NEFSİN ÖZELLİKLERİ

SEYRΠ(M. Ali EŞMELİ)

 

NEFSİN ÖZELLİKLERİ

اَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُۜ اَفَاَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَك۪يلًاۙ 

 

Nefsinin arzularını / menfî heveslerini / kötü duygularını kendisine tanrı /
ilâh / put edinen kimseyi gördün mü?
Sen ona koruyucu olabilir misin? Aslā, ona arka çıkamazsın, onu savunamazsın!
(el-Furkān, 43)

 

 

Tüm özellikleri nefsin, ey oğul,

Tüm güzellikleri bilsin diye kul,

Düşmeden toprağa ten, tezkiye şart,

Yoksa tam secdeyi bilmez bu fodul.

 

En tuhaf fikre sapar kahpe nefis put kesilir;

Rabbim Allah diyen İbrâhim’e Nemrut kesilir!

 

Bir ömür maskeli mel’un, ne dolaplar çevirir,

Hak bu der bâtıl için taklacı tâğut kesilir!

 

Doğru renginde yalanlarla zehirler o yılan,

Dar vakit, varları yok, yokları mevcut kesilir!

 

Hırs içip öfke kusar hâli, ne ahlâk ne edep,

Göze battıkça bu hâl, lâf ile mazbut kesilir!

 

Bir haset mutfağı, her vitrine mantık ve zekâ,

Bir cehâlet ki, tüm âlimlere lâhut kesilir!

 

Saman altından amansız akıtır kalbe çamur,

Kim hesap sorsa o an Hazret-i Dâvut kesilir!

 

Rabbinin emrine isyanda rahatlar bağrı,

Kendi fermânına kim uymasa Câlut kesilir!

 

Kor tüten sadrı, huzursuz ve soğuktur hayra,

Şerre lâkin ne sıcak kanka, özel mut kesilir!

 

Nûr için cenneti versen de tutuşmaz teneke,

Nâr için kendiliğinden tutuşan ut kesilir! 

 

Yalınız sahnede seçkin, yalınız makyajı tam,

Tam demezsen bozulur tavrı, çürük dut kesilir!

 

Yüce îkazları sevmez, kudurur zurna gibi,

Çirkin ahvâle hayat, pâk işe tâbut kesilir!

 

Gün güneşlikte batarken de düşünmez o salak,

Toprak altında karanlıkta kim aykut kesilir?

 

Ne olur sonrası, ey şimdi öten?

Bak mezarlıkta ne ahvalde bu ten?

Yatırır sanma şu makber, iyi bak,

Kalkıyor mahşere her kabre düşen!

 

Âh nefis, bahçe sanır burda cehennem yolunu,

Rota cennetse eğer, sancılanan gut kesilir?

 

Sanki en kıvrak akıl, kıl gibi baştan dökülür,

Kıl kadar beyni, Hudâ’dan daha mâbut kesilir!

 

Kanlı küffâra değil, mü’mine eyler dırdır,

Şanlı İslâm’a gavurdan çekilen şut kesilir!

 

Kuytu bir kahkaha, son radde suratsız sîmâ,

Çarkı ıslâh edecek farka, tasallut kesilir!

 

Olsa altınları bir vâdi dolu,

Daha ister, keser infâka yolu,

Çok bu der, mahruma hiç vermese de,

Az bu der, kendine doldursa kolu.

 

Fazla bir lokma yüzünden gece gündüz havlar,

Onca gıybet leşi yer, tatlıcı tangut kesilir!

 

En beter vampiri hattâ savunur, ters avukat,

Duygusuzluklara, gafletlere hoşnut kesilir! 

 

Bıkmadan sâdece ahmaklığın ardında durur,

Hep bıkar sır dolu hikmetlere yâhut kesilir!

 

Dinlemez Hakk’ı da ben haklıyım ancak dedi mi,

Tanımaz kendi sınır, herkese mahdut kesilir!

 

Leke alnımda demez, aynayı suçlar sâde,

Tevbeden başka metot nâmına merdut kesilir!

 

Kaybeder her şeyi Kārunca kazanmak adına,

Kasd-ı kibriyle helâk olmaya maksut kesilir!

 

İç görünmez diye pişkince satar dışta niyet,

Bu kaburgayla o, her kimliğe menkut kesilir!

 

Toz kadar bir şeyi dağlardan ağır geldi deyip;

Yutamam ben bu kadar algıyı, sen yut kesilir!

 

Sen mi dâhil, o mu hâriç tutulur?

Âkıbet, kim yenilir, kim yutulur?

Son nefes söyleye ham nefse bunu,

Girmeden kabre o, zor korkutulur!

 

Her çeşit çalgı çalar nağmeye renk katmak için,

Bembeyaz sandığın an, kapkara bizmut kesilir!

 

Sol vurur sağ tarafından, ya vurur soldan sağ,

Şaşı eyler göze bir vurdu mu, vermut kesilir!

 

Zıt kolaylıkları zorlar, değişir şarta göre,

Yorulursam tutamam ben, sözü sen tut kesilir!

 

Ey omuz, sanma umursar o emânet yükünü,

Yine sallar, yine sallar, yine meskut kesilir!

 

Sallar imkânsıza mümkün çözümü,

Âh nefis, artırır ancak düğümü,

Dolanır boynuna dünyâ, bu olur,

Bir alev üstüne yaprak dökümü.

 

Ben buyum, hem de şuyum der, kabarır kirpi gibi,

Sonra ben oltaya gelmem diyerek hut kesilir!

 

Yoktur alternatifim, bende en üstünlük der,

Doğrudan şirke batar, eğri tavassut kesilir!

 

Dokunulmaz gibi cıs, emr u nehiy bâbında,

Sözde tûfan günü Nuh, öç günü bir Lut kesilir!

 

Bir tümördür ki onun ayrıcalık hastalığı,

İyileşmez bir azâbın uru, matrut kesilir!

