CENNET BESMELESİ

Sami GÖKSÜN

Evlilik bir cennet besmelesidir. İnsanlar bu besmeleyi düzgün çekerek; oluşturacakları yuvalarını, cennetin bir şubesi hâline getirmelidirler. Ayrı ayrı ailelerde büyüyüp; yüce Rabbimiz’in takdiriyle, zamanı geldiğinde evlenen gençlerimizin kurduğu yuva, toplumların da temelini oluşturmaktadır. Böylece; fertler bir araya gelerek aileyi, aileler de bir araya gelerek toplumları meydana getirirler. Bundan dolayıdır ki, toplumların temelini yeni evlenen gençlerimizin yeni oluşturduğu aile; ailenin temelini de sevgi, saygı, sadâkat, sabır ve mânevî değerlere bağlılık oluşturur.

Cenâb-ı Hak, bu hakikatin böyle olduğunu Rûm Sûresi’nin 21. âyet-i kerîmesinde şöyle beyan etmektedir:

“Sizlere içinizden huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda rahmet ve muhabbet vâr etmesi O’nun âyetlerindendir.”

Yüce Rabbimiz, bu âyet-i kerîmesi ile insanlara şu üç hususu hatırlatmaktadır:

Eşler arasında evvelâ;

•Huzur ve sükûn meydana gelmelidir.

Ardından;

•Meveddetin / sevginin oluşması gerekmektedir.

Ardından gelecek safha ise;

•Rahmettir.

Ailede oluşacak olan huzur ve sevgi, arzulanan saygının yolunu açar ve bey-hanım arasında daha sıcak hisler ve duygular meydana getirir. Arzulanan saygı, tarafların üzerlerine düşen vazifelerini hakkıyla yerine getirmeleriyle sağlanır. Bu noktada yuvanın hanımı, beyine;

➢Evimin direği, helâl rızkımızın vesilesi, ailemin çobanı, meydana gelecek yavrularımızın babası… gözüyle bakarken, beyefendi de hanımına;

➢Evimin muhafızı, huzurumun vesilesi, doğacak yavrularımızın annesi… gözüyle bakıp, aralarında oluşması gereken saygıya zemin hazırlamaları gerekmektedir. Böylece sevginin ve saygının oluşmasıyla, huzur, rahmet ve muhabbet de ortaya çıkmaktadır.

Bey ve hanım birbirlerine karşı samimiyet ve yakınlık hissetmelidirler. Bu yakınlığın derecesi ne kadar ise, eşlerin birbirlerine bağlılıkları ve sadâkatleri de o kadardır. Bu noktada eğer kendi aralarında şu davranışları gerçekleştirebilirlerse esas muhabbet hâsıl olur:

Evin hanımı veya beyi seher vaktinde birbirlerini sevgi sözleriyle kaldırarak seccade başına çağırıp, teheccüd namazı kılmaya davet ederlerse, seherin ve sabahın vazifeleri bu şekilde tamamlandıktan sonra, böylece daha sıcak ve daha güzel bir güven ortamı oluşur. Yine evin hanımı içten bir kahvaltı hazırlayıp eşiyle beraber huzur içinde kahvaltılarını yaparlarsa, işine gidecek olan eşini muhabbetle uğurlarken;

“–Allâh’a emânet ol, işin rast gelsin, yuvamıza akşam helâl rızıklarla ve sağlık-sıhhatle gelesin inşâallah!..” diyerek duâ ile kapısını açarsa, beyefendi de;

“–Sen de Allâh’a emânet ol!..” diyerek günlük vedâlarını gerçekleştirirlerse, akşam yuvaya dönüş karşılaşması da bu minval üzere gerçekleşirse, eşler arasındaki güven ve sadâkat artarak devam eder.

Son olarak da eşler arasında şefkat ve merhametin ortaya çıkması gerekir. Şefkat, aileyi ve yuvayı kucaklayan pek derin ve ince bir fazîlettir. Şefkat ve merhamet, gelecek olan sağlam nesillerin kaynağıdır. Aynı zamanda müslümanın da vasıflarındandır. Eşler; huzurlu yuvalarının devamını temin noktasında, sabır ve teennî ile hareket etmelidirler. Bunu yerine getirirken şu misâli hep akıllarında tutmalıdırlar:

Bir müteahhit binanın karkasını yani kaba inşaatını bitirdiğinde hemen binanın üzerine çatıyı konduruverir. Çünkü binayı dış etkilerden yani yağmurdan, kardan, rüzgârdan ve her çeşit zarardan korumak lâzımdır. Evliliklerde sabır ve teennî de aynen böyledir. Binanın üzerinde çatı nasıl koruma sağlıyor ve devamını temin ediyorsa; evliliklerde de sabır, yuvanın devamı noktasında aynı vazifeyi icrâ etmektedir.

