GÜZEL HAYAT YAŞAMANIN SIRRI

Ali ÖZBEK aliozbek1997@outlook.com

İnsan bu dünyaya imtihan olmak için gönderildi. Her birimiz farklı yerlerde, farklı konumlarda, farklı imtihanlar ile imtihan ediliyoruz.

Ancak şartlarımız ne kadar farklı olsa da, hepimizin tek bir gayesi var: Güzel bir hayat yaşamak. Genelde de güzel bir hayat yaşamak dendiği zaman; maddî mânâda geniş bir hayat, istediği her şeyi alabilmek, yiyebilmek, giyebilmek gibi şeyler akla geliyor.

Gerçekten güzel hayat dediğimiz şey bu mudur? Madem güzel hayat yaşamaktan kastımız buysa; neden bu hayatın içerisinde olan, istediği her şeye ulaşabilen insanlar mutsuz, neden sürekli korku ve kaygı içerisindeler?

Demek ki güzel hayat, sandığımız gibi böyle bir hayat değil. Hâdiseye Kur’ân-ı Kerîm’in penceresinden baktığımız zaman, güzel hayat ile ilgili bambaşka bir tarif görüyoruz:

مَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيٰوةً طَيِّبَةًۚ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ.

“Erkek veya kadın, kim mü’min olarak sâlih iş yaparsa, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” (en-Nahl, 16/97)

Görülüyor ki; ister erkek ister kadın olsun, güzel bir hayat yaşamanın sırrı sâlih ameller işlemektir. Âyet-i kerîmede zikredilen;

«Hoş bir hayat yaşatacağız.» ifadesi ile kastedilmek istenen de; ceplerin veya çeşitli hesaplardaki paraların dolu olduğu bir hayattan ziyâde, takvâ şuuru ile yoğrulan, kanaatin hâkim olduğu ve tevekkül ile zirveye ulaşmış bir hayattır. Ancak takvâyı kendilerine azık edinen insanlar, bu hayatı yaşayabileceklerdir. Yaşayacakları bu güzel hayat, dünya hayatı ile de sınırlı olmayacak; âhirette de yaptıklarının karşılığını en güzel bir biçimde göreceklerdir.

Bir de bunun zıddı olarak, yaşanan hayatın kötü bir hayat olması vardır. Bu hayata talip olanlar nasıl bir hayat yaşayacaklardır? Bunun da cevabını Kitâbımız veriyor:

وَمَنْ اَعْرَضَ عَنْ ذِكْر۪ي فَاِنَّ لَهُ مَع۪يشَةً ضَنْكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَعْمٰى

“Her kim de Benim zikrimden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyâmet gününde kör olarak haşrederiz.” (Tâhâ, 20/124)

Demek ki, asıl hayat; Allâh’ın emrettiği ve râzı olduğu, Rasûlü’nün de en güzel bir şekilde yaşayarak örnek olduğu bir hayattır.

Allâh’ın dîni hesaba katılmadan yaşanan bir hayat, müreffeh ve rahat gibi görünse de aslında zorluk ve darlıktan ibarettir. Onların cepleri ve yatırım hesapları dolu olsa bile; içlerinde doyumsuzluğun, açgözlülüğün ve kanaatsizliğin vermiş olduğu bir darlık vardır. Onların yaşadığı bu darlık, dünya ile de sınırlı değildir. Onlar; bütün hayatlarını Allâh’ın indirmiş olduğu hakikatlere gözlerini yumarak geçirdikleri için, kıyâmet günü kör olarak haşredilip, Rabbimiz’in yüzlerine bakmadığı kullardan olacaklardır.

Bu iki âyetten de anlıyoruz ki, güzel hayat yaşamak da kötü hayat yaşamak da insanın kendi elindedir. Sâlih ameli azık edinip yaşadığımız hayat, maddî olarak bütün darlıklara rağmen «hoş bir hayat» olarak isimlendirilirken; kötülüğün ve günahların azık edinildiği bir hayat ise bütün şatafatına rağmen «dar ve zor bir hayat» olarak isimlendirilmiştir.

Rabbim sâlih amelleri azık edinip hem bu dünyada hem de âhirette hoş bir hayat yaşayan kullarından olmayı nasip eylesin…

Âmîn…