Bağışıklık Sistemimiz -4- PAKETLİ ZEHİRLER
Uzm. Dr. Abdurrahman SARMIŞ asarmis@gmail.com
GIDÂ KATKI MADDELERİ
Bağışıklık sistemimize zarar veren âmiller üzerine yazmaya devam ediyoruz.
Nisan ayında on bir ayın sultanı Ramazân-ı şerifi idrâk edeceğiz.
Rabbim maddî ve mânevî şifâya vesile eylesin. İçinde bulunduğumuz mevsim, oruç mevsimi olunca bu ay gıdâlarda kullanılan bazı katkı maddelerinin menfî tesirlerinden bahsetmeye çalışacağız.
Sanayileşmenin hızla artmasıyla birlikte gıdâ endüstrisi de yeni maddeler ile gıdâların raf ömürlerini uzatıp ticârî kârlarını artırmanın yollarını kendilerince buldu. Abur cubur diye tâbir edilen hazır gıdâlar; özellikle çocuklar için tehlike içeriyor. Gerçi hızlı hayat tarzı yüzünden yemek hazırlamaya yeterli vakit ayıramayanlar tarafından da tercih edilmesi sebebiyle her yaş grubu için tehlike oluşturmaya başladı. Mevzu bağışıklık sistemi olunca, hazır gıdâlardaki katkı maddelerinin bağışıklık sistemine etkisi ile ilgili çalışmalar sınırlı sayıdadır. Ancak; bu gıdâların sebep olabileceği diabetes mellitus (şeker hastalığı), obezite (fazla kilolu olma) gibi hastalıklar, bağışıklık sistemini direkt olarak etkilemektedir. Gıdâlardaki katkı maddelerinin tesirleriyle ilgili yapılmış araştırmalara göz atalım:
İLMÎ ARAŞTIRMALAR
Mısır’daki Zagazig Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde fareler üzerinde yapılan bir araştırmada; 60 adet fare, çeşitli gruplara ayrılarak 90 gün boyunca peş peşe, en sık kullanılan beş adet gıdâ koruyucusu katkı maddelerine maruz bırakılmış, maruziyet sonunda bağışıklık sistemi göstergesi olan kan tahlilleri yapılmıştır.
Bir grup fare ise bu maddelere maruz bırakılmamış, onlardan da alınan kan tahlilleri diğer farelerle kıyaslanmıştır. Çalışmaya konu edilen beş gıdâ koruyucusu madde, yaygın olarak kullanılan;
•Bütillendirilmiş hidroksianisol (BHA),
•Potasyum sorbat (PS),
•Sodyum benzoat (SB),
•Borik asit (BA) ve
•Kalsiyum propiyonat (CP) olmuştur.
Bu uzun süreli maruziyet sonunda bütün farelerde; kan hücreleri, akyuvarlar, alyuvarlar, pıhtılaşma hücreleri azalmıştır. Hücrelerde hasara sebep olan bazı sitokinlerde ise artış tespit edilmiştir.
Araştırmacılar; bütün bu maddelerin uzun süre yüksek dozda maruziyetinin kan hücrelerine ve bağışıklık sistemine toksik (zehirli) etkide olduğu kanaatiyle araştırmayı sonuçlandırmışlardır.1 Şuurlu bir tüketici, aldığı mamulün içinde nelerin bulunduğunu kontrol etmelidir. Bu maddeleri; özellikle yavrularımızın çok sevdiği, ikram olarak verdiğimiz mamullerde görebiliriz. Belki ayda yılda bir alındığında çok ciddî bir zarar vermeyebilir, ama abur cuburu her gün tüketen kişilerde ciddî problemlerle karşılaşmak muhtemeldir. Bu çalışmada da 90 gün boyunca her gün bu maddeleri tüketen farelerdeki durum tahlil edilmiş ve uzun süreli maruziyetin menfî tesiri ispatlanmıştır.