Evlilikler bu şekliyle cennetin şubeleri olurlar. Bu cennet şubelerinin oluşması, evlilik kurumunun fazîletine samimî olarak inanmak ve Peygamber Efendimiz’in her hususta olduğu gibi bu sahada da sünnetine tâbî olmakla gerçekleşir.

İşte Peygamber Efendimiz’in bu müessesenin fazîletine dair birkaç hadîs-i şerîfi:

“Nikâh benim sünnetimdir (yolumdur) kim benim yolumdan ayrılırsa benden değildir.” (İbn-i Mâce, Nikâh, 1)

“Evlenin çoğalın; zira ben kıyâmet gününde, diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 131)

“Allâh’a şükreden bir kalbiniz; Allâh’ı zikreden diliniz; size âhiret işlerinde yardımcı olacak; îmanlı, sâliha bir eşiniz olsun.” (İbn-i Mâce, Nikâh, 5)

“Kişi evlenmekle dîninin yarısını tamamlamış olur, diğer yarısı için Allah’tan korksun.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, No: 7310; Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 2/239)

“Erkek hanımına, hanım da beyine muhabbetle baktıklarında, Cenâb-ı Hak da onlara rahmet nazarıyla bakar. (Bu esnada) şayet erkek hanımının ellerinden tutarsa, her ikisinin günahları parmaklarının arasından dökülür gider.” (Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, 1977)

Peygamber Efendimiz bu konuda, özel olarak da erkeklere şöyle seslenir:

“Mü’minlerin îman bakımından en olgun olanları, ahlâkı en iyi olanlarıdır. Sizin en hayırlılarınız da hanımlarına karşı en iyi davrananınızdır.” (Tirmizî, Radâ, 11)

“İnsanın ailesi için yaptığı her harcama bir sadakadır. Mukakkak ki kişi, hanımının ağzına koyduğu bir lokma için dahî sevap kazanır.” (Buhârî, Megāzî, 12)

Bizler bu Peygamberî mesajları iyi okuyabilirsek ve iyi anlayabilirsek yuvalarımızın cennet şubeleri olmaması için hiçbir sebep yoktur.

Kur’ân-ı Kerim’de yüce Rabbimiz bizlere bu hususta bir duâ öğretiyor:

“Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak, gönüllerimizi sürurlandıracak eşler ver. Bu eşlerimizden göz aydınlığı olacak nesiller nasip et ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl.” (el-Furkān, 74)

Burada huzurlu yuvaların ve evliliklerin temini noktasında şu hususları da belirtmek isterim:

Evlenen insanlar; «Şirket ortaklığı değil, ömür ve âhiret ortaklığı kuruyoruz.» diye düşünmelidirler.

Televizyon, telefon, internet ve sosyal medyanın cehennem sokakları; zevç ve zevcelerin arasına girmemelidir.

Eşler; teşekkür edilmesi gereken noktalarda, bunu yapabilmelidirler.

Eşler; yeri geldiğinde, birbirlerinden özür dilemeyi bilmelidirler.

Eşler; haklılık peşinde değil, hakta buluşmayı becermelidirler.

Yuvada ibâdet, hele hele namaz çok önemlidir. Seccade başına geçilen evler, huzuru ve mutluluğu yakalayan evlerdir.

Yuvalarımıza haramı hiç sokmamamız gerekir. Çünkü her haram, yuvalar için bir bombadır.

Eşler arasındaki kırgınlıklar ve varsa küskünlükler, çok çabuk bir şekilde ortadan kaldırılmalıdır. Bunun devamı aile huzurunu bozar. Bu konuda Peygamber Efendimiz’e kulak verelim:

“Kadın küs olarak kocasının yatağından ayrı olarak sabahlarsa, melekler ona o yatağa dönünceye kadar lânet ederler.” (Buhârî, Nikâh, 86)

Evin yönetiminin temini beyefendi tarafından yürütülür. Evin iç huzuru ve çocukların yetiştirilmesi ve muhafazası hanımın vazifesidir.

Her iki taraf da; «Benim eşime karşı vazifelerim nelerdir?» deyip onları öğrenmeli ve uygulamalıdır.

Eşler yuvalarında güzel sohbetleri ihmal etmemelidirler.

Hulâsa; Hazret-i Ali Efendimiz’in şu sözü, anlatılanları ne güzel özetlemektedir:

“Hayırlı eş huzurun kaynağıdır.”

Bu mevsim evlenmelerin sıkça gerçekleştiği bir mevsimdir. Onun için evliliklerimiz ve programlarımız müslümanca olmalı, Kur’ân’a ve Sünnet’e ters düşmemelidir. «Yapılan her yanlışın bir gün gelecek, âhirette hesabı sorulacak!» şuuruyla hareket edilmelidir. İşte bütün bunlar, evliliklerin huzuru için yapılması gereken güzelliklerdir.

Yüce Rabbimiz, evlâtlarımıza cennet şubeleri olacak huzurlu yuvalar nasip eylesin.

Âmîn…