

 

Yapılan derin araştırmalara rağmen, bu sabitin niçin 1/137 olduğu bilinmiyor. 

 

İnce yapı sabiti, fizik ile uğraşan insanların yıllar yıllı cevap aradıkları bir soru. Bu mevzu üzerine kafa yorup dünyada bir çözüm bulmaktan ümit kesenler ve; 

 

«–Eğer imkânım olursa, diğer dünyada ilk önce bunun sırrını soracağım!» diyen kişiler bile çıkmıştır. 

 

Hâlbuki bu ve benzeri sırlar, Allah Teâlâ’nın muazzam sanatının bir işaretçisidir. Bize hep o sonsuz kudreti hatırlatan Rahmânî tecellîlerdir.  

 

___________________________

 

Kaynaklar:

 

1. «Evreni Şekillendiren İnce Yapı Sabiti Nedir?» Kozan DEMİRCAN (khosann.com)

 

2. İnce yapı sabiti – Vikipedi (wikipedia.org)