BÜYÜK SOYGUN

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

Siz hiç, satmayacağınız bir ürünü üretir misiniz? 40-50 kişilik bir ekiple aylarca çalışıp, neticede çıkan ürünü ücretsiz olarak dağıtır mısınız? Bugün telefonlarda kullandığımız birçok uygulama bu şekilde bir çalışma tarzına sahip. On binlerce satırı bulan kodlar neticesinde meydana gelen yazılım ve üretilen programlar, bittikten sonra ücretsiz olarak indirilmekte. Peki, bu değirmenin suyu nereden?

Hemen aklınıza reklâmlar gelebilir, bu bir nebze doğru olsa da gerçeği tamamıyla yansıtmıyor. Bir firmanın envanterinde ne kadar çok kişi varsa, o kadar çok veri var demektir. Geri gelip arkadaşlarınızı davet etmeniz ve onların da başkalarını davet etmeleri. Bu, onlar için çok önemli. Bizim verilerimiz, firmalar için tekrar tekrar satılacak bir kaynak ve stratejik güç anlamına geliyor.

Hiç düşündük mü, herhangi bir oyun uygulaması indireceğinizde sizden niçin konum bilginizi ister? Rehberinizdeki kişileri ne yapacaktır? Bu bilgiler onlara niçin gereklidir? Bu ve benzeri birçok bilgileri, verdiğimiz izinlerle onlara kendi elimizle vermiş oluyoruz.

Peki, hangi bilgilerimiz toplanıyor? Bir kişiye dair ulaşabilecekleri ne kadar bilgi varsa hepsi! Bunları; kişilerin internette yaptıkları aramalardan, bankalara verdikleri bilgilerden, üye oldukları yerlerden vs. topluyorlar. Bu bilgi toplama firmalarından bir tanesi, bütün dünyadan toplam 700 milyon kişinin bilgisini elinde tutmakta. Hattâ kişilere, 13 haneli bir barkod verilmiş durumda. Bu barkod ile her biri farklı bir profil içeren 70 ayrı kategoriden birine dâhil olmak durumunda.

Meselâ 40-50 yaş arasında, üniversite mezunu, evli, çocuklu, orta gelirli ve kirada oturan erkekler grubu. Bundan başka, kanserli hastalar grubu (ilâç firmalarına satmak için), falan ameliyatı olanlar grubu, falan bölgede mukîm kişiler gibi sınıflandırmalar da yapılabiliyor.

Siz arama motorunda bir konuyu aramaya başladığınızda bunu aslında merkezî bir bilgisayar yapıyor ve size bulduğu sonuçları gönderiyor. İlk çıktığı zaman kullanıcılara ve tüccarlara çok câzip bir alan olarak gösterilen bu mecrâ; şu an ön plâna çıkıp satış yapabilmek için ücret ödemek zorunda kalınan, aksi hâlde geri plana atıldığınız bir sistem hâline geldi.

GÖZETLEME EKONOMİSİ

Yüz milyonlarca dolarlık gözetleme sektörünün yaptığı iş; verilerimizi toplamak, analiz etmek ve pazarlamak. Bu bilgileri elde edenlerin asıl maksadı ise büyük resmi görebilmek. Büyük ve anlamlı bilgiyi üretebilmek. Tabiî sonra bunu kendi şer emelleri için kullanıp, devletler üstü bir hâkimiyet kurabilmek.

Bu bilgiler ile ayrıca hareketlerimizi tahmin etmeye yönelik modeller de oluşturuluyor ve en iyi modeli oluşturan kazanıyor, yapılan her şey daha doğru bir model oluşturmak için. Bu model bir kez oluşunca; artık falan kişinin yapacağı bir iş, az çok tahmin edilebiliyor.

Bu firmalardan birinin idarecisi şöyle demekte;

“Şu an nerede olduğunuzu ve az çok ne düşündüğünüzü biliyoruz.”

Bir uzman Jeff Seibert ise şöyle diyor:

“İnsanların bilmesini isterim ki; internette yaptıkları her şey izleniyor, takip ediliyor ve ölçülüyor. Her bir hareketiniz dikkatlice izlenip kaydediliyor. Tam olarak hangi resme ne süreyle baktığınız. Yani «katılım süreniz»; sizin neye ilgili, neye hayran olduğunuz, tespit ediliyor. Ne zaman yalnız veya depresif olduğunuz ölçülüyor. Karakter tipiniz belirleniyor. Bizim ile ilgili insanlık tarihinde hayal bile edilmemiş miktarda bilgi topluyorlar.”

Bir diğer uzman Sandy Parakilas da şunları söylüyor:

“Sürekli olarak verdiğimiz bu bilgiler, hiç denetlenme ihtiyacı duyulmayan sistemlere depolanıyor. «Bilgisayar öğrenmesi» denilen bir teknoloji ile kişiler sınıflandırılıyor ve onlara bir kişilik tanımlanıyor. Bu metod sadece kişilerle sınırlı da kalmıyor, sistem her alanda gitgide iyileşen tahminler ortaya koyuyor.”

