MÂNEVÎ HASTALIKLARIMIZ -4-

Ali ÖZBEK aliozbek1997@outlook.com

 

ÖFKE

 

İnsan, duyguları ile var olan ve duygularını koruyabildiği ölçüde insan kalabilen bir varlıktır. Kişinin sahip olduğu; sevinç, üzüntü, korku, şaşkınlık duyguları gibi öfke de bir duygu durumudur. Ancak uygun bir şekilde kullanılmadığında; bir silâha dönüşüp, gönülleri katledebilmektedir. Bu kıyım, o denli büyüktür ki; hem öfkelenen kişiyi hem de ferdî ve içtimâî ilişkileri mahveder.

 

Öfke, İslâmî literatürde daha çok gazap mefhumu ile ifade edilmektedir. Gazap (öfke), intikam alma ve cezalandırma isteği olarak özetlenebilir. Bu duygu fıtrî bir durum olduğu için; dînimiz bu duygunun tamamen yok edilmesinden ziyade, terbiye edilmesini istemektedir. Nitekim Efendimiz -aleyhisselâm- da zaman zaman öfkelenmiştir. Ancak şunu ifade etmemiz gerekir ki Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in öfkesi; kendi nefsî duyguları için değil, dînî ve ahlâkî konularda yapılan yanlışlıklaradır. 

 

Cenâb-ı Hak, gerçek mü’minleri tanıtırken şöyle buyurmaktadır:

 

اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ فِي السَّرَّٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَالْكَاظِم۪ينَ الْغَيْظَ وَالْعَاف۪ينَ عَنِ النَّاسِۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَۚ

 

“O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.”1

 

Âyet-i kerîmeden de anlaşılacağı üzere öfkeyi yenmek, kâmil mü’min olmanın yolunu açmaktadır. Dikkat edilirse burada da öfke duygusunun fıtrîliğine işaret edilerek, «öfkelenmezler» yerine, «öfkelerini yutarlar» ifadesi kullanılmaktadır. O zaman bize düşen, sinirlenip öfkelendiğimiz anlarda bu âyeti hatırlamak ve öfkemizi yenmektir. Nitekim Efendimiz -aleyhisselâm-; 

 

Gerçek pehlivan (güreşçi), güreşte rakibini yenen değil, kızdığı zaman öfkesine hâkim olandır.2 buyurarak asıl yiğitliğin, öfkelenen nefsimizin sırtını yere değdirmek olduğunu bildirmektedir.

 

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; öfkesini yenen kişiyi pehlivana benzetmek sûretiyle, öfke kontrolünün kolay bir durum olmadığını ortaya koymaktadır. Öfke kontrolü, en çok; sinir, tartışma ve kavga durumlarında gerekmektedir. Nitekim yutulan her öfke, kavga ve saldırganlığın önüne geçmek demektir. Kavga ve saldırganlığın önüne geçmek, oluşabilecek anarşi durumunu ortadan kaldırmak demektir. Böyle bir ortamın oluşmaması demek; birbirini seven, merhametli, ahlâklı ve güven duygusunun hâkim olduğu bir toplumun meydana gelmesi demektir. Bundan dolayıdır ki Efendimiz -aleyhisselâm-;

 

Kızgınlığını tatbik etme kudreti varken (sinirini çıkarma, intikam alma) öfkesini kontrol edeni; Allah, kıyâmet günü bütün insanların ön tarafına çağırır ve onu hûrîlerden dilediğini seçmekte serbest bırakır.3 buyurarak öfkeyi yutmanın önemini vurgulamaktadır.

 

Öfke ânında kişi, sağlıklı düşünüp doğru kararlar veremez. Ebûbekir er-Râzî (öl. 313/925), öfkeli kişiyle bir delinin arasında çok fazla bir fark bulunmadığını ifade ederek bu durumu ortaya koymaktadır. Yapılan modern araştırmalarda; öfke ânında; kalp atışının hızlanması ile kanın damarları ve beyni zorlaması sebebiyle, aklın, normal vazifesini icrâ edemediği tespit edilmiştir. Öfke ânındaki bu durumdan dolayıdır ki, Efendimiz -aleyhisselâm-; kişilerin öfkeli olduğu anlarda önemli kararlar vermemelerini tavsiye etmektedir.

