SUN’ÎLİĞİN LÜZUMU YOK!..

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

Atmosfer; iki ana elementten oluşmakta, bunlar bilindiği üzere % 78 azot ve % 21 oksijen. Kalan % 1 ise diğer bütün gazlar.

Fakat o yüzde birin içindeki karbondioksit ve metan gazı da çok mühim.

İngiltere’den John Tyndall ve ABD’den Eunice Foote, atmosferin hemen hemen hepsini oluşturan azot ve oksijenin, Dünya’nın sıcaklığını etkilemediğini gösterdi. Çok az miktarda bulunan metan, karbondioksit gibi gazlar ise ısıyı tutarak gezegeni sıcak tutuyordu!

Ne kadar hassas dengeler içerisinde hayatımız devam ediyor!

Ne yazık ki insanın dünya hırsı bu hassas dengeleri düşünmemekte. Sanayi Devrimi’nden önce yüzde 0,028 olan atmosferdeki karbondioksit miktarı bugün yüzde 0,041’e ulaşmış durumda. Yüzde olarak bakıldığında çok küçük bir değişim olsa da bu artış bile mühim tesirler meydana getirmekte.

Volkanlardan çıkan gazların içinde karbondioksit bulunmakta. Bu tamamen karbonun tabiî sirkülâsyonu içerisinde cereyan ediyor. Çünkü bitkilere de bu karbondioksit gerekli. Onu kullanıp oksijen üretiyorlar. Bunun yanında canlıların ürettiği ve tükettiği gazlar var, hepsi ilâhî bir denge içinde devam etmekte.

Prof. Tobias Fischer; günümüzde insanların bir yılda havaya verdiği karbon miktarının, dünyanın tüm volkanik bölgelerinden çıkan gazın yaklaşık 100 katı olduğunu söylüyor.

Prof. Jason West ise;

“Bugün karbondioksit seviyesi, insanlık tarihinin herhangi bir zamanındakinden daha yüksek.” diyor. Şu an dünyanın ortalama sıcaklığının 1880’lerden bu yana yaklaşık 1 °C derece arttığı ölçülmüş durumda.1

Bütün bu sebeplerden dolayı; dünyanın daha fazla ısınıp tabiî felâketlerin artmaması için, neticesinde karbondioksit ve metan gazlarının çıktığı bütün faaliyetler üzerinde bu gidişâtı yavaşlatacak adımlar atılmakta.

Sera; üzeri örtülüp içi soğuk havalarda dahî sıcak tutulan bahçelere denilmekte. İşte bu gazlar bütün dünya üzerinde sanki bir perde vazifesi görüp benzer bir tesir icrâ ettiği için bu gazlara da «sera gazı» denilmekte.

1932 yılında İngiliz idareci Churcill şöyle söylüyor:

“Önümüzdeki elli yılda belki göğüs veya kanat eti yemek için bir tavuğun tamamını yetiştirmek zorunda kalmayız. Sadece o parçaları uygun ortamlarda büyütürüz.”

2013 yılına gelindiğinde; bir kişi, kas kök hücrelerinin uygun besi ortamında çoğalmasını sağlayıp 100 gram kadar bir et üretti.

Şimdilerde ise bu sahte îmalât, sera gazlarının zararlı tesiri bahane gösterilerek gündemimize taşınmakta. Çok mâsum isimlerle piyasaya sürülen; bu ne olduğu belirsiz gıdâ müsveddesinden kendimizi muhafaza etmeliyiz.

Öncelikle şunu ifade edelim ki; büyükbaş hayvancılığın en yaygın olduğu Amerika’da küçük ve büyükbaş bütün hayvancılık faaliyeti bugün durdurulmuş olsa bile; bu durum, Amerika’nın yol açtığı zararın yüzde 3’ünü bile telâfi etmemekte.

Bu bilgi bile maksatlarının bağcıyı dövmek olduğunu gösteriyor.

HİÇBİR ŞEYİN KOPYASI ASLI GİBİ OLMAZ!

Bu imalât şöyle yapılıyor:

•Plâstik kaplar içerisine konulan bir hayvan (keçi, sığır, tavuk, domuz gibi) dokusundan (Kök hücresi veya kas hücresi) parçası alınıyor.

•Sonra alınan bu parça biyoreaktör denilen bir cihaza konuyor,

•Burada; ısı, ışık, temizlik şartları devamlı takip edilerek bekletiliyor.