YÜKSEK SATIŞ

Bir ürünü ilk gördüğünüz andan, onu satın aldığınız son adıma kadar olan bütün merhaleleri takip eden yazılımlar; sizin nasıl bir akışkanlığa sahip olduğunuzun haritasını çıkarıp sizi kendisine bağımlı hâle getirmek için çalışıyor. Bütün bunlar olurken, sizin dikkatinizi en çok çekecek reklâmları getiren algoritmalar çalışıyor. Satın almayı düşündüğünüz bir ürün (yazışmalarınızda geçmesi bile yeterli) o andan sonra reklâm olarak çok farklı yerlerde karşınıza çıkarılmakta.

Artık harita uygulaması olmadan yol, pusula uygulaması olmadan kıble bulamaz bir hâle geliyoruz.

Herhangi bir seçimde, adayın bir vaadinin doğru bir muhataba ulaşması çok önemlidir, yine bunun yapılması için, kişilerin tanınması gerekir. Amerika’da yapılan son seçimde; bunun çok bâriz bir uygulaması görülmüştü, insanların telefonlarına içinde bulundukları durum için en uygun vaadler gönderilmişti. Yine bir ülkede karışıklık çıkarmak ve borsayı altüst etmek isteyen simsarlar da bu alandan faydalanmakta.

Özellikle son dönemde yüz tanıma teknolojisi ve dikkat ettiyseniz çektiğiniz bir fotoğrafın içindeki nesneleri bile tanıyabilen, resim ile nesneleri arayan uygulamalar gitgide yaygınlaştı.

Ethan Zuckerman bu deverânı şöyle tarif ediyor:

“İnternetteki her şey ücretsiz olduğundan, asıl ödemeyi dikkatimizle yapıyoruz ve bunu yönlendirmeyi, paketleyip satmayı, sonra tekrar satmayı bilenler en çok parayı kazanıyor.”

İşte okumadan kabul ettiğiniz şartlar ile izin verdiğiniz birkaç alan:

•Konumunuz, kameranız veya fotoğraflarınızın cihaz ayarları üzerinden alınmasına izin verdiğiniz bilgiler.

•Mobil operatörünüzün veya internet sağlayıcınızın adı, dili, saat dilimi, cep telefonu numarası vb. bilgiler

•Ürünlerimizden hangi gönderi, video ve diğer içerikleri görüntülediğinizi kaydetmekteyiz.

•Etkileşimde bulunduğunuz kişi veya hesaplar ile hareketlerinizin zamanı, sıklığı ve süresi gibi verileri toplamaktayız.

•Bir fotoğrafın çekildiği konum veya bir dosyanın oluşturulduğu tarih gibi veriler dâhil.

•Kredi kartı veya banka kartı numarası.

KARA BULUT TEKNOLOJİSİ

Büyük şirketlerin en önemli bilgilerini, hâlâ basılı evraklarda sakladığı bir gerçek. Güvenilir olduğu zannedilen birçok alanda zaafların görüldüğü bir ortam olan sanal dünyada, evraklarımız da sandığımız kadar güvende değil. İnsanlar istediği evraka istediği yerden ulaşsın, diye üretilen bir teknoloji olan bulut teknolojisi ne kadar mâsum acaba. Özellikle büyük şirketler için gizlilik çok önemli bir husus. Fakat kolaylık bahanesi ile insanların alışkanlıkları değiştirilmekte bazen de çeşitli saldırılar ile stratejik evraklara ulaşılabilmekte. Bundan uzak duran ve kullanmak istemeyen şirketlerin işleri ise yokuşa sürülmekte. Mağduriyetler yaşatılmakta.

SOSYAL MEDYANIN KARANLIK YÜZÜ

Telefonumuzda kullandığımız uygulamalar açık ve kapalı kod olarak tasnif edilmekte. Açık kaynak da denilen yazılımların kodları herkese açık ve ulaşılabilir hâlde. Kapalı kaynak kodlarını ise kimsenin görmesi mümkün değil. Neticede kapalı kodlar güvenliğimiz için her zaman daha tehlikeli bir vaziyet almakta. Basit bir haberleşme uygulaması olan Whatsapp kapalı kod kullanmakta. Peki; yakın zamanda el değiştiren bu şirket, nasıl oluyor da bir geliri olmadığı hâlde, 16 milyar dolar gibi bir rakama satılıyor?

Son haftalarda yaşanan gelişmeler sonrası iki milyonu aşkın kişi «Whatsapp»ı sildi. Şimdilerde; «Biz sizin mesajlarınızı şifreliyoruz, kimseyle paylaşmıyoruz!» vs. gibi birçok iddiada bulunsalar da artık inandırıcı gelmiyor. Çünkü 2018’de de on milyonlarca kullanıcının bilgileri başka bir firmaya sızdırılmıştı. Hattâ bu sebeple muhakeme edilip ceza ödemek zorunda kaldılar. Şimdilerde ise kaybettikleri güveni tekrar kazanmak için insanların yaşananları unutmalarını bekliyorlar. Eğer unutup umursamaz isek, erteledikleri işleri tekrar gündeme alacaklar ve yollarına devam edeceklerdir.

Meşhur bir uygulamanın slogan cümlesini bir de bu bilgiler ile okuyalım:

Bilginizi paylaşmaya devam edin!?.