TOKİ CÂİZ Mİ?

Dr. Ahmet Hamdi YILDIRIM 

Oturacak bir ev sahibi olmak, hem fizikî hem de psikolojik bir zarûret olarak karşımıza çıkıyor. Ev sahibi olmamak, birtakım psikolojik krizleri de beraberinde getiriyor. “Her yıl başında ev sahibi ne kadar zam yapacak?” diye insanlar tedirgin oluyorlar. Hiç plânlamadıkları şekilde sık sık taşınmalar, ev bulamamalar ve diğer problemler… 

 

Günümüzde devlet, sosyal konut projeleri yaparak, belli şartları taşıyan kimselere; “Ben bu konutları satacağım.” diyor.

 

Aslında bu normal bir satış değil. 

 

Normalde insanlar 3’e mâl ettikleri şeyi 5’e satarlar, kâr ederler. Böylelikle kendi geçimlerini de devam ettirirler. Oysa devlet diyor ki:

 

“–Maliyetinin % 40 altına, zararına ben bunu satacağım.”

 

Vatandaşlarının barınma ihtiyacını çözebilmelerini sağlamak da sosyal bir devletin vazifesi. Bu sebeple, bu nevi sosyal projeler üretiyorlar. 

 

Toplu Konut İdaresi, dar gelirli vatandaşların bu evlere sahip olabilmesi için ödeme plânını 240 ay takside yayıyor. Peki taksitler hep aynı kalıyor mu? Hayır. Enflâsyon, TEFE-TÜFE veya memur maaşlarına yapılan zamlar nisbetinde, hattâ bunun da altında yükseltiliyor. 20 yıl boyunca bu devam edecek. Bu sebeple, bu evleri satın alacak kişilerin 20 sene sonunda toplam kaç para ödeyecekleri, baştan belli değil. 

 

Fıkhın muâmelât sahasında, taraflar arasındaki yapılan akitlerin cehâlet / belirsizlik ihtivâ etmemesi esastır. Vâdede, fiyatta veya miktarda belirsizlik bulunması, bir akdi, fâsit yapar. Yani bozulup yeniden düzeltilmesi gereken bir akittir. Çünkü böyle belirsizlikler, nizâa / çekişmeye götürür. İleride tarafları mahkemelik hâle getirir. Kur’ân-ı Kerim’deki en uzun âyet-i kerîme, bize borç ve vâde gibi akit unsurlarını yazmayı veya şâhitler tutarak işi sağlama almayı öğütler. 

 

Bu sebeple; 

 

TOKİ ev satışlarına da belirsizlik sebebiyle câiz değil diyen hocalar var. Bunlar kitabî olarak haklılar. 

 

Aslında devletin kendisi bile, böyle bir satışa izin vermez. Yani diyelim ki bir şirket var. Bu şirket diyor ki:

 

“Vatan sathında ben sana bir daire vereceğim. Sen bana para yatırmaya başla.”

 

Devlet diyor ki:

 

“Önce senin projeye başlamış olman lâzım. Projenin emsal dairelerinin ortaya çıkmış olması lâzım. Ondan sonra ben senin bu satışına onay veririm.”

 

Ancak burada meselenin sosyal bir proje oluşu, devletin dar gelirli vatandaşlarını ev sahibi yapmak üzere böyle uzun vâdeli bir hizmet sunduğu düşünülünce, burada zarûret ölçüsünde bir istisnâ gerekir diyen, böylece TOKİ’den ev almaya cevaz veren hocalar da var. Ben de bu ikinci görüştenim. 

 

Ancak;

 

Bu ev ihtiyacı, yakın ve gerçek bir zarûret olmalıdır. Zaten devlet de müracaat edeceklere birtakım şartlar koşmuş. Fakat 18 yaşında da başvurmaya müsaade etmiş.

 

Böyle olunca bazı ev sahibi kişiler, evlâtları üzerinden müracaat edip kur’aya girip giremeyeceklerini soruyorlar. 18 yaşında bekâr bir gencin yakın bir zamanda ve âcil bir barınma ihtiyacı var mıdır? 

 

Burada vicdânî bir muhasebe gerekiyor. 

 

Meselâ soruyor kardeşimiz:

 

“–Ben dedemin adına böyle bir eve girsem, sonra da bunu kendime devretsem olur mu?”

 

O tür istismarlara da tevessül etmemek lâzım. Ama dedesiyle beraber yaşıyorsa, dedesinin bakımı bunun üzerindeyse, elbette dedesine tahakkuk eden bir haktan birlikte istifade edebilirler. Ama dedesiyle selâmı sabahı olmayan birisiyse, sırf böyle bir imkândan istifade etmek için onu istismâr etmesi, kullanması da doğru bir davranış, helâl bir kazanç olmaz kanaatindeyim.

 

Keşke, sistemi belirsizlikleri azaltacak, ihtiyacı daha zarurî olanları öne alacak bir şekilde kursalardı. 

 

Cenâb-ı Hak, herkese huzurlu bir yuva nasip eylesin.