FEZÂDA DA OLMAK ZORUNDAYIZ

H. Kübra ERGİNhkubraergin@hotmail.com

Geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Türkiye’nin uzay programını açıkladı. Bu konuyu siyaset üstü, millî bir mesele, hattâ yalnız 80 milyonluk Türkiye’nin değil, 1,5 milyarı aşkın ümmet-i Muhammed’in ümitlerini yeşertecek bir haber olarak görmek gerekir zannederim.

Ümmetin ne zamandan beri eğik başını, bükük boynunu biraz olsun doğrultan haberlerden biri olarak görmeli. Dikkat edilirse, açıklanan program; dış basında hiç de alay edilerek, dudak bükülerek karşılanmadı. Önde gelen haber ajansları hedefleri -âdeta gerçekleşmiş gibi- ciddî bir haber olarak verdi. Bunda da hiç şüphesiz Türkiye’nin savunma sanayiinde kaydettiği büyük teknolojik ilerlemenin ciddî tesiri var.

Ülkemiz insanı arasında «Fezâ-Uzay» araştırmalarının ve teknolojilerinin önemi ne kadar biliniyor, bilemiyorum. Hiç şüphesiz bu konu sadece «ay»a Türk astronot göndermekten ibaret değil. Öyle olsaydı bile az bir şey değildi. Çünkü bir memleketin zeki, girişimci, çalışkan ve disiplinli gençlerinin kendi ülkelerine inanması için; sırf imaj olarak bile, uzay çalışmalarında adı geçen bir ülke olmak çok önemli.

Bugün uzay deyince akla en çok ABD’nin geliyor olması, sırf Hollywood yapımı filmlerden kaynaklanmıyor, uzay çalışmaları için en büyük bütçeyi ayıran ülkelerin başında ABD geliyor. Uzay çalışmaları için yapılan harcamanın yarıdan fazlasını, ABD tek başına yapıyor.

Elbette bu yapılan masraf, çok büyük bir güç ve kazanç olarak geri dönüyor. Bu yüzden dünyanın önde gelen ülkelerinin yarış hâlinde olduğu uzay faaliyetlerine ayrılan bütçe, rekor üzerine rekor kırıyor.

Dünyada 2019 yılı itibarı ile uzay için harcanan bütçe, yaklaşık 80 milyar doları bulmuş. Uzay yarışında ABD, Çin ve Rusya en önde yer almakta. Avrupa Birliği, Hindistan ve Japonya bu ülkelerin hemen arkalarından geliyor. Türkiye de uzay yarışında hamle yapan ülkeler arasına girmiş bulunuyor.

Ülkemiz uzay faaliyetleri sahasına ilk olarak haberleşme uyduları ile adım attı. 1994 yılında Türksat 1B uydusunun fırlatılmasından bu yana, bu sahada çok tecrübe kazandı. Türksat 5B uydusu 2021 yılının ikinci çeyreğinde fırlatılacak.

Uzay programı açıklanırken sarf edilen;

“–Türk mühendislerinin yerli yazılımlarıyla birlikte, uydulardan elde ettiğimiz bilgilerin güvenliğini de tamamen sağlamış olacağız.” cümlesi, çok önemli bir gerçeğe dikkat çekiyor. Zamanımızda en önemli konuların başında bilgilerin güvenliği geliyor.

Artık cep telefonlarımızda, otomobillerimizde, akıllı cihazlarda kullanılan bilgiler uydu vasıtasıyla ulaşıyor. Gelecekte; nereye gittiğinizi, hangi alışverişleri yaptığınızı, nelerle meşgul olduğunuzu gizli tutamayacaksınız. Bu veriler kimlerin elinde olacak?

Bu hususlar çok önemli. Gerçek mânâda millî hâkimiyet için uzayda olmak zorundasınız. Kimin teknolojisine muhtaç iseniz, size ait bilgiler onun eline geçecek. Uzay teknolojileri de dâhil bütün teknoloji sahalarında, kendimize yeter hâle gelmek zorundayız.

Bugün dünyada «big data» diye bir mesele var. Sizin küçük dünyanızdaki, küçük küçük bilgiler bir araya geliyor ve sizin hakkınızda bir malûmat birikimi ortaya koyuyor. Meselâ; on yedi yaşındaki oğlunuz internette hangi videoları seyrediyor, bunu biliyorlar. Hangi konulara ilgi duyuyor, karşısına geldiği zaman hangi konuyu merak edip tıklıyor, biliyorlar. Seneye on sekiz yaşına girdiği zaman seçimde oyunu kime vereceğini, tahmin edebiliyorlar. Seçimini nasıl etkileyebileceklerine dair de verilere sahip oluyorlar.