 

Akıl etmez ne felâket bu durum,

Üstelik der; ne saâdet bu yorum,

Yola tam girse de ömrün aracı,

O şoförken, seni avlar uçurum.

 

Kötülük gördüğü şeytanlara her türlü vefâ,

İyilik gördüğü insanlara haydut kesilir!

 

Bülbülün gül şakıyan ağzına kızgın pençe,

Can yutan bir ayının ağzına armut kesilir!

 

Bir inat bir de semer, başka ilim bilmez eşek,

Bu filim keyfine Hârût ile Mârût kesilir!

 

Sert olan yumruğa, tüyden yumuşak bir kadife,

En pamuk, en halı bir şahsa ceberrut kesilir!

 

Her günahtan yana bir cin, o hüner, öyle topaç,

Her sevaptan yana lâkin, yeni angut kesilir!

 

Bu nefis, ağrısız eğlence değil,

Hû demek, sancı ve işkence değil,

Bir nasîhat bize kundak ve tabut,

Emr-i Hak, sence değil, bence değil!

 

Zulmü kıymetli gören çerçeve, kıymetsiz odun,

Bir gün ibretle yanarken dili nat-nut kesilir!

 

Etse pes, aynı teres, aynı hatâdan çenebaz,

Dipte uysal kuzudur, zirvede korkut kesilir!

 

Terleten bağda yatar, pek becerim yok diyerek,

Zevki uğrunda fakat çölde dahî kut kesilir!

 

Ecelin hârici her bir şeyi ister acele,

Olsa mümkün iki aylıklara mevlut kesilir!

 

Bulsa fırsat o zaman ondaki zik-zaklara bak,

Kör sinek, kavgada kartal gibi turgut kesilir!

 

Zanneder her şeyi her gün yemeli,

Hak sanır kendine haksız temeli,

Bomba olmuş bir atomdan, daha çok;

Beni benden koru yâ Rab, demeli.

 

اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُ وَاَضَلَّهُ اللّٰهُ
عَلٰى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلٰى سَمْعِه۪ وَقَلْبِه۪ وَجَعَلَ عَلٰى بَصَرِه۪ غِشَاوَةًۜ فَمَنْ يَهْد۪يهِ مِنْ بَعْدِ اللّٰهِۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ 

Kendi nefsinin arzularını / menfî heveslerini /
kötü duygularını 
kendisine tanrı / ilâh / put edinen, Allâh’ın da; (böyle) bir bilgi / bu tür bir vaziyet sebebiyle saptırdığı ve kulağını da kalbini de mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü?
Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız? (el-Câsiye, 23)

 

 

 

Uydurup bir sürü zan, pençeleşir âyetle,

Böyle sandım diye hak bilgiye cat-cut kesilir!

 

Menfaat yok ise hatrında, ne sorsan bilmez,

Bir çıkar varsa, bilir her şeyi, çat-çut kesilir!

 

Domuzun dostu olur, goncamızın düşmânı,

Merhamet tıbbına en küflü greyfut kesilir!

 

Şüphekinvesveseithâm, o garez tenceresi,

Öyle kaynar ki fokurdar, sesi cankut kesilir!

 

Önce mâtemden ucuz, sonra elemden pahalı,

Başka bir tablo çizer, başka tarassut kesilir!

 

Vay çekersen, var olur her taşın altında izi,

Yuh çekersen, yok olur ortada nâbut kesilir!

 

Bulanık bir suya benzer, içi girdapla dolu,

Nice kıvrımlı görüntüyle o, bat-but kesilir!

 

Kirli nankörlüğün aklandığı tek süs sanatı,

Yok teşekkür ve şükür sofrası, gat-gut kesilir!

 

Soruyorsun beni ondan, ne garip,

Sormuyorsun onu benden, ne acip,

En yakınken, en uzak dil, ne tuzak,

En hasım, âh bana en sevgili tip.

 

Iskalar aşkı, isâbet edemez nefrette,

Nokta gerçek ve hakîkatlere zat-zut kesilir!

 

Kontrolsüz güvenilmezse, kilitler yüzünü,

En leziz tarzı onun, en acı meşrut kesilir!

 

Cürme pişman görünür, zerre nedâmet duymaz,

Üretir sahte roman, göklere mevrut kesilir!

 

Ayak altında iken faydası müthiş pabucun,

Tâc edersen, ezer idrâkini fat-fut kesilir!

 

İmtihanlarda şişer her yeri, pişmez ciğeri,

Mor balon kelle, değerken çile, pat-put kesilir!

 

Göz yumarsan yaşamazsın, yaşatırsan ölüsün,

Tartıdan ince olan dengeye hat-hut kesilir!

 

Bir milimcik basamak çıksa, yukardan bakar o,

Hor görür kulları, etrâfına kat-kut kesilir!

 

Hür hevânın havasından dağılır, patlar ödü,

Elde zar, dilde kumar, gündemi barbut kesilir!

 

Çıldırır, artı keder, artı sabırdan dolayı,

Çıldırır her şeye katlanmaya mat-mut kesilir!

 

Masasından yedi kez, yok köpürür,

Kasasından yedi gün toz süpürür,

Der ki her yargıda, sen kalbime bak,

Benzemez kalbine nefsindeki tür.

 

Tos tefekkür ile fos felsefe üfler tilki,

Küçücük bir kene, devden de zibandut kesilir!

 

Başa buyruk kakavan, şeytana kuyruk budala,

Çöplüğün kargası bir farfara, mağbut kesilir!

 

Pisliğinden yana mahcûb olacakken o rezil,

Daha saldırgan olur, Rabbe de şat-şut kesilir!

 

Bırakırsan ona düzgünlüğü, bozdukça bozar,

Filmi buyken yamuğum yok diye vat-vut kesilir!

 

Hep haram meyli yüzünden tüm olumsuzluklar,

Hep olumluyla donanmış gibi rat-rut kesilir!

