HOŞ GELDİN EY ON BİR AYIN SULTANI!

Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

Osmanlıca hâlini okumak yahut indirmek için tıklayınız…

BİR HADİS:

عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّم :‏

« أَتَاكُمْ رَمَضَانُ شَهْرٌ مُبَارَكٌ فَرَضَ اللّٰهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَيْكُمْ صِيَامَهُ تُفْتَحُ ف۪يهِ أَبْوَابُ السَّمَاءِ وَتُغْلَقُ ف۪يهِ أَبْوَابُ الْجَح۪يمِ وَتُغَلُّ ف۪يهِ مَرَدَةُ الشَّيَاط۪ينِ » ‏

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ten rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Mübârek Ramazan ayı size geldi. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda semâ (cennet) kapıları açılır, cehennem kapıları ise kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır.” (Nesâî, Sıyâm, 5)

BİR MESAJ: “Ramazân ayı mübârek bir aydır; arınmak için, Cenâb-ı Hakk’a yakınlık için bir fırsattır. Öyleyse bu fırsatı değerlendir!”

Bir başka güzeldir, şimdi sîmâlar,
Bir başka açılır, yüce semâlar,
Bir başka yükselir, hamd ü senâlar;
Hoşgeldin… Ey on bir ayın sultanı!

Yürekler bir başka hislenir şimdi,
Beden değil, ruhlar beslenir şimdi,
Ezanlar bir başka, seslenir şimdi;
Hoşgeldin… Ey on bir ayın sultanı!

Bir başka uzanır, yoksula eller,
Şefkate râm olur, en katı diller,
Yaş değil müjdedir, gözdeki seller;
Hoşgeldin… Ey on bir ayın sultanı!

Oruçların ecri, Hak’tan biçilir,
Kadir Gecesi’nde, gökler geçilir,
O gece cennette, mekân seçilir;
Hoşgeldin… Ey on bir ayın sultanı!

(Cengiz NUMANOĞLU)

On bir ayın sultanı Ramazan, bütün bir senenin en bereketli zaman dilimidir. Ramazan ayı, mübârek bir aydır. Zira serlevhâ hadîsimizde Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Mübârek Ramazan ayı size geldi.” buyurarak Ramazan ayının mübârek bir ay olduğunu bizlere bildirmiştir. Mübârek kelimesi lügatte; bereketli, feyizli, hayırlı ve mukaddes gibi mânâlara gelmektedir. Bu mânâda Ramazan ayı; bereketli, feyizli ve hayırlı bir aydır. Bu mübârek ayın teşrif etmesiyle birlikte; gönüller şenlenir, fakirler umutlanır, zenginler hayra fırsat bulur. Kısacası Ramazan, hayatımıza bereket getirir. Hakikaten sahûruyla, imsâkıyla; iftârı, fıtır sadakasıyla; mukabelesi, îtikâfı ve teravih namazıyla Ramazan sanki mânevî bir şenliktir…

Bu bakımdan mü’minler olarak; Ramazan ayının azametinin farkında olmalı, bunu fırsat bilmeli, mânevî feyiz ve bereketinden doyasıya istifade etmeye çalışmalıyız. Bu mübârek ayı en iyi şekilde değerlendirmek için elimizden gelen gayreti göstermeliyiz.

Allah Teâlâ Hazretleri, Bakara Sûresi’nin 185. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmaktadır:

“O (sayılı günler); doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’ân’ın indirildiği Ramazan ayıdır.”

Evet; Ramazan ayı, Kur’ân ayıdır, Kur’ân’ın indirildiği aydır. O Kur’ân ki, insanlar için bir hidâyet rehberidir. Kur’ân, sırât-ı müstakîm üzere ilerleyebilmeleri için insanlara yol gösterir. Kur’ân, gönüllerde olan hastalıklar için şifâdır. Kur’ân, mahşer günü sahibine şefaatçidir. Hakikatte Ramazan ayı, şerefini en başta Kur’ân’dan alır. Öyleyse bu Ramazan, haydi Kur’ân’a koşalım! Haydi Kur’ân’la coşalım, Kur’ân’la gönüllerimizi coşturalım.