 

Öfke duygusunun insanda yıprattığı en temel ahlâkî değerlerden birisi de adâlettir. Bu etkisinden dolayıdır ki Rabbimiz -celle celâlühû- şöyle buyurmaktadır:

 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

 

“Ey îmân edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adâlet ile şâhitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz (nefret ve öfkeniz) sizi adâletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allâh’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allâh’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”4

 

O zaman müslümana yakışan; kendi nefsini ilgilendiren hususlarda öfkesine sahip çıkmak, öfkelendiği anlarda karşısındaki kişi veya toplum için dürüstlükten ve adâletten vazgeçmemektir. 

 

Peki kişi öfke ânında bu duyguyu bastırabilmek için ne yapmalıdır? Gelin bu soruların cevaplarını Efendimiz -aleyhisselâm-’dan dinleyelim:

 

1. Allâh’a Sığınmak

 

Süleyman bin Surâd -radıyallâhu anh- anlatıyor:

 

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile birlikte oturuyorduk. İki adam kavga ederek birbirine sövüp hakaret etti. Birisinin öfkeden yüzü kıpkırmızı olmuş ve boyun damarları şişmişti. Bunun üzerine Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle dedi:

 

“–Ben bir söz biliyorum ki eğer bu kişi onu söylese üzerindeki hâl kalkar. Eğer; «Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm» (Kovulmuş şeytandan Allâh’a sığınırım) dese üzerindeki hâlden kurtulur.” 

 

Bunun üzerine oradakiler adamın yanına giderek; 

 

“–Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kovulmuş şeytandan Allâh’a sığınmanı söyledi.” dediler.5

 

2. Bulunduğu Yeri Terk Etmek

 

Bununla alâkalı olarak Hazret-i Peygamber şöyle buyurmuştur: 

 

Sizden birisi öfkelendiğinde ayakta ise otursun. Bu durum onu sakinleştirmezse yanı üzere yatsın.6

 

Tartışma ânında yapılacak en iyi müdahalelerden bir tanesi de bulunduğumuz hâli değiştirmektir. Bilinen bir durumdur ki, tartışmanın uzamasının en büyük sebeplerinden bir tanesi de tarafların aynı ortamda bulunmaya devam etmeleridir. Hadîsimizde bizlere tavsiye edilen; böyle anlarda, kısa süreli olarak bulunduğumuz ortamı terk etmektir. Çünkü kişi içinde bulunduğu durumun tahlilini; ancak o ortamdan uzaklaşıp yalnız başına kaldığında, hâdiseye ve ortama uzaktan baktığında yapabilir. Ayrıca hadîsin devamında zikredilen uyku da öfkeyi sakinleştiren en güzel ilâçlardan birisidir.

 

3. Abdest Almak

 

Su, sahip olduğumuz en kıymetli nimetlerdendir. İnsana, toprağa can verdiği gibi; gönülde çoraklaşan duygulara da can verir. Nitekim Efendimiz -aleyhisselâm-;

 

Gazap şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş, ancak su ile söndürülür. Biriniz kızdığı zaman abdest alsın.7 buyurarak, suyun kötü duygular üzerindeki bu tesirine işaret etmektedir.

 

Rabbim; bizleri, Allah için öfkesini yutan, sevdiğini Allah için seven, kızdığına da Allah için kızan kullarından eylesin. Âmîn… 

 

____________

 

Âl-i İmrân, 3/134.

 

Buhârî, Edeb, 76; Müslim, Birr, 107.

 

Buhârî, Edeb, 76: Tirmizî, Birr, 74.

 

el-Mâide, 5/8.

 

Buhârî, Edeb, 102; Müslim, Birr, 109.

 

Ebû Dâvûd, Edeb, 3.

 

Ebû Dâvûd, Edeb, 3.