PEYGAMBERİMİZ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’E SEVDA TERENNÜMLERİ

Nurten Selma ÇEVİKOĞLU nurtencevikoglu@hotmail.com

Kıymetli okurlar; müslümanlar için ulvî güzelliklerle bezeli, mübârek üç aylar iklimi içindeyiz. Bişr-i Hâfî Hazretleri’nin güzel bir sözü var;

“–Dün öldü, bugün gidiyor, yarın doğmadı. Öyle ise şu ânı değerlendirmek için amele sarıl.” diyor.

Ne kadar doğru!

Hakikaten sadece âhiretimizi kazanmak adına, bize takdim edilen ömür sermayesinin her günü, her saati ve her ânı kıymetlidir.

Önümüzde üç mübârek ay var:

Bunlardan yüceler yücesi Allâhü Azîmüşşân’a ait olan Receb ayı ilkidir ki, bunun yarıdan çoğunu bitirdik, elden kaçmak üzere. Kalan günlerde, kâinâtın mutlak hâkimi Rabbü’l-Âlemîn’i hoşnut edecek sâlih amellere daha bir gayretle sarılsak, ne güzel olur, değil mi?

Ardından gelen; yalnızca Peygamber Efendimiz -aleyhisselâm-’a tahsis edilen Şaban ayında, sadece O’nun rûh-i şeriflerine takdim edilmek üzere bir hatim okusak, ne dersiniz? Bu hatim ile, âhirette kendimizi O güzel Peygamber’e tanıtmış oluruz. O’na âhirette takdim edilecek hediyelerimiz olmalı ki; kimsenin kaçamayacağı o zorlu günlerde, O da bizi unutmasın, şefaatine mazhar kılsın.

Mübârek Şaban ayının nihayetinde ise -nasipse- erişeceğimiz; mü’minlerin ayı, on bir ayın sultanı diye anılan Ramazan ayı, topyekûn müslümanlar için rahmet olsun, bereket olsun inşâallah.

Bilhassa içinde bulunduğumuz -belâların sıklıkla yağdığı- şu zorlu günlerde, yüce Mevlâmız; iyilikleri, güzellikleri, hayırları yüreğimize ve ruhlarımıza yağdırsın. Bu güzel ayda hatimler çoğalsın. Ramazan ayında her sene bir hatim yapılıyorsa, bu sene iki hatim, iki yapılıyorsa üç hatim olsun. Şimdiden Kur’ân ayı olan mübârek Ramazan’da kaç hatim yapacağımızın hesabını yapmaya ne dersiniz? Zira mü’minin okuduğu Kur’ân tilâvetleri, kabirde kendisine ilk şefaat edecek en önemli vesilelerdir ve o okunan hatimler mü’min kişiye kabirde yoldaş olacak, onu azaptan koruyacaktır. Ne mutlu Kur’ân ile beraber olanlara!

Biz âcizâne, fakirâne bu yazımızda; ayın ortalarına doğru nasipse erişeceğimiz güzel Şaban ayının, güzel Peygamberi’nden bahsetmek arzusundayız efendim. Bütün güzel ahlâk vasıflarını şahsında bütünleştirmiş olan Nebiyy-i
Zîşân Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın hayatını, kabiliyetimiz nisbetinde çok iyi bilmeliyiz. Mübârek Şaban ayında; güzîde ve mûteber kaynaklardan, O’nun hayatına dair okumalar yapmalı, öğrendiklerimizi hayatımıza nakşetmeli, sonra da onları muhtaç gönüllere nakış nakış işlemeliyiz. Çünkü huzur ve saâdet, ancak ilâhî kelâm Kur’ân ve Habîbi’nin sünnetlerindedir. Hayat Kur’ân ve Sünnet ile kolaylaşır. O’nun sünnetleri bize «cennet anahtarı»dır.

•Peygamber -aleyhisselâm-, dînini hangi şartlarda yaşadı?

•İnsanlara ilâhî hakikatleri, nasıl ve ne şekilde öğretti?

•O’nun insanlara tebliğ usûlü nasıldı?

•Telkin, iknâ çalışmaları hangi minvaldeydi?

