KUTLU MENZİLİN KUTLU YOLCULARI

Ali ÖZBEK aliozbek1997@outlook.com

Rabbimiz Zikr-i Hakîm’inde cennete girecek olan kullarının birçok özelliklerinden bahsetmektedir. Bunun yanı sıra bu özellikleri taşıdıkları zaman kullarını âhirette ne gibi güzellikler beklediğinden de bahseder.

Âl-i İmrân Sûresi’nin 15 ve 16. âyetlerinde Rabbimiz; takvâ sahibi olup kendisine hakkıyla kulluk eden kullarının, altından ırmaklar akan cennete gireceklerini, orada onları çeşit çeşit nimetlerin beklediğini ve en önemlisi de nimetlerin en büyüğü olan «Allâh’ın rızâsına» erişeceklerini haber vermektedir. Bir sonraki âyette ise bu nimetlere erişecek olan mü’minlerin özelliklerinden şöyle bahsetmektedir:

اَلصَّابِر۪ينَ وَالصَّادِق۪ينَ وَالْقَانِت۪ينَ
وَالْمُنْفِق۪ينَ وَالْمُسْتَغْفِر۪ينَ بِالْاَسْحَارِ

“(Onlar) sürekli sabreden, sözlerinde duran, samimiyetle itaat eden, malını gerekli yerlere infâk eden ve seher vakitlerinde Rablerinden bağışlanma dileyen gerçek mü’minlerdir.” (Âl-i İmrân, 3/17)

Bu âyet-i kerîmede mü’minlerin 5 özelliği ön plâna çıkmaktadır:

1. SABIR

Onlar öyle kuldurlar ki; Rablerine karşı yapmış oldukları kullukta sabır gösterdikleri gibi, başlarına her ne musîbet gelirse gelsin feryat figan etmeyerek, başa gelen her ne varsa bunun Allah’tan geldiğini ve O’nun bilgisi dışında hiçbir şeyin olmayacağını bilerek1, dillerinden sadece;

“Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allâh’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz”2 sözleri dökülen kimselerdir.

2. SIDK

Onlar; sözlerinde duran, söz verdikleri zaman yerine getiren, «Sıdk»ı sadece söz ile sınırlamayıp, niyetlerinde ve amellerinde de sıdkı kendilerine rehber edinen kimselerdir. İnsanlara verdikleri sözleri yerine getirdikleri gibi, ruhlar âleminde Rablerine vermiş oldukları «Kulluk Sözü»3nü de yerine getiren kimselerdir.

3. İTAAT

Onlar, Rablerinden gelen emir ve yasaklar karşısında mutlak teslîmiyet içerisindedirler. Rablerinden gelen emir ve yasaklara uymanın kendileri için hem dünyada hem de âhirette en hayırlı yol olduğunun şuuru ile, dillerinden sadece;

“İşittik ve itaat ettik yâ Rabbî!” sözleri dökülen kimselerdir. Onlar; bütün işlerinde Allâh’ı ve Rasûlü’nü hakem tayin edip, «Onlar»ın verdiği hükme gönül huzuru ile boyun eğip teslim olan kullardır.4

4. İNFAK

Onlar; kazandıkları malda yetimin, akrabanın, komşunun, fakirin hakkını gözeten kimselerdir. Sahip oldukları her şeyin sahibinin Allah olduğunu bilen, harcamalarında ne israfa ne de cimriliğe düşmeden orta yolu takip edip, kazandıkları her kuruşu nereden kazanıp nereye harcayacaklarının hesabını vereceğinin şuurunda olan5 kimselerdir.

5. İSTİĞFAR

Onlar, her dâim Rablerine hakkıyla kulluk edemedikleri ve günahları sebebiyle boyunları bükük olarak istiğfâr eden kimselerdir. Burada istiğfâr ile beraber seher vaktine de bir vurgu vardır. Seher vakti, fecrin doğuşundan önceki zamandır. Bazı müfessirler; burada kastedilen kişinin geceleyin namaz kılıp, sonra bunun peşinden istiğfar ve duâ eden kimse olduğunu ifade eder.6 O zaman, bu âyetin bizde açtığı ufukla diyebiliriz ki; onlar, geceleri herkesin uyduğu bir vakitte uykularını Allah için bölen, gecelerini ibâdet ve istiğfâr ile ihyâ eden kişilerdir.

İşte bu ve Kur’ân-ı Kerîm’in başka yerlerinde zikredilen sıfatları taşıyan mü’minler; varılacak o güzel kutlu menzilin (cennetin), kutlu yolcuları olarak Rablerine kavuşacaklardır.

Rabbim bizleri de kutlu menzilin kutlu yolcuları arasına dâhil eylesin…

Âmîn.

_____________

1 et-Tevbe, 9/51.

2 el-Bakara, 2/156.

3 el-A‘râf, 7/172.

4 en-Nisâ, 4/65.

5 Tirmizî, Kıyâmet, 1.

6 Fahreddin Râzî, Tefsîr-i Kebîr Mefâtihu’l-Ğayb, (Ankara: Huzur Yayınları, 1989), 6/203.