Ramazan ayı, oruç ayıdır. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; senenin on iki ayı içerisinde, sadece Ramazan ayında bütün bir ayı oruçla geçirmiştir. Ramazan ayında tutulan bir gün oruç, diğer günlerde tutulan oruçlardan daha fazîletlidir ve sevâbı daha çoktur.

“Oruç bir kalkandır…” (Buhârî, Savm, 2) buyuruyor İki Cihanın Efendisi. Ama;

«–Nasıl bir oruç mü’min için kalkan oluyor?» bunun üzerinde tefekkür etmek îcap eder. Şunu iyi bilelim ki; elimizi, dilimizi, gözümüzü her türlü kötülükten uzaklaştırarak tuttuğumuz bir oruç, bizim için kalkan olacaktır.

Bir âyet-i kerîmede şöyle buyuruluyor:

“Oruç, sizden evvel geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki bu sayede takvâya erersiniz.” (el-Bakara, 2/183)

Demek ki Ramazan vesilesiyle takvâya erişiliyor. Onun için Ramazan ayı takvâ ayıdır. Mü’minlere takvâlarını ziyâdeleştirmek için bir fırsattır Ramazan. Oruç, Kur’ân tilâveti, sahûr gibi lütuflara nâil olan mü’min; Ramazan ayı boyunca mânevî olarak gıdâlanır. Bu mânâda Ramazan ayı, mü’min için mânevî bir gıdâdır.

Bu bakımdan Ramazan, mü’minin neşe ve sevinç kaynağıdır. Zira Ramazan’da sahur vardır. Sahur, seher kelimesiyle aynı kökten gelir. Mü’min, günün en kıymetli vakti olan seherle başlar orucuna. Bir başka deyişle sefer, seherle başlar:

Şeytan sağından ve solundan, önünden ve arkasından hücum eder, nefis de ona yardımcı kuvvet olur. Bu bir nevî nefisle, şeytanla bir savaştır. Mü’min bütün bu salvolara karşı, imsâk zırhına bürünür. Oruç kalkanını kuşanır. Zikirle, namazla, Kur’ân’la kendini muhafaza eder.

Bu mânada Ramazan, bir nefis tezkiyesidir. Oruç vesilesi ile nefisle mücadele edilir. Sevgili Peygamberimiz oruç için «sabrın yarısı» buyurarak bu zorlu mücadeleye işaret buyurmuştur. (Tirmizî, Duâ, 86) İşte Ramazan, nefis muhasebesi ve nefis terbiyesi için bir fırsattır.

Ramazan ayı; rahmet, mağfiret ve en nihayetinde cehennemden âzâd olma ayıdır. Yüce Allah bu mübârek ayda; rahmetini, mağfiretini bolca lutfeder.

Zekât, sadaka, fıtır… Ramazan ayı infak ayıdır. Ramazan ayı geldiğinde mü’minlerin infak duyguları kabarır. Yine Ramazan ayı, ikram ayıdır. Mü’minler Ramazan ayı geldiğinde ikramlar yapar, mü’min kardeşlerine iftârlar verir…

Çocuklar için de neşe kaynağıdır Ramazan. Sahur, iftâr, terâvih coşkusunu onlar da hissederler doya doya…

Ramazan; ibâdete yoğunlaşma zamanı, yönümüzü Rabbimiz’e çevirme zamanıdır. Ramazan, Rabbimiz’le kurbiyyet tesis edebilmemiz için bir büyük fırsattır bizim için.