•Aile reisi olarak hanımlarıyla ilişkileri, çocukları, torunları ve dahî akrabalık, komşuluk ilişkileri nasıldı?

•Başta sahâbe arkadaşları ve diğer insanlarla olan muâşeretlerinde hangi âdablara riâyet ederdi?

•Dünya ve âhiret ölçülerinde hangi dengeleri gözetirdi?

İşte bütün bu değerli bilgileri; ümmeti olarak bizler bilmeli, öğrenmeli, yaşamalı ve yaşatmalıyız.

Hayatı en kâmil bir şekilde yaşama kaidelerini koyan, Hazret-i Allah’tır. Bu ilâhî ölçüleri pratik hayatına uygulayan, Rasûlullah -aleyhisselâm-’dır. O’nun yolu, müstâkîm bir yoldur.

Dünya hayatının her bir ânı asla israf edilemeyecek değerdedir. Değer bilen değer görür. Değerlilerden olmak isteyenler, yalnızca Rabbimiz’e kul olma idealinde olmalıdır.

Müslüman, İslâm’ın ana caddesinde istikamet üzere dosdoğru yürümeli, bugün var olan kavram kargaşasına düşmemelidir. Mü’min inandığına sağlamca inanmalı, inancını besleyecek temrinlere sarılmalı ve böylece iradesini güçlendirmelidir.

Bugün bizler yaşayan canlı «peygamber modeli» olmalıyız.

Rasûlullah -aleyhissalâtü vesselâm-, insanlara Cenâb-ı Hakk’ı hatırlatan en mükemmel bir nümûneydi. Peygamberimiz’den etrafına «Hak muhabbeti» yansırken, bizden günümüz hâli üzere, «dünya muhabbeti»nin yansıması müslümana yaraşmaz. Şu mübârek iklimde artık «nefs muhasebesi» yapma vakti gelmiştir. Receb ayında; «Hak muhabbeti», Şaban ayında; «Peygamber muhabbeti»ne erişsek, bu mübârek ayların en güzel kazançları olur.

ŞABAN AYINDA PEYGAMBER -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’E MUHABBET

Biz ümmet olarak, «muhabbet ümmeti»yiz, şiddet ve hiddet ehli değiliz hamdolsun. Bilhassa Peygamberimiz aleyhisselâm’a olan muhabbetimiz, dünya ve ukbâ huzurumuzdur. O’na yapılan hakaretleri ümmet kendi namusuna yapılmış bilmelidir. Ümmetin Peygamber’ine olan sevgi ve muhabbeti sular seller gibidir. O’nun sevgisi, muhabbetimizin göz bebeğidir.

Allah Teâlâ’ya îmandan sonra Peygamber’e îman, mü’minin olmazsa olmazıdır. O -aleyhissalâtü vesselâm- bize kendi nefislerimizden evlâdır. (Bkz. el-Ahzâb, 6)

Bir mü’minin içinde; malı-mülkü kaybetme endişesi, gelecek kaygısı, sağlığını yitirme korkusu, fakirleşme korkusu, ölüm korkusu gibi çeşitli korkuları ve endişeleri olabilir. Fakat bahsedilen korku ve endişelerin hiçbirisi, Hazret-i Allah Teâlâ’ya ve Peygamberi’ne îmânı kaybetme korkusunun önüne geçemez.

Çünkü mü’min bilir ki; insanı insan yapan bu değerli temel noktada, îman esaslarının yerini dolduracak değerde, başkaca bir şey yoktur. Kimse bunları kaybetmek istemez. Hayatı değerli kılan, îman ve onun yüklediği hakikatlerin insanda vücut bulmasıdır.

Sevgi ve muhabbet; şahsiyetleri huzurlu ve pozitif kılar. En yüce sevgi, âlemlerin Rabbine olan sevgidir. Sonra O’nun;

“Sevin, uyun, itaat edin!” diye emir buyurduğu bir güzel insân-ı kâmil, Hazret-i Muhammed Mustafâ -aleyhissalâtü vesselâm-’a
duyulan muhabbettir. Peygamber -aleyhisselâm-; insanların en mükemmeli, en azizi, en kâmilidir. Dünyada O’nun kadar geniş bir muhabbete nâil olmuş bir başka şahıs mevcut değildir. Rasûlullah -aleyhissalâtü vesselâm-, hakikaten insanlığın medâr-ı ifthârıdır. O, yaşadıkları ve yaşattıklarıyla fıtratı bozulmamış bir insân-ı kâmil pırlantasıydı. Okuyan, araştıran, bozuk bir zihniyetle bakmayan herkes; O’nu sevmiş, O’na teslim olmuş ve engin bir muhabbetle, O’nun muhabbet yolunda yürümüşlerdir.