 

Suçu hiç üstüne almaz, hep atar başkasına,

Toplumun kalbine mızrak gibi at-ut kesilir!

 

Âh nefis, şehvete âşık yalınız,

Âh nefis, şöhrete mestâne nabız,

Yaranın ardına merkep gibi çüş,

Paranın ardına şimşek gibi hız!

 

Âh nefis, hayta bir alçak, çetin istikrarsız,

En sefil çifte standart ile mahlut kesilir!

 

Hem sebatsızlık eder, hem sırıtır, hengâmda,

Ciddiyet vakti o tip, dalgacı Mahmut kesilir!

 

Dağıtır yok yere çıngar çıkarıp ortalığı,

Mahveden kendi değilmiş gibi mebhut kesilir!

 

Rızkı mâlum ve kesindir, yine endîşe tüter,

Affı meçhul, yine yok korkusu, âvut kesilir!

 

İhtiyaç, sarsa onun karnına açlık taşını,

Pür tevâzû dilenir her ele merbut kesilir!

 

Erse nîmetlere, hissetmese muhtaçlığı hiç,

Yan çizer Rabbine mal-mülk ile lâbut kesilir!

 

Firavun hamlesi, nefsin savaşı,

Küfrün azgınlığı, Nemrût ataşı,

Deliren bir bora, ben depremi o,

En büyük tehlike, benlik dalaşı.

 

Vâh, o ân öyle, bu an böyle, şu an şöyle nefis,

Âhiret yok sanarak kendine mev’ut kesilir!

 

Mahşerin dehşeti hakkında ne söylense ona,

Âfet îlânı değil, müjde-i mesrut kesilir!

 

Benzetir şimşeğ-i Kahhâr’ı havâî fişeğe,

Ebedî rahmete zahmet diye mehbut kesilir!

 

Arşa lâ, arza fedâ ondaki rüzgârheyecan,

Kahra kurban kafa, hüsrân dolu mahrut kesilir!

 

Kaba bir devr-i garâbet borusundan ötürü,

Dün Ehî Mes’ud olan nâm, Etimesgut kesilir!

 

Bükülür ağzı, ne var bunda diye,

Bol tükürmüşse de, bekler hediye,

Ne ticâret, bire almaz yediyi,

Biri pullar bunu al der yediye!

 

Sahtekârlıkta mahâretli münâfık çözümü,

Bin duvardan yol açar fitneye mebsut kesilir!

 

O ne fettân, o heves çılgını, şeytan piyesi,

Bütün ifsatları, ıslah diye meşhut kesilir!

 

Kırgın ortamda buruk kalbe nifak mıknatısı,

Her ne toplar, çevirir şantaja, yat-yut kesilir!

 

Boş bahâneyle de darlansa kabartır içini, 

Fırlatır bardağı yerden yere şangut kesilir!

 

Aksayan her şeye îzah çabası,

Cidden eyler onu mîzah dubası,

Müptezeldir, buna rağmen dedirir;

Çok kerâmetli bu dergâh babası.

 

Anla; yüz santigırat yerde nasıl donmada yüz,

O nasıl çehre ki, buzlukta da bârut kesilir!

 

Böyle yanlış yaratılmış kişi yoktur, hâşâ,

Var sanan kul, sapıtır, kendisi mahtut kesilir!

 

Sen ne yaptın bugün Allâh için ey yolcu, demez,

Boş kemirtir günü, fâreyle tesânüt kesilir!

 

Dâimâ kavgası Allâh iledir, gayrisi lâf,

Bunu örtbas ederek gayriye patküt kesilir!

 

Hasmıdır sâdece Allâh’ın evet, çünkü nefis,

Şüphe yokken bile îmanda tereddüt kesilir!

 

Nefse dâir konuşursun, dişe diş,

Çok zor alt etmesi dersin, bu ne iş?

Nefsi tuş, sanki muhaldir, iyi de,

Yâhu mümkün müdür Allâh’ı yeniş?

 

Yuh yarım bilgice, candan da eder, dinden de,

Arkadan nâra iter, önde teeyyüt kesilir!

 

İddiâsıyla temelden çakışır isbâtı,

Bitecek der bu tezat, puslu taahhüt kesilir!

 

Bir sanat der, ne riyâkâr köledir gösterişe,

Hem siyah hem de beyaz hem de tefâvüt kesilir!

 

Sırnaşık bir kedi postundaki cellat canavar,

Avlanırken pusu kurmakta taaddüt kesilir!

 

Bâzen aç kurt, ya da sırtlan, ya da ne?

Saldırır kandaki hak sâhibine,

Bir de bir saçma ki nefsin balığı,

Değişir saf suyu, nârın dibine!

 

İstemez koşmayı pek, yolda yatar hantal inek,

Şâha kalkar yeni otlakta tekayyüt kesilir!

 

Tutulur gaflete, görmez bugünü,

Tüketir yel gibi gayret gününü,

Yan gelip yatmaya sevdâ kesilir,

Dönüşür mâteme aşkın düğünü.

 

Ancak at, istirahat vakti dahî yatmaz hiç,

Canlıdır, hep diridir, ölse tevellüt kesilir.

 

Tıkanır nefsi ölümsüz düşünen, boş düşünür,

El-Gazâlî, ona elbette tehâfüt kesilir!

 

Vâh, alıngan ve kırılgan ya da küskün ise his,

Bir abartır, bin olur hıncı, tezâyüt kesilir!

 

Eksik olmaz hezeyânında hatâlar ve belâ,

Hiçten âciz, ama yerden göğe dütdüt kesilir!

 

Bin musîbet dolu cân aynası o,

Her şeyin tâtili, ten maynası o,

Asılır yelkene münkerde yine,

Yine mâruflara dur kornası o.

 

Olur iknâ, nice berbat şeye imdat diye o,

Olmaz iknâ yüce imdâtlara kütküt kesilir!

 

Fark edersen, hemen elsiz kesilir hırsız eli,

Hokkabaz, fark edemezsen, şunu bir üt kesilir!

