BİZİ DE YAŞLANDIRIR MI BU ÂYET!?.

Ali ÖZBEK aliozbek1997@outlook.com

Dosdoğru olmak, ilk olarak doğrunun ne olduğunu bilmek ile olur. Doğrunun ne olduğunu bilmek için ise doğru bir niyet ve değerlendirme gereklidir. Doğru yolu bulduktan sonra dosdoğru olmak/kalmak ise yolu doğru yürümekle mümkün olur.

Dosdoğru olmak hayatımızın her alanında kendisini göstermelidir. Rabbimiz, Peygamberimiz ve insanlarla olan münasebetlerimizde böyle olduğumuz gibi, ticaretimizde ve toplum hayatımızda da dosdoğru olmakla sorumluyuz. Nitekim sahâbeden Süfyân bin Abdullah es-Sekafî, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelerek;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! İslâm’a dair bana öyle bir söz söyle ki, onun hakkında Sen’den sonra hiç kimseye soru sormayayım.” dedi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–«Allâh’a îmân ettim.» de, sonra da istikamet üzere ol!” buyurdu.1

Hadîsimize dikkat edersek burada Efendimiz -aleyhisselâm-; «Şu konuda, şu alanlarda doğru ol!» demiyor. Genel bir ifade kullanarak; Allâh’a îmân eden, boyun büken bir mü’minin, hayatının her alanında buna göre hareket etmesini öğütlüyor.

İstikamet üzere olmak, kolay bir iş değildir. Bundan dolayıdır ki Efendimiz -aleyhisselâm-, kendisine dosdoğru olmasının bildirildiği âyetin kendisini yaşlandırdığını ifade etmiştir. İlgili rivâyette Efendimiz -aleyhisselâm-;

“–Hûd Sûresi ve kardeşleri olan Vâkıa, Hâkka, Mürselât, Nebe’ ve Tekvîr gibi sûreler beni ihtiyarlattı.” buyurmuştur.2

Biz burada, zikredilen Hûd Sûresi’nin 112. âyet-i kerîmesini anlamaya çalışacağız. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْاۜ اِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ

“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adâlet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.”3

Burada da görüldüğü gibi ilk hitap Efendimiz -aleyhisselâm-’adır. Efendimiz zaten dosdoğru bir hâl üzere olduğundan, âlimlerimiz bu âyeti tefsir ederken;

“İstikamet üzere kalmaya devam et!” şeklinde yorumlamışlardır.

Burada vurgulanan bir diğer husus ise Efendimiz -aleyhisselâm- ile birlikte, O’na tâbî olanların da istikamet üzere olmaları gerektiğidir. İstikamet üzere olmak demek; hayatın her alanında Allâh’ın emir ve tavsiyelerini dikkate almak, yasaklarından kaçınmak, sağa-sola sapmadan doğru yolu takip etmek ve her işimizde hakem olarak Allâh’a ve Rasûlü’ne başvurmak demektir. Nitekim Rabbimiz Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً

“Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde Sen’i hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslîmiyetle boyun eğmedikçe îmân etmiş olmazlar.”4

Demek ki Allâh’ı ve Rasûlü’nü hakem tayin etmek, dosdoğru bir yol yürümek için olmazsa olmazımızdır.

Âyet-i kerîmede zikredilen;

“Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar.” ifadesindeki tövbe edenler kısmı da bizlere çok şey anlatır. Nasıl ki uzun yolda giden bir araba; tekeri patladığı zaman durup, tekerini yenileyip yola devam ediyorsa, istikamet ehli mü’min de yürüdüğü bu hayat yolculuğunda bazen günahlar işleyerek duraksadığı zamanlarda, tövbe ederek îmânını tazelemeli ve dosdoğru yolda dosdoğru bir şekilde yürümeye devam etmelidir. O zaman diyebiliriz ki, dosdoğru olmak için Allah ve Rasûlü’nün hakemliğini ve tövbe etmeyi kendimize azık edinmeliyiz.

Son olarak şu soruları soralım kendimize:

➢Bunca gereksiz, sun‘î gündemlerin içinde istikamet üzere olmak gibi bir gündemimiz var mı?

➢Efendimiz -aleyhisselâm-’ı dosdoğru olmasına rağmen yaşlandıran âyet-i kerîme; bizleri bırakın yaşlandırmayı, hiç tesir ediyor mu?

__________________________________________

1 Müslim, Îmân, 62

2 Tirmizî, Tefsîr, 57/3297

3 Hûd, 11/112

4 en-Nisâ, 4/65