KARA TOPRAK…

CELİL (Halil GÖKKAYA) halilgokkaya@gmail.com

 

Balçıktan, nutfeye giden yollardan,
Tarifsiz hâlleri ser kara toprak…
Rabbimiz’in lutfettiği dallardan,
Sayısız nimetler ver kara toprak…

Ziraat elbette olmaz masada,
Kuraklık çekenler kalır tasada,
Bazı bedenlere dokunmasa da;
Bir gün bizleri de yer kara toprak…

Desenlerin açık rengi, koyusu,
Bilinmiyor nebatların sayısı,
Acı biber, tatlı biber, kayısı;
Sorsak neler neler der kara toprak…

Dönüş güzergâhı her fânî demde,
Çok borçluyum, şükrederek yesem de,
Ak ettin yüzleri, kara desem de;
Göğsünü şerefle ger kara toprak…

Ebedî remizle destan olursun,
Bin türlü lezzetle bostan olursun,
Kanla sulanınca vatan olursun;
Bayrağa kaide, yâr kara toprak…

Rezzak tecellîsi, bir nevî cennet,
Kullara sunulmuş ebedî rahmet!
Cürufu, çiçeğe çeviren hikmet;
İncir, ayva, üzüm, nar kara toprak…

Buğdayı toplayan nasırlı eller,
Su olur bağrından süzülen seller,
Manolyalar, menekşeler, ak güller;
Bitmez bereketle kâr kara toprak…

Toprağın kimseye olamaz hilesi,
Paylaştıkça artar dostluk filesi!
Kolay mı pirincin çeltik çilesi;
Senden uzak kalmak zor kara toprak…

Her zaman en sâdık yârsın Celil’e,
Ayaklar altında taçsın Halil’e,
Kadir-kıymetini bilmesek bile;
Sen yine şefkatle sar kara toprak…