 

Tanımazsan onu, şeytanlara câsusluk eder,

Tam tanırsan sana hizmetçi ve küsküt kesilir!

 

Dört kitâbın özüdür, nefsini tam bir tanımak,

O zaman emrine âmâde tecerrüt kesilir!

 

Tansiyon, tuzlu şeker, nezle ve kanser de hep o,

Göremezsen, kara zindan, sana zümrüt kesilir!

 

Hiç gücüm yok diye gaflet dokuma,

Tanıyıp nefsini yen, lâf okuma,

Hakk’a mahsûs iken ey sevgili kul,

Dönme şeytanlara mahsus lokuma!

 

Tanımazsan, bilemezsen, hele sevmişsen onu,

Seni cennetten atar, bir de teferrüt kesilir!

 

Düşmeden geçmeli dersin şu sırat köprüsünü,

Olmayan ecre çuval dikmek için jüt kesilir!

 

Rakseder, hızla dalar doğru şeritten viraja,

Tam kazâ ânı, önümden çekilin, düt kesilir!

 

En yoğun cadde, en işlek trafik, içlerde,

Kim sararmazsayeşil – kırmızıkatküt kesilir!

 

Ettehıyyat gerekirken, kaşı dimdik kütüğün,

Başı dimdik duracak yerde teşehhüt kesilir!

 

Öyle der şöyle yapar, hırka beğenmez, doymaz,

Zâlimin mesti olup mazlumüsküt kesilir!

 

Ağrı teşhîsi kulak, yağrı tedâvîsi ayak,

Yok firen, tutmaz öğüt, bir de aparküt kesilir!

 

Mevzunun üstüne yan mevzu çakar,

Tek odaklandığı katrânı yakar,

Kapanan perdede kaybettiğini,

Açılan camdan o tahsîle bakar!

 

Besteler faydalı bir hamleye, nâz üstüne nâz,

Faydasız şeyde bozar ölçüyü, ölçüt kesilir!

 

Bir Hızır portesi hınzır ona, hınzır da Hızır,

Bunu fark etmeyen aklıyla tenebbüt kesilir!

 

Af umar, affedemez kör ve sağır, dilsiz ölü,

Koz verir tertibi, şeytanla yanıp tüt kesilir!

 

Beni sen böyle kabûl et, diye hırçınlık eder,

Sen de gel, böyle kabûl et, deseler, küt kesilir!

 

Verme yâ Rab ona bir an beni der Şâh-ı Rusül,

Yoksa ânında o hortlar ve tahaşşüt kesilir! 

 

Her fasıl çağ değişir, çünkü değişken bu nefis,

Son değişkenliği: Allâh’ı da sen güt kesilir!

 

Nefsi yenmek mi en imkânsız olay?

Bu sebepten mi olunmaz dolunay?

Boş lâkırdıyla ne dersin, a beşer?

Sanki Allâh’ı tuş etmek mi kolay?

 

Âh nefis, varsa da yok ilgisi der, ısrarla,

Bilse bilmem diyerek bunda teannüt kesilir!

 

En maval, düzmece bir cephede cidden canlı,

Pak ve hak cephede cansız ve teşettüt kesilir!

 

Köstebektir, solucandır ya da yengeçyarasa,

Ya da bağrındaki akrep, ya da bir büt kesilir!

 

Tam bilinmez bu muammâ nice bir bilmecedir,

Hep çözümsüzlüğe râm, yoksa tekâüt kesilir!

 

Kaytarır çarşıda sessizce derin bir sokağa,

Taş atar tevhid-i îmânıma örgüt kesilir!

 

Olsa merdıyye gönül, kendisi emmâre yine,

Ruhlar Allâh’a dönerken o tecessüt kesilir!

 

Gece bir başka sıfat, tıyneti gündüz başka,

Ne zaman bal, şaşırırsın, ne zaman süt kesilir!

 

Kof çömez, usta olur sanki eleştirmekle,

Eski der tecrübeler, tersi teceddüt kesilir!

 

Yeter artık bu nedir, üf be çeker teklerken,

Çıldırır beklese, son dakka teşeddüt kesilir!

 

Çıksa kından dili keskin bıçağı,

Edemez başkası teskin, kaçağı,

Çok bağırtıyla çok esner çatılar,

Tutamaz fırtına sâkin saçağı!

 

Âh nefis, yaftalayıp halkı, sanır kendi muâf,

Bunu yutturmak için Hakk’a temerrüt kesilir!

 

O tasarlar, o plânlar, ama yoktur haberi,

Bir tesâdüf ki bu raslantı teammut kesilir!

 

Ergin olmak gereken tarlada gerginlik okur,

çınar gövde, samandan da cılız ot kesilir!

 

Saz çalar dalda kuruntuyla ağustos böceği,

Bal yapan vız vızcır cırlığı despot kesilir!

 

Fille, sincapla, çekirgeyle uyuşmaz maymun,

İki zıp zıp, biri ambar, biri maskot kesilir!

 

Bak şu tos tosla, karıncayla yarış tavşanına,

Bitlenir yolda yenildikçe anekdot kesilir!

 

Çifte boynuzlu da; olmaz, olamaz, olmadı, der,

Olmuyor sayfasının üstüne dipnot kesilir!

 

Çok telâşeyle çalışkan rolü, dünden çelme,

Hem koşar hem de durur, tecrübeden not kesilir!

 

Fâre, aslanlara kükrer, alışır,

Tam çalış hak ile, dersen, yılışır,

Bir ömür kandığı isyanda fakat,

Öyle tutsak, mütemâdî çalışır!

 

Sinsi tembel, nemelâzım çeker Allâh’a dahî,

Çok mühim sandığı çer-çöp, ona gambot kesilir!

 

Beğenilmez de dışardan, ne bu derlerse ona,

Beğenilsin diye reklâmcı redingot kesilir!