Mübârek Ramazan ayının gelmesiyle birlikte cami ve mescidlerde, evlerde coşkulu bir şekilde Kur’ânlar, mukabeleler okunur. Mukabele, Sevgili Peygamber Efendimiz’den bize tevdî edilen güzel bir mîrastır. Ramazan ayında Fahr-i Kâinât Efendimizle Cibrîl -aleyhisselâm- karşılıklı olarak Kur’ân-ı Kerîm’i okurlardı. Hattâ Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in vefâtından önceki son Ramazan’da mukabele iki defa gerçekleşmiştir. (Buhârî, Bed’ü’l-vaḥy, 5)

Ramazan ayında namazlarımıza namaz, zikirlerimize zikir katarız. Ramazan gecelerinde zaten sahûra kalktığımız için teheccüd namazı kılmakta daha arzuluyuzdur. O teheccüd namazı ki, günün en feyizli ve bereketli vaktinde kılınan en fazîletli nâfile namazdır. İşte Ramazan geceleri bu fırsatı verir bizlere…

Ayrıca Ramazan, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni sînesinde barındıran bir aydır.

Bütün bu güzellikleriyle Ramazan; sanki mânevî bir şenlik, mânevî bir kamp gibidir.

Ramazan ayının sonunda bu mübârek günleri hakkıyla değerlendirebilen mü’mini bekleyen iki bayram vardır:

•Biri Ramazân’ın sonundaki bayram,

•Ötekisi de cehennemden âzâd olma bayramıdır.

Onun için Ramazan, hâlimizi ıslah için bir fırsattır. Bırakalım kötü sözleri, kötü davranışları. Rabbimiz’e yönelelim! Sahûruyla, iftârıyla, namazıyla, Kur’ân tilâvetiyle, zikir ve duâsıyla gelin bu Ramazân’ı doyasıya yaşayalım. Üzerimizdeki gaflet örtüsünü kaldıralım, mü’min firâsetiyle hareket edip Ramazan ayını değerlendirmeye çalışalım inşâallah.

Muhtemelen bu yıl da coşkulu bir Ramazan geçiremeyeceğiz. Mâneviyâtımızı coşturan terâvihler, kalabalık iftarlar vs. olmayacak. Zaten pandemi sürecinde evlere kapanmış durumdayız. Gelin evlerimizi îtikâf alanlarına dönüştürelim. Bu Ramazan ayını sanki son Ramazân’ımız gibi addedelim. Bu mübârek ayı; Hakk’a yönelmek için, nefsimizi arındırmak için bir fırsat bilelim.

Öyleyse haydi mü’minler! Hep beraber Ramazan ayını aşkla, şevkle geçirmeye çalışalım. Sıcak bir havada soğuk su içerken aldığımız zevk gibi yudum yudum yaşayalım Ramazân’ı! Bu Ramazan ayını, sanki son Ramazân’ımız gibi; nefsimizi arındırmak ve bağışlanmak için son fırsat gibi görelim. Dikkat! Bu Ramazan belki son Ramazân’ımız olabilir. Allah bilir bir daha belki Ramazan göremeyeceğiz. Bir daha belki bu fırsatı bulamayacağız. Şunu unutmayalım ki, geçen Ramazan aramızda olan nice sevdiğimiz kişiler, bu Ramazân’a kavuşamadan rahmet-i Rahmân’a kavuştular.

Bu Ramazan sanki mânevî bir kampa giriyormuş gibi hissedelim kendimizi… Seheriyle, sahuruyla, imsâk ve iftârıyla; mukabele ve terâvihi ile mânevî bir şenlik gibi değerlendirelim bu mübârek günleri. Yalan söylemeden, gıybet etmeden, mü’min kardeşimizin gönlünü kırmadan, zikirlerle, Kur’ân tilâvetleriyle, infaklarla bir Ramazan geçirelim inşâallah.

Sevgili Peygamberimiz’in diliyle işte;

“Yine (tüm mağfiret imkânlarıyla) Ramazan geldi. O ayda cennetin kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar zincire vurulur. Böyle bir aya erişip de bağışlanmamış olana yazık! Ramazan’da da bağışlanmazsa insan, peki başka ne zaman?” (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, II/270)

Rabbimiz, cümlemizi Ramazan ayının kıymetini bilenlerden eylesin!

Rabbimiz; bu dünyada iftarla, bayramla şenlendirdiği gibi; âhirette de cennetiyle, Cemâliyle bizleri şenlendirsin ve cehennemden âzâd olanlardan eylesin inşâallah!

Âmîn…