Hz. KUR’ÂN ve Hz. PEYGAMBER

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ)

Osmanlıca hâlini okumak için tıklayınız…

Cihan çok ağladı: –Ey Rabbimiz, devâ indir!
Semâdan indi bu Kur’ân, fezâdan engindir.

Şifâ ve rahmeti bambaşka içti mü’minler,
Bugün koşup kul olanlar, yarın selâtindir.

O’nun kitâbı bu; mânâsı, lâfzı, Allâh’ın;
Uzaklaşırsak azap, yaklaşırsak âmindir!

Bilip de görmeyen öz, kavramaz bu mûcizeyi,
Gören bilir ki bu gerçek, yegâne hak dindir!

Gören; ya lâle, ya bülbül, ya gül, ya hâfız olur,
Sözün bu mührüne kurrâ olan, mukârindir.

Denizler olsa mürekkep, ağaçlar olsa kalem,
Tükenmez âyet-i Hak, kâinat müezzindir.

Satır satır oku, ey âdemoğlu, onda seni,
Son adresin nere, Kur’ân’a bak, belirgindir.

Ecelden önce açıklar neyin, ne olduğunu,
Muhammedî yaşayanlar ne kutlu mü’mindir!

Şaşıp cehenneme döndürme istikāmetini,
Dönüş denen rota, Allâh’adır ve ecrindir.

Uyan, sırât, alev üstünde köprü, ey yolcu,
Gelen, geçen ve düşen, sayfa sayfa vitrindir.

Uyan, hesap günü mahşerde müjde istersen,
Uyan, her ağrıyı Kur’ân’la yoğrulup dindir!

Görenlerin gözü hikmet dokur bu Mushaf’ta,
Fesatçı felsefeler, câhilâne temrindir!

Hudâ yolunda hidâyet kılıklı mikrop ne?
Tanır virüsleri Kur’ân, en ince dürbindir.

Elif ve Lâm ile hakkında şüphesiz dedi Hak,
İnatla şüphe kusanlar, kasıtlı morfindir.

Gavur misâli çamur fırlatır mı bir mü’min?
Kitâbı eğri tutan, doğru yolda hâindir.

Yaban suratlı yılan çehreler, nasıl bir yüz?
Nedense hep bize zıt, küfre karşı nârindir.

Nedense hayra uzaktır, nedense şerre yakın,
Nedense dosta zehir, düşmanaysa şîrindir.

Ne poflamakta, tezat kimsenin lâkırdı dili?
Sevâba yaygara, ey dil, günâhı tezyindir!

Yuh olsun iblise sevdâlı şom moderniste,
Zikir ve Ahmed’e kim aynadır, o bilgindir.

Ne anlayıp da ne söyler, yaşantısız konuşan?
Her âyetin özü, takvâsız ilme, lâkindir.

Kitap semerleri, âlim eder mi merkebi hiç?
Makam da nâfile, merkep sedâsı çirkindir!

Bilimde hangi hakîkat, yalancılık akımı?
Şu misyonerlerin İslâm’a hıncı, nîçindir?

Rasûl’e öfke kusan, hangi tür mühendislik?
Kitâba lâf savuran herze, hangi fanfindir?

Beyinsizin, akademyayla fikri doğrulmaz,
Ebû lehepçilerin hasta aklı, müzmindir!

İlim mi sinsice inkâr, ilim mi put şablon?
İlim, hadîs ile Kur’ân ve kalb-i Yâsin’dir.

O Arş’a, saygıda yükselmeyenler alçak olur,
Bu ilmin âlimi, ancak edeple seçkindir.

Edep diyor ki: –Mükemmelden üstün âyet-i Hak,
O, muhteşem yaşanan, en güzel disiplindir.

O bir muazzam ufuk, bir hukuk ki, müstesnâ,
Münâfikûna şedid, mü’minûna leyyindir.

Felekte benzeri yoktur, nümûnesizdir o söz,
O söz, kıyâmete dek hükmü, küllü şey’indir.

Her iddiâcıya Allâh, açıkça meydan okur,
Getirseler hani bir sûrecik, ne mümkindir!

Bir âyetin bile yok misli, çünkü noktası da,
Ezel-ebed gibidir, her hünerden etkindir.

Kezâ, kün emrinin avcundadır tüm âlemler,
Bu şâna, sâdece Allah beyânı yetkindir.

Her âyet, öylece gerçekleşen kader yazısı,
Bu denli söz yazamaz kul, bu kavl-i tekvindir.

Kulun elinde mi her kehkeşâna bir deveran?
Hayat, ölüm, diriliş, Hak sözüyle beyyindir!