 

Kepçe ondan, cadı ondan, kocaman bir de kazan,

Bu da zâten moda, sahrâda hücumbot kesilir!

 

Her çeşit lâf getirip lâf götüren postacı dil,

Çok konuştukça çoğaltır, sayısız pot kesilir!

 

Âh nefis, maskara eyler yüreği,

Âh nefis, yıkmada bin bir direği,

Sivri bir soytarı, her gülde diken,

Dert açar çevreye şeytan küreği.

 

Boğazından bile işkembe boşaltır şom ağız,

Lâfta tek sır küpü, etrafta tabildot kesilir!

 

İftirâ mesleğinin mâhiri olmuş da çıfıt,

Ona aldanmayan âriflere boykot kesilir!

 

Herkesin, dürbün olur gizli amel defterine,

Kendi tezgâhına her camda kalın kot kesilir!

 

Yanda fıs fıs kekeler, gam türetir kanca virüs, 

Yüzeceksen sana sığ, tuzlu batak, şot kesilir!

 

En uzun devreye bağlar sana elzem olanı,

Ona lâzımsa eğer, en kısa peryot kesilir!

 

Bilerek anlamamak sanki avantaj formül,

İlmi eyler de sakız, çiğneyecek bot kesilir!

 

Yâhu en sağlama illâ diretirken bin ayar,

Kendi pert olsa, balans istemeyen rot kesilir!

 

Aygır aygır nere seyyah, bu nefis?

Hangi âdem ona gem, hangi seyis?

Göğe çatmış, yere batmış başıboş,

Gözlerinden çıra parlar, yüzü is!

 

Yılkı hayvan, göremez hiç önünü,

Rotasızdır, sapıtır hep yönünü,

Durmadan girse de bin bir kılığa,

Bakışından tanı nefsin bönünü!

 

Hep nefisten, kıt akıllar karışık,

Hakk’a küs, şeytana illâ barışık,

Az gelir kös bile, duymazsa kulak,

Neylesin görmeyen âmâya ışık?

 

Yükselir kalp ile Allâh’a akım,

Alçalır nefs ile binlerce rakım,

Bu cihânın topu futbolda değil,

Nefsin avcunda o, şeytanla takım!

 

Kaptırırsan ona îman maçını,

Geçirir boynuna küfrün haçını,

Tüm şeref tâcını çiğner ebedî,

Kaptırırsan ona bir tel saçını.

 

Ya alevdir ya da bir mum gibidir,

Ya yanandır, ya yakan bum gibidir,

Çok iken tek yine nefsin sebebi,

Bir iken bin inanış, kum gibidir.

 

Hep nefisten kimi zındık, kimi kâfirateist,

Kimi Berlin, kimi Pâris, kimi Beyrut kesilir!

 

Hep nefisten kimi zâlim, kimi hâin, kimi hin,

Hep nefisten kimi kaçkın, kimi tat-tut kesilir!

 

Hep nefisten kimi şapşal, kimi aptal, kimi yal,

Hep nefisten kimi hırsız, kimi sat-sut kesilir!

 

Hep nefisten, kimi soysuz, kimi leş,

Bir uyuzdur kimi huysuz, kimi şeş,

Mendebur dense de yetmez kimine,

Kimi hadsiz, kimi serkeş, kimi keş!

 

Esneyen serseridir hazret-i insanlığa o,

Esnemez lânet-i şeytanlığa mevkut kesilir!

 

Bu kadar zillete rağmen bile mâsûm o çakal,

Denk gelen her devenin sırtına hâvut kesilir!

 

Ebedî kurtaran olgunluğu sevmez, kısaca,

Pür şikâyet tüm özellikleri, dat-dut kesilir!

 

Bu kadar söz, ona çok fazla mı, bak,

Geçse milyon sene, zordur tanımak,

İstemez terbiye, ah zorba nefis,

Rabbimin kalfası, şeytâna çırak!

 

Hak delilden daha kuvvetli hüner,

Kendi iknâsını sanmakta yeter,

Âh nefis, kendini ihyâ bu sanıp,

İki dünyâsını etmekte beter!

 

Tam tanırsan onu, dönmezsin ura,

Çekemez gök diyerek dip çukura,

Had bilirsin, tanıdıysan onu tam,

Seni aslā edemez yem, gurura!

 

Tam tanırsan onu Allâh’ı tanırsın, ey kul,

Tanımazsan o da iblis gibi mâhut kesilir!

 

Tam tanırsan onu, devrânı karıştırmazsın,

Yoksa bir timsah olur, sanki marâbut kesilir!

 

Yalpa te’sirlerin altında kalır,

İbret almaz, yine tüh dersi alır,

Âh nefis, yazsa da şablonda şifâ,

Gen eder mikrobu, derman daralır!

 

Mikrobumsan, gel efendim, yine de, 

Dermanımsan, defolup git, demede,

Âh nefis, sanmada şeytânı halîl,

Yenmeyen şeyleri ondan yemede.

 

Gösterir şefkate, korsan dişini,

Savunur zemzeme, şeytan çişini,

Bu karizmayla o bir şey yapamaz,

Halleder başkası yandan işini.

 

Arkasından biri toplar, o döker,

Sabah-akşam sen ekersin, o söker,

Yüklenir hep sana, hiç öf deme der,

Yüklenirsen ona, ânında çöker.

 

İp geçirmez otuz üç tâneye o,

Tutamaz topluca bir sâniye o,

Dinletir kaz gibi karnında gazı,

İnletir ortamı orman diye o.

 

Başka söyler seni kekler kasada,

Başka bir mâzeret ekler masada,

Bilge çengel, dolu dizgin gidişe,

Dengelerden yana tekler tasada.

 

Hazır etmez, asıl elzem olanı,

Gümletir testisi en çok dolanı,

Gösterir kendini mâzur, yine o,

Yine suçlar saçı baştan yolanı.