•Besi ortamının içinde ise ihtiyaç duyulan; şeker, amino asit, tuz, vitamin ve tabiî ki hormon ve antibiyotik verilmesi ile devam ediyor. Yani hayvan dokusundan başlangıç merhalesinde alınan parça; âdeta bir kök hücresi gibi birleşerek miyotüpleri, miyotüpler de farklılaşarak miyolifleri oluşturuyor. İşte imalâtı 4-6 hafta süren bu kimyevî mamule, sun‘î (yapay) et denmekte.

Bugün bütün gıdâ mütehassısları; paketli mamullerden, içine katkı maddeleri konmuş gıdâlardan sakındırıyorlar. Günümüz hayvancılığında bile; verilen hormon, antibiyotik ilâçlar ve sun‘î yem yüzünden etin safiyeti bozulmuşken, büsbütün fabrikasyon bir sun‘î etin, gerçek etin yerine ikāme edilmesi nesillerimizin sıhhati üzerinde nasıl bir tesir bırakacaktır?

Sera gazlarını kısmak için yapılabilecek daha nice hamleler varken, gözü insanoğlunun en mühim ve en temel ihtiyaçlarından birine dikmek ve bunu bozmaya çalışmak nedir?

«Bunu hayvanları korumak için yapacağız!» diyenler acaba piyasa değeri düştüğü için daha bakımsız ve özensiz bir ortama mahkûm edilen besi hayvanlarına nasıl bir fayda sağlamış olacak?

Bunun arkası nasıl gelecek? Yoksa hayvan beslemek yasaklanmaya mı kalkılacak? Evlerde gayr-ı sıhhî şartlarda köpek besleyenler, çiftliklerde kuzu beslemeyi yasaklamaya mı teşebbüs edecek? Müslümanların kurbanlarına dil uzatmanın bir bahanesi mi yapılacak?

Diğer taraftan bu sun‘î et imalâtının arkasında veganlığı ve vejeteryanlığı bir inanç gereği gören Uzak Doğu dinlerinin olduğunu görmemek mümkün değil. Hindistan’da müslümanların kurban ibâdetini edâ etmelerine nasıl düşmanlık edildiği biliniyordu. Bunun dünyaya yayılmak istendiği açık.

“Sağlıklı olan eti üretmek çevreye çok zarar veriyor!” deyip, tamamen şüphe dolu bir üretimi ise temiz ve elzem gibi göstermeye çalışmak, büyük bir kandırmacadır.

Bu husustaki bir diğer iddia ise dünyada yaşanan açlık. Güya; açlık çeken bölgelerin protein ihtiyacı, bu yolla temin edilecek.

Bir düşünün:

Bir büyükbaş hayvan, dünyada en bol bulunan ot ve benzerlerini yiyerek et meydana getiriyor.

Hâlbuki;

İşi sanayileştirmek; et imâlâtının her safhasına sentetik katkılar, kimya ve ilâç bulaştıracak, masrafa masraf katacak.

Bunlar yerine;

Önce dünya üzerinde sayıları iki milyarı bulan obez insanlar için ayrılan kaynakların, âdil bir şekilde paylaştırılması gündem edilmeli. Yeni kurulacak ve şu an bu alanda çalışan 90 firmanın masrafları, o insanları doyurmaya zaten yeter.

Büyük şehirlerde «fast food» adı altında tüketilen aşırı et miktarını azaltmak bile, büyük ölçüde bu sıkıntıya çare olacaktır.

Modern dünyanın üretim mantığı neticesinde, tarlada üretilen her üç birim gıdânın bir birimi sofraya gelemeden israf olmakta.2 Üretilen her 10 ekmekten 1 tanesi çöpe gitmekte. Bu israf çözülmeden yeni kaynak arayışına çıkmak, yeni israf kapılarını açacaktır.

Atmosfere sera gazı salan varlıkların en masumu, besi hayvanlarıdır. Onca savaş uçağı, savaş gemisi, sayısız lüks otomobil ve daha nicelerine hiçbir engel koyamayanlar, gözlerini sığırların hayatına dikiyorlar. Hem de kanlı biftek zevkinden vazgeçemeden.

Bu kadar âşikâr bir sahtekârlık, ancak fıtratları bozmak için yapılır. Zaten zihinlerinin arka plânında bu niyeti taşıyanlar için bu faaliyetlere destek vermek kolay bir yol olacaktır. Kendimizi ve neslimizi bu tür saldırılara karşı muhafaza edelim. Bilim kisvesi altındaki bu gıdâ terörüne karşı dikkatli olalım.

______________________

1 https://www.atlasdergisi.com/kesfet/karbondioksit-nedir-karbondioksitin-kuresel-iklime-nasil-onemli-etkisi-olabilir.html

2 https://www.ntv.com.tr/dunya/uretilen-gidanin-ucte-biri-cope-gidiyor,V2g0J3UG5EmJiPIFbLIqFQ