Doğduğundan son nefesine kadar O’nun hayatını inceleyenler, O’nun kadar insana değer veren bir başka şahıs daha göremezler. Böylesi bir temele sahip olan müslümanları, bugün terörist yaftası ile damgalamak; en hafif ifadeyle aymazlıktır, şaşkınlıktır, akılsızlığın ve ahmaklığın ta kendisidir.

Ümmet olarak bizdeki Peygamber muhabbeti, insan olarak fıtrî sevgilerin gerisinde olamaz.

Biz hiçbir sevgiyi, Rabbimiz’in ve Peygamberimiz’in önüne geçirmeyiz. Biz sevdiklerimizi, Rabbimiz’in «Vedûd» ismiyle severiz. Biz, bizi yaratan Allah -azze ve celle-’yi her şeyden çok severiz. Cenâb-ı Hakk’ın; «Sev!» dediklerini severiz; «Sevmeyin!» dediklerini sevmeyiz. O da bizi sever, sevdirir ve dahî bu sevgiyle bizi iki cihanda sevindirir.

Allah Teâlâ Hazretleri, insanları en doğru yola sevk etmek için pek çok uyarıcı elçiler göndermiştir. O elçilerin içinde en çok sevdiği; «Habîbim!» dediği, son peygamber Muhammed -aleyhisselâm-’a öyle bir değer vermiştir ki, bundan ötürü kendi isminin yanına O’nun ismini koymuştur. Bu, gerçekten büyük bir pâyedir!

Dünyada sevgiyle yaşamak, sevgiyle dolmak isteyenler, Peygamber’e muhabbet duygusuyla hemhâl olmalılar.

Karanlıkları aydınlatan, Peygamber muhabbetidir. İnsanı, aileyi, toplumu, devleti bir arada tutan bir tertemiz mayadır Peygamber muhabbeti. Bu muhabbet, insanlar arası güven teminâtıdır.

O, «emin bir kişilik»tir. O’na muhabbet, eminlik belgesidir.

Peygamber muhabbeti, insanlık âleminin selâmetidir.

O’na bir ulvî âlemden tevdî edilen, bütün yaratıkların hak ve hukukunu gözeten kudsî tâlimatlar, insanlık için üzerine hassâsiyetle titrenmesi gereken huzur vesikalarıdır. Ezelden-ebede ve bugüne Peygamber -aleyhisselâm-’a sunulan bu hazine değerindeki mîrâsa sahip çıkmak, her müslümanın vazifesidir.

Hayatta iyilerle-iyiliklerle bütünleşenler, hayır yollarında koşanlar O’nun muhabbetinde yarışanlardır.

Peygamber muhabbeti, insanlar arasına sevgi ve meveddet tohumları eker, kaynaştırır, sevenleri tek bir sevgi merkezinde buluşturur.

Dolayısıyla;

O’na muhabbet; gönülleri, aileleri, akrabaları, toplumu ihyâ eder. Düşmanlıklar, O’nun muhabbetinde erir, kin ve nefret yerini huzura bırakır.

O’nun muhabbeti, çorak mekânlara bereket ihsan eder.

Bugün bize en çok, O İki Cihânın Sultânı, Peygamber -aleyhisselâm-’ın muhabbeti gereklidir. Asr-ı saâdet çağından bugüne kadar ölmeyen, hep diri olan bu sevgi ile mü’minler, hayat ve içindeki zorlukları aşabilir.

İşte bu mübârek Şaban ayında, Peygamberimiz’e olan muhabbetlerimizi en kâmil şekilde göstermeye ne dersiniz?

Şefaate erişmek niyâzıyla…