 

Onda gel-git yine on ayrı karar,

Râzı olmaz bire, bitmez bu zarar,

Anlamaz kendisi, sen anlasana,

Yaramaz aykırı, birlikte yarar!

 

Bulsa bakmaz, bulamazken sana göz,

Görse bulmaz, göremezken bana öz,

İyilik yapmaya söz verse bile,

Kötülüktür yine tek tuttuğu söz!

 

Bir değil, aklına her şey takılı,

Hiç değil, hepsine mantık çakılı,

Der ki; ben volkana düşsem de ne gam,

Can ve ten yan yana zâten yakılı.

 

Neye der Hazret-i Allah meziyet,

Ona der nefs ile şeytân, eziyet,

Ey kul onlar, ne muhâlif bacadır,

Zıt niyet, bir daha bak, hangi diyet?

 

Sanki arsızlığı kuvvet yeleği,

Sanki densizliği izzet feleği,

Âh nefis, sonra da zillet kesilir,

Beni sevsin diye rahmet meleği.

 

İstemez hiç rezil olmak, dışarı,

Fark eden gözlere olmaz haşarı,

Sen de ey kul, onu fark eyler isen,

Gece gündüz kazanırsın başarı.

 

Doğru ol, emrine patlar: –Sana ne?

Yük senin, derdine çatlar: –Bana ne?

Tevbe et, dendi mi, tuğyâna dalar,

Dense Hak var, geri katlar: –Ona ne?

 

Kendi tercîhi de âyetmiş özel,

Kendi takdîri de varmış, ne güzel,

Hiç eder böylece heyhât, gününü,

Yarın Allâh’a ne söyler o gazel?

 

Bir övünmekte ki, ekber ve yüce,

Bir dövünmekte ki, ebter ve cüce,

Şu abartıyla bu nefsin dudağı,

Ne sövünmektedir en zirve güce?

 

Bir fısın yankısı, toptan mı büyük?

Bir topun nârası, fıstan mı küçük?

Sıska kestâneyi gümbürtü davul,

Maşherin sûrunu zannetme düdük!

 

Âh nefis, yanlışı duyguyla kapar,

Yan çizer doğruya, yoldan da sapar,

Mü’minin şekline nefret duyarak,

Kâfirin şekline gıptayla tapar!

 

Özenir hippiye, yalpak yabana,

Bezenir tip diye kaypak kabana,

Toz eder yerde bu çark, bir gün onu,

Ezdirir toz gibi ancak tabana!

 

Her nefis, bakmalı burdan ileri,

Ne kalır toprağın avcunda geri?

Un eder gün, sapasağlam kayayı,

Öğütür hep bu değirmen neleri!

 

Her doğan canlıya ölmek ki yazı,

Ağlatan gerçeğe gülmek ne sızı,

Bir olan kıbleyi bölmek garazı.

Âh bu nefsin iki dünyâ marazı!

 

Her şeyin en şaşı refleksi onun,

Saygısız dik başı, hep aksi, zebun,

Cüce şeytanları alkışlayarak,

Yüce gerçekleri taşlar firavun!

 

Sanki ardında tüm âlem dolanır,

Sanki yer-gök, onun etrâfına fır,

Oysa burnundaki şişten göremez,

Ne sanır kendini, her şeyde sıfır!

 

İstemez tavsiye, sevmez öğüdü,

Gölgeler kalbini şeytan söğüdü,

Mânevî bir çiçek açmaz bir ömür,

Bir kütüktür, sobalıktır bu güdü.

 

Nem kapar kupkuru yelden bile o,

Kem yapar yağmuru dilden dile o,

İyi günlerde bir efsâne bulut,

Kötü günlerde de çilden çile o.

 

İmtihanlar dolu hiç geçmediği,

Hak kitâbın yolu, pek seçmediği,

Vazgeçer Hazret-i Hak’tan bile o,

Kendidir sâdece vazgeçmediği.

 

Kul oluş, nâfile bir gâye sanır,

Nefse kim kâfile, bin pâye tanır,

Burda aymaz, ecelinden de fakat,

Orda sonsuz dirilirken utanır!

 

Nefs olan çarşıda bitmez hareket,

Nefs olan sofrada yetmez bereket,

Ağlamazsan, tenis oynar neşesi,

Kendi pinpon topu, şeytan da raket.

 

Sana sendir, bana bendir bu nefis,

Yalınız keyf ile şendir bu nefis,

Alt eden kimseyi hâkim yaşatır,

Yoksa güm güm kölemendir bu nefis.

 

Yol bilen rûh ile en usta olur,

Keyfeden ten ile çok hasta olur,

Can yeşerten kula çölden de kuru,

Çöl eden şeytana yaş pasta olur.

 

Hiç işitmez yanık eyvâhı bile,

Gösterir ondaki tezgâhı, çile,

Şeytanın verdiği bir buyruk ile,

Sen de kimsin, satar Allâh’ı bile.

 

Satar iblislere içten kaleyi,

Böyle vîrân eder iç meşgaleyi,

Ömrünün görse de her safhasını,

Görmez ardındaki son merhaleyi.

 

Ak pazarlar kara vicdânı dışa,

Döndürür mevsimi en zorlu kışa,

Ah nefis, alsa da Hak’tan nakışı,

Hep fedâ etmede şeytan bakışa.

 

O yerer, sen yeriyorsun diyerek,

O gerer, sen geriyorsun diyerek,

O eleştirdi mi yanlış bile hak,

Hak eleştirdi mi, tenkit ne gerek!

 

Sussa dıştan yine dırdırdır içi,

Olsa suskun yine vırvırdır içi,

O küpün markası kevser, ne yazık,

Zift akar sâdece zırzırdır içi.

 

Bu budur zannı ve saplantısı çok,

Çünkü şeytân ile toplantısı çok,

Bunu öğren dedi Mûsâ’ya Hızır,

Yoksa püf noktada bağlantısı yok.

 

Ayırır kendine her önceliği,

Sanki âlem onun eğlenceliği,

En kalın fil gibidir fâre nefis,

İğneden geçse de yok inceliği.