İtalya’da yapılan bir derleme araştırmasında ise, gıdâ maddelerindeki katkı maddelerinin gliadin proteinlerinin özelliklerini veya bağırsak ile etkileşimlerini değiştirerek meşhur çölyak hastalığına sebep olabileceği belirtilmiştir.2 Çölyak hastalığı; son zamanlarda gittikçe artmaya başlayan, vücudun kendi proteinlerini düşman zannederek ona karşı bir antikor oluşturması ile ortaya çıkan, otoimmün dediğimiz, vücudun kendine saldırdığı bir hastalıktır. Vücudun bu tepkisi diyetteki gluten sebebiyle oluşmakla birlikte, bazı maddelerin bu tepkiyi artırabileceği düşünülmektedir. Son yıllarda alerjik hastalıkların ve otoimmün dediğimiz bu şekilde vücudun kendine saldırdığı hastalıkların artmasının sebeplerinden biri de bu tip gıdâların tüketiminin artmış olması olabilir.
Avusturya’da yapılan bir araştırmada sodyum sülfit (E221) ve sorbik asit (E200) isimli gıdâ katkı maddelerinin bağışıklık sistemindeki sadece bir fonksiyon üzerine etkisi araştırılmış ve bu iki maddenin Th1 tipi bağışık cevap üzerinde baskılayıcı tesirlerinin olduğu gösterilmiştir.3
Bağışıklık hücrelerimiz arasında virüslerle mücadelede en önemli vazifeyi alan hücreler, lenfosit hücreleridir. Bu hücrelerin de muhtelif alt çeşitleri vardır. Bahsedilen Th1 hücreleri bu cevabın başlamasında önemli bir vazife görmektedirler. Dolayısıyla bu iki maddenin bu yöndeki menfî tesirleri; pandeminin devam ettiği, mutasyonlu virüslerin hayatımızda iyice yer etmeye başladığı şu dönemde daha da önemli olmuştur.
Ramazân-ı şerif, nefis kontrolü açısından bizler için çok ciddî bir terbiye ve eğitim ayıdır. 11 ay boyunca; doyasıya, tıka basa, abur cubur ayırt etmeksizin yemiş olsak dahî; bu mübârek mevsimi iftarları ve sahurları abartmadan, nefsimize hâkim olarak, zararlı maddelerden uzak durarak değerlendirebilir isek, bedenimizin ve rûhumuzun da temizlenmesine yardımcı olabiliriz.
Son olarak şu güzel hadîs-i şerif ile yazımızı nihayete erdirelim:
“İnsanoğlu, (midesinden) karnından daha zararlı (şerli) bir kap doldurmamıştır. İnsanoğluna kendini ayakta tutacak birkaç lokma yeter. Şayet (bu miktarın aşılması) kaçınılmaz ise bu durumda; üçte biri yemeği, üçte biri içmesi, üçte biri de nefesi için ayrılmalıdır.” (Tirmizî, Zühd, 47)
Cenâb-ı Hak afiyet ve sıhhat üzere dâim eylesin!..
_______________
1 Abd-el-hakîm YM, Hashem MMM, Abo-el-Sooud K, Ali HA, Anwar A, el-Metwally AE, Mahmoud EA, Moustafa GG. Involvement of tumor necrosis factor-α, interferon gamma-γ, and interleukins 1β, 6, and 10 in immunosuppression due to long-term exposure to five common food preservatives in rats. Gene. 2020 Jun 5; 742: 144590.
2 Mancuso, C., & Barisani, D. (2019). Food additives can act as triggering factors in celiac disease: Current knowledge based on a critical review of the literature. World journal of clinical cases, 7 (8), 917-927.
3 Winkler C, Frick B, Schroecksnadel K, Schennach H, Fuchs D. Food preservatives sodium sulfite and sorbic acid suppress mitogen-stimulated peripheral blood mononuclear cells. Food Chem Toxicol. 2006 Dec; 44 (12): 2003-7.