O yazdı, gün doğudan doğdu, battı tâ batıdan,
Kuzey-güney yazacak cümle, kimde zerrindir?

Bütün feleklere ferman yazan kalem kimde?
Beşer bu yazgıda âciz, zayıf, tedirgindir.

Şu yer ve göklere bak; söz kimin, kimin takdir?
Netîce hasta kuluz, hak kitap müsekkindir.

O sâde âbide, nâdîde, fevkalâde ve tek,
O sermedî yücelik, halka hakkı telkindir.

Nedir en önce ve en sonra, hepsi Kur’ân’da,
Bu bir kelâm-ı kadim, her cedîde tenvindir.

«Küfür»dür âyete «târihte kaldı» yaftaları,
Bu levha, nun ve kalem, hâlidûn ve ilkindir.

Ebed geçerlidir Allah sözünde her kelime,
O nâm ifâdesi Rabbin, O’nunla kâindir.

Her âyet öyle ki, her harfi, inci deryâsı,
Keremdir ehline; nankör gürûha tel’indir.

Yazıldı deftere, müstakbel oldu mâzîler,
Geçen değil gelecektir, omuzda tedvindir.

Ebûcehil dedi; –Geçmiş masal, fakat gördü:
Bugün ve dün ile Kur’ân, yarınki perçindir!

Hiç eskimez yenidir haşre dek kelâmullâh,
Karanlık akla güneş, nurlu kalbe tatmindir!

İçindedir bu kitâbın, ne varsa, yaş ve kuru,
Bu yeryüzünde mübin, gökyüzünde pervindir.

Yücelmez âyet-i Kur’ân’a kuytu bilgiçler,
Hilâle dehliz ilim, köstebekçe tahmindir!

İlim mi kahpe filim, eski sapmanın yenisi?
Batırdı bilgisi Kârûn’u, şimdi miskindir!

Bilim mi yâhu tuzak bilgi, puslu şeytanlık?
Metot mu kahrı kabûl, affı «red» mi temkindir?

Yerin göğün gücü Allah, kalır mı hiç âciz?
Ne mâhir olsa da isyancı, tuş olan cindir.

Behey Nebî’ye ve Kur’ân’a iftirâcı çene,
Nifakçı mantık üretmek, yorum değil, kindir!

Ne hakla ortada Kur’ân yakar yasakçı batı?
Şifâya engel olan tip, hinoğlu bir hindir!

Nedir ya aşkı yok etmek ya gönlü öldürmek?
Nebî ve Zikr’e, neden saygısızlık âyindir?

Yem olma zillete, Kur’ân’ı dinle, ey neslim,
Bu izzet en yüce ahlâk, bu can ve teskindir.

Eğer bütün beşeriyyet, cenâze olsa bile,
Göğün bu vahyi, diriltir, devâsı keskindir.

Berâtımız, bu kusursuz kitâbı aynen edâ,
Büyük hakîkati birdir, nasîbimiz bindir.

Emirleriyle gül eyler, nehiyleriyle korur,
Sonunda bizlere sonsuz huzûru te’mindir.

Muhammed ömrü onun şânı, canlı bir Kur’ân,
O ömre candan uçanlar, ufukta şâhindir.

O âyet âyet ömür, öyle bir kanat ki bize,
Cılız yürek bile, mîrâc eden güvercindir.

O ömrü sevmeyenin bahtı, nâr olur ebedî,
Seven, ne mutlu, ölümsüz cinanda sâkindir.

Onunla coştu esas sevgi, aşk, asıl sevdâ,
Onunla çünkü fakîrin de gönlü zengindir.

O olmadan karışır yeryüzünde hak-bâtıl,
O çâre, fark-ı muhabbetle hakkı tâyindir.

O ravzadır bize çöllerde kurtuluş bâğı,
O’nun şefâati, en zor vakit, muâvindir.

O Şâh, O Sevgili Peygamber, ümmetin senedi,
Cemâl-i cennete, Kur’ân elinde «haydin!»dir.

Rasûl-i Ekrem O, her hâli, ayn-ı Kur’ân O,
O bir sirâc-ı münîr, zulme karşı dizgindir.

Ne hav hav etse eden, gökte nur, zarar görmez,
Güneş ve ay bize âyet-hadis, mukannindir.

Sakın, ne Sünnet’e âmâ kesil ne Kur’ân’a,
Göz eyle hürmeti, Seyrî, Hudâ Müheymin’dir.

29 Mart 2021, Pazartesi Yenidoğan / Sancaktepe / İSTANBUL

Vezni: mefâilün / feilâtün / mefâilün / feilün (fa’lün)