 

En sevilmez şeyi bambaşka sever,

Beğenir en beğenilmez şeyi, yer,

Boğar ortamları nefsin dumanı,

Kaybolur kendine gelmezse eğer.

 

Çok verip bir kere az ver aşını,

Fırlatır en kötü sensin taşını,

Ok olur gözleri, tam gözlerine,

Ay değil, yay gibi eyler kaşını.

 

Edebin tâcı da gitmez hoşuna,

Sanki irfân ile âdab boşuna,

Olsa şeytanları mağlûp, üzülür,

Gālibiyyet diyor iblis tuşuna.

 

Sanmış iğrendiği dermânı irin,

Sanki hoşlandığı can zehri şirin,

Yâhu sarraf, bu ne insaf, bu ne gaf,

Cennet âteş de, cehennem mi serin?

 

En yamuk dürtüyü baştâcı eder,

Sonu eyvahsa da bir duygu bu der,

Hiç felâket bu demez, tüm dediği:

Ne çıkar böylesi olsun bu sefer!

 

Kitleler, bir keçi harbinden ölü,

Bu eder kırmızı, masmâvi gölü,

Bir hayâl uğruna binlerce serap,

Kum değil, bum ile doldurdu çölü.

 

Pıhtı var kaygıda, kan donduruyor,

Tertemiz kalbe de toz konduruyor,

Bir de boş vakte bir âşık ki nefis,

Son nefes gelse de bomboş duruyor.

 

Pintiden cimri, ya Kārun gibi tef,

Ya da müsrif ve savurgan, ne esef!

Böyle sevmem dedi Allah beşere,

Âh nefis, her şeyi etmekte telef.

 

Ben cömert olmaya koştukça kızar,

Sen de mert ol diye coştukça sızar,

Ben kopan bağları bağlarken o da,

Kopmayan bağların üstünde hızar.

 

Hep hayâl üstüne gerçek sarıyor,

Sonra tekrar ne masallar karıyor,

Yaz babam yaz sonu gelmez romanı,

Gömerek yastığa çok baş yarıyor.

 

Şu şudur, şöyle şu zâten, ne gerek,

Bu budur, böyle bu zâten, diyerek,

Uğratır her yolu çıkmaz sokağa,

O odur, öyle o, zâten, diyecek!

 

Yok denen çengele astıysa asar,

Var denen engele bastıysa basar,

Dolu bir gerçeği görmez de mühim,

Boş hayalden yana kastıysa kasar!

 

Bir gelincik gibi hoplar meşeden,

Dış parantezlere zıplar köşeden,

Nice daldan dala oynar bu nefis,

Yuh alır fânide bâkî kaşeden.

 

Beni benden, seni senden sıyırır,

Ne bu dersin, dediğinden kıvırır,

Tanımazsan, göremezsin bakarak,

Dışa vurmaz, çok içerden sızırır.

 

Beriden bir adım atmaz öteye,

İş yükünden, sıvışır bir soteye,

Temiz İslâm’ına rağmen bu nefis,

Kaptırır kendini pis sosyeteye.

 

Der ki nefsin sana: Uydur ve inan,

Bunu, ölsen bile terketme bir an,

Yâhu, Allâh’ına zıt yönde durup,

Var mı küfrân ile dâvâ kazanan?

فَتُوبُٓوا اِلٰى بَارِئِكُمْ فَاقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ
ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ عِنْدَ بَارِئِكُمْ
ۜ

Sokmadan âteşe şeytânın izi,

Eyleyin Rabbe şu an tevbenizi,

En hayır iş yüce Allâh’a göre;

Öldürün nefsi, diriltir bu sizi!

فَلَا تُزَكُّٓوا اَنْفُسَكُمْۜ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقٰى۟ 

Nefse dâir, ne bu pespâye, deyin,

Tertemizdir, lekesizdir, demeyin,

Kim korunmuş, bilir Allâh, en iyi,

Olmaz ârif kişi, nefsinden emin.

وَمَٓا اُبَرِّئُ نَفْس۪يۚ اِنَّ النَّفْسَ
لَاَمَّارَةٌ بِالسُّ
ٓوءِ اِلَّا مَا رَحِمَ رَبّ۪يۜ 

Arka çıkmam dedi Yûsuf ona ben,

Hiç güvenmem ve savunmam ebeden,

Çünkü emmâresi nefsin, kötülük,

Ey gönül, sâdece Allâh’a güven!

 

Rabbimin rahmeti olmazsa eğer,

Savrulur yangına nefsiyle beşer,

Yâhu, sabret ve sebât et iki gün,

Nefsi yenmek, yedi kat arşa değer.

 

Değişir sanma bu gerçekle hayâl,

Değişen sâdece omzunda vebâl,

Hakk’ın ahkâmına çattıkça nefis,

Kendi çatlar ne haram var ne helâl.

 

Âh nefis, kim onu eylerse iyi,

O da eyler onu berbât epeyi,

Yine yerden göğe kaldırsa onu,

Yine gökten yere çarpar jokeyi.

 

En küçük isteği olmazsa eğer,

En büyük tepkiyi vermekte beter,

Kendidir her şeye tek engel ama,

Bağırır Hazret-i Allâh’a: Yeter!

 

Koparır arzusu olmazsa, figan,

O ne kuldur ne de insandır o an,

Kudretin kahrına bir sivrisinek,

Zanneder kendini oktan da yaman.

 

Ne makam yâhu bu nefsin kapısı,

Sanki aslā dokunulmaz yapısı,

Kim dokunmaz ise volkan dokunur,

Çöktürür, çökmeyen iblis tapısı.

 

Batıyor, batmaya batmak demiyor,

Çatıyor, çatmaya çatmak demiyor,

Zirveden kuytuya âmâ ederek,

Atıyor, atmaya atmak demiyor.

