Kur’ân’a Adanmış Bir Ömür: BEDEN GÖZÜ KAPALI GÖNÜL GÖZÜ AÇIK HÂFIZ RECEP KATIRCI HOCAMIZ

Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

Bir ömür düşünün, Kur’ân’la başlayıp Kur’ân’la biten…

Kur’ân’a adanmış bir ömür…

O, bir ifadesinde şöyle demişti:

“Kur’ân ile doğdum, Kur’ân ile büyüdüm, Kur’ân ile ölmek istiyorum. Rabbimden niyâzım bu!”

Hakikaten Kur’ân ile doğan Kur’ân ile büyüyen Hâfız Recep Hocamız; yine Kur’ân ile bu fânî hayata vedâ etmiş, 7 Kasım Cumartesi günü, her gece mûtad şekilde uyanık olduğu seher vaktinde, saat 02.25’te rûhunu teslim etmişti.

Altı buçuk yaşında menenjit hastalığından dolayı iki gözünü kaybeder. Yedi yaşında Kur’ân-ı Kerîm’i eline alır ve hece hece annesinden dinleyerek Kur’ân’ı ezberler ve hâfız olur.

Merhum Recep Hocamız; yedi yaşında eline aldığı Kur’ân’ı vefat edinceye kadar elinden bırakmamış; öğrenmiş ve öğretmiş; okuyarak, anlayarak ve bizzat yaşayarak Kur’ân’la hemhâl olmuştur. Geride binlerce Kur’ân talebesi, yüzlerce hâfız-ı Kur’ân bırakmıştır.

Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Kur’ân okuyunuz! Çünkü o, kıyâmet günü kendisiyle hemhâl olan kişilere şefaatçi olarak gelecektir.” (Müslim, Müsâfirîn, 252) buyurmaktadır. Evet ümidimiz ve niyâzımız odur ki şimdi o, sevdikleri ile beraber; çok sevdiği, elinden düşürmediği Kur’ân-ı Kerîm’i cennet bahçelerinde terennüm ediyor inşâallah.

Recep Hocamızın gözleri görmüyordu ama Allâhu a‘lem kalp gözü açıktı. Gören gözlerin bile göremeyeceği yerleri görürdü. Sanki gözünün önünden akıp gitmekte olan nehir gibi Nil Nehri’ni anlatır, sanki karşısında duruyor gibi kitabın sayfasından bilgiler aktarırdı.

O, ömrü boyunca Kur’ân’ı elinden bırakmadığı gibi, derin fıkhî bilgisiyle, her dâim aşk ve şevk ile insanları irşad vazifesini de yürütmüştür. Avrupa’nın birçok ülkesinde, Orta Doğu’da, yurt içinde ve yurt dışında, diyar diyar gezerek insanları irşâd etmeye çalışmıştır. İlerlemiş yaşına rağmen, yorulmak nedir bilmeden; zikir ve sohbet meclislerinde, ders halkalarında; «İnsanlara az da olsa bir şeyler verebilir miyim?» düşüncesiyle hizmette dâim olmuştur. Merhum Hocamız o kadar hizmet aşkıyla doluydu ki yanında; «Yorulduk!» demeye bile yüzümüz olmazdı.

Vefatından birkaç hafta önce yine mühim bir irşad vazifesine soyunmuş, Sahîh-i Müslim Ders Halkasını başlatmıştır. 25 sene önce okuduğu Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi adlı eseri, başı ndan itibaren dipnotlarıyla birlikte okutmak ve gerektiği yerde açıklama yapmak sûretiyle yine insanları irşad vazifesini îfâ etmeye çalışmıştır. Şimdi belki yıllar sürecek bu ders halkası, Hocamızın bir emâneti olarak sevenleri tarafından genişleyerek devam ettirilmektedir.

O;

“Allâh’a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buhârî, Edeb, 31) hadîs-i şerîfi fehvâsınca; çok fazla kelâm etmez, umumiyetle sükûtu tercih ederdi. Lüzum eden yerde de kısa ve öz, ama derin ve tesirli konuşurdu.

Recep Hocamız; edebi, zarâfeti, mâneviyâtı, hizmet aşkı, Allah dostlarına muhabbet ve tâzîmi, seher vaktine riâyeti, derin fıkıh bilgisi, namaz hassâsiyeti, nur gibi yüzü, temiz ve mütenâsib giyimi ile en mühim olanı Kur’ân’a adanmışlığı ile arkasında derin izler bırakırken, biz sevenlerini de öksüz bırakmıştır.

Kur’ân’la başlayan hayat, Kur’ân’la devam etmiş ve Kur’ân’la nihayet bulmuştur.

Vefatından sonra; talebeleri, seve nleri, Recep Hocamız için yüzlerce hatm-i şerif okuyup, onu daha kabre varmadan ve kabre konduktan sonra Kur’ân’la teşyî etmişlerdir.

Tâlî kardeşimiz de şöyle bir tarih düştü:

Yaşadı Kur’ân’la, Sünnet’le doldu özü,
Bir ömür gayretle, nûra boyandı yüzü,
Bir duâ ekleriz, Recep Hocamız için:
«Cinanda açılsın Âmâ Hâfız’ın gözü.» (1442)

Rabbim Recep Hocamıza rahmetiyle muamele eylesin. Cennet ve Cemâlullah şerefi ile şerefyâb eylesin! Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in «livâü’l-hamd»i / hamd sancağı altında buluşmayı nasip ve müyesser eylesin!

Merhum Hocamız zaman zaman şöyle dermiş:

“Öğrencilerimden bir dileğim var; hatırladıkları zaman bir Fâtiha okuyuversinler.”

Hocamızın rûhu için el-Fâtiha…