Türkiye’nin teknoloji hamleleri; sağladığı güç, imkân, bağımsızlık gibi yönlerden önemli olduğu kadar, itibar yönünden de önemli.

Ne yazık ki bugün müslümanlar; petrolü satıp ileri teknoloji ürünler satın alan, ama bunları oyun ve eğlence için kullanan zavallılar gibi görünüyor. Daha da kötüsü, en ileri silâhları alıp birbirini öldüren vahşîler imajı üzerimize yapışıp kalmış durumda. Ümmet paramparça, başsız, güçsüz ve savunmasız bir hâlde.

Cumhurbaşkanımızın konuşmasındaki şu cümleler, sadece siyâsî bir hareketin değil ümmetin derdiyle dertlenen herkesin paylaşacağı ortak duyguları aksettiriyor:

“–Temsil ettiğimiz medeniyetin dünyaya yeniden öncü olabilmesi, Türkiye’nin uzay yarışında katedeceği mesafeye bağlıdır. İnsanlığın bir kısmının değil, tamamının barışa ve huzura kavuşması için; medeniyetimizi yeniden şahlandırmak mecburiyetindeyiz. Asırlar boyunca topraklarına her ayak basan tarafından sömürülen Afrikalı kardeşlerimiz için, bunu başarmak mecburiyetindeyiz…

…Sürgünlerle yerinden, yurdundan edilen; dînini, dilini, ismini değiştirmeye zorlanan Asyalı kardeşlerimiz için bunu başarmak mecburiyetindeyiz. Gettolara sıkıştırılmış, faşizmin ve suç şebekelerinin insafına bırakılmış batılı kardeşlerimiz için de bunu başarmak mecburiyetindeyiz.”

Böyle bir durumda evvelâ kendimizin, kendi gençlerimizin; tarihini, nasıl bir medeniyetin mîrasçısı olduğunu hatırlaması için bu teknoloji hamleleri çok değerli. Nitekim uzay programı açıklamasındaki şu cümleler de bu maksadın gözetildiğinin bir ifadesi:

“–Biz; astronomi, matematik ve tıp gibi temel bilimlere öncülük etmiş, çığır açmış bir medeniyetin mîrasçılarıyız. Türk ve müslüman âlimlerin asırlar önce yaptıkları çalışmalar sayesinde bugün uzay çağını konuşabiliyoruz.

•Güneşin kendine özgü hareketi olduğunu ilk keşfeden, batılıların «Alfraganus» adıyla bildiği ilk Türk ve müslüman astronom el-Fergânî’dir.

•Andromeda gök adasını ilk kez gözlemleyen batı dünyasında «Azopi» adıyla tanınan el-Sûfî’dir.

•Jeodezi biliminin kurucusu, yer çekimi fikrini Newton’dan 7 asır önce dile getiren, güneşin hareketlerinden mevsimlerin başlangıç dönemini hesaplayan ve yaşadığı asra ismini veren el-Bîrûnî’dir.

•Gök cisimlerinin yere olan uzaklığını, yerkürenin eksenindeki eğikliğini; günümüz hesaplamalarına en yakın değerde bulan, İstanbul’un enlem ve boylam derecesini belirleyen, Ayasofya’nın ilk müderrisi Ali Kuşçu’dur.”

Meselenin çok önemli bir yönü de «Bilginin İslâmîleştirilmesi» konusu…

Bilginin İslâmîleştirilmesi için bilimi, kendi anlayışınıza göre kendiniz yapmanız gerekiyor. Gelecek nesillerin îmânını muhafaza etmek için bunu yapmak şarttır. Bugün gençlerimiz; kendi dînî metinlerini bile, şarkiyatçıların gözlüğüyle okur hâle gelmiştir.

İslâm’da cihad; Allah yolunda çalışmak, azim ve gayret göstermek demek. Bugün; ilim, fen, teknoloji sahalarında yapılacak cihad, yapılması gereken en âcil ve en mühim cihadlardan biri.

Ümmetin sahip olduğu genç nüfusa; araştırma yapacakları, çalışmalarını yürütecekleri sahalar açmak, yetişkinlerin üzerindeki en büyük sorumluluk. Eğer bunu başarabilirsek, gelecek için ümitvâr olabiliriz.