 

Bir miyav, esmeye, estirmeye tav,

Bir de hav, küsmeye, küstürmeye tav,

Âh nefis, yanlışa kurbân olarak,

Kendi av, kesmeye kestirmeye tav.

 

Hak vekîl etse de Rahmân’a muzır,

Bak, rezîl etse de şeytâna hazır,

Âh nefis ah, silerek ay hedefi,

Simsiyah dehlizi vicdâna kazır!

 

Titriyor fırtına yutmuş gemide,

Kükrüyor toprağa bastıkça fide,

Neyin üstünde bu dünyâ demeden,

Âh nefis, çarpılır ahrette, n’ide?

 

Sen yoğur nefsini, sen kalbi doğur,

Sana söz verse de yok onda şuur,

Hiç tutuşmam diye billâhi dese,

Bir kıvılcımla bu benzin tutuşur.

 

Kablo bağlar da hayâlî krize,

Fiş takar ceryanı yok bir prize,

Böyle yoktan ne motorlar çalışır,

Bin problem boca eyler kerize.

 

Dolsa ceryân ile nefsin panosu,

Kül olur devrede ömrün şanosu,

Ruh uçar göklere bir damla sudan,

Batırır kendini aklın kanosu.

 

Ne denir her yöne oynak kafaya?

Köhne vîrânede gelmiş tufaya,

Âh nefis, yepyeni bir sofra diye,

Eski şeytanlığı kurmuş sofaya.

 

Der ki: Hüsrân ile ıslāhı değiş,

Der ki: Şeytân ile Allâh’ı değiş,

Görmeden der ki: Cehennem daha hoş,

Cennet ufkundaki dergâhı değiş!

 

İltihap zerk eder aklınca kana,

Olsa mantık, bunu eyler mi sana?

Tam ilâçtır, diye yuttursa bile,

Tam virüstür, o ne söylerse bana!

 

Öyle bir hergele tutmaz sözünü,

Besle pis kargayı, oysun gözünü,

Âh nefis, cehline hak mescidi der,

Bir tuvâlet sanır ilmin özünü.

 

On kuruşluk pula, mencunları çok,

Son vuruşluk çula, memnunları yok,

Âh nefis, başkası hakkında da vâh,

Kendi hakkında da kānunları şok!

 

Ne diyor, duy, yüce Kur’ân’da Hudâ,

Gönlü sen eyleme kör nefse fedâ,

Etme baştâcı o düşmânı sakın,

Yoksa eyler seni şeytâna gedâ!

 

Olur olmaz bire bir etkilenir,

Kendi kendince de pek yetkilenir,

Kendi kıymetlidir etrâfı değil,

Buna kim lâ dese, içten bilenir.

 

Göz kamaştırdığı an bir hüneri,

Zanneder her şeyi şahsî eseri,

Tek müessir yüce Mevlâmız iken,

Dolanır aklına şeytan kemeri.

 

Dışı bir dağ, içi dipsiz kuyudur,

Çok böbürlenmesi şeytan huyudur,

Âh nefis, tevbeyi tatmazsa bugün,

Âhiret kısmeti zakkum suyudur.

 

Hiç gönül sanma bu nefsin adını,

Hiç akıl belleme keskin tadını,

Tart dedin bin kere gördün kefede,

Netti sâkin eri, sâkin kadını?

 

Kör sinekten koruyorken bir ayı,

Kaldırıp dostuna vurmuş kayayı,

Kirpiğin tozları düşsün diye de,

Düzlemiş pençesi, kaş adlı yayı.

 

Kirli bastım diye dostun izine,

Çok utanmış kötek atmış dizine,

Bir de hastâneye kaldırmayarak,

Âh nefis, beynine yakmış kuzine.

 

Her nefis kendini çeksin aradan,

Diye bir besmele vermiş Yaradan,

Kimse bismî diyemez besmelede,

Bir tek Allâh adı, aklar karadan!

 

Yoksa yangınların artar dumanı,

Sönmeyen bir çöle benzer limanı,

Ey beşer, hep bu nefisten, ne fecî,

Kardeşin kardeşe bombardımanı.

 

Çok küçük, kâfire hamleyse cihâd,

Çok büyük, nefsine silleyse cihâd,

Anlamazsan bunu nâr anlatacak,

Şimdi fark et, nedir öyleyse cihâd!

 

Bil ki, bir gün, bu semâlar dürülür,

Bil ki, her yer, yeni baştan sürülür,

İğneden ipliğe ilk önce hesap,

Sonra cennet ve cehennem görülür!

 

 

Çâre Seyrî, bize dünyâda oruç terbiyesi,

Bu nefis böyle erir, ruh yine yâkut kesilir!

 

Nur Medîne’yle gönülden bezenir vicdanlar,

Mekkeİstanbul olur, Bosna da Harput kesilir!

 

Kimi YûnusHacı Bayram, kimi bir Mevlânâ,

Kimi Üftâde veyâ bir Dede Korkut kesilir!

 

Kimi tûfan kesilirken kimi Nûh’un gemisi,

Kimi Haşmetli Süleyman, kimi huthut kesilir!

 

Kimi Yâkub, kimi Yûsuf güneşi,

Kimi Ahmed ve Muhammed, yok eşi,

Tâ ezel gördü bu gözler ebedî,

Nicedir rûh ile nefsin güreşi!

 

Molladervişhocaallâme olur nefsi yenen,

Taç giyer sonsuza dek yâr ile mes’ut kesilir!

 

Anla Seyrî, bizi rahmet kuşatır,

Nefsi tam tezkiye göklerde hatır,

Onu berrak tanı, sırf çelme değil, Bir asansör ki o, mîraç yaşatır!

 

 

27 Nisan 2022           Akmescid / Sancaktepe / İSTANBUL

beyt veznifeilâtün (fâilâtün) / feilâtün / feilâtün / feilün (fa’lün)

dörtlük veznifeilâtün (fâilâtün) / feilâtün feilün ve; 11’li hece ölçüsü