TANRI MİSAFİRİ

Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com.tr

Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!

Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var,
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar;
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!

Gözlerinde aksi, bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için,
Bu kış yolculuk var, diyorsa için;
Beni de beraber al anneciğim! (Necip Fazıl KISAKÜREK)

Kapı çalınınca birden tedirgin oldu, «eyvah yine kocam geldi» diye düşündü.

Arada bir kıskançlık krizleri tutunca; eve gelip kontrol ederdi, o sebeple gecikmeden açması gerekiyordu. Hemen kapıyı açtı baktı ki oldukça yaşlı bir teyze:

–Buyurun hanım teyze, kimi aradınız?

–Tanrı misafiri kabul eder misin evlâdım?

–Lâfı mı olur hanım teyze! Bu konuda Peygamber Efendimiz’in hadisleri bile var;

“Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden, misafirine ikram etsin.” (Buhârî, Nikâh, 80) buyurmuşlar, gel sen de buyur otur hele. Ben sana bir kahve yapayım.

Kahvelerini karşılıklı yudumlarlarken, hanım teyze anlatmaya başladı:

–Bak evlâdım; mahalleden geçerken senin evinden yükselen acı dolu feryâdı duydum. Ben de varıp bir sorayım, dedim. Evliliğin nasıl gidiyor?

Evin hanımı anlatmaya başladı: Evlilikte çok zorlandığını, kocasının kendisine saygı göstermediği gibi ilgi de göstermediğini, fena davranışlarda bulunduğunu, aşırı kıskandığını, velhâsıl; «Bir dokun bir ah işit!» misali içini döktü.

–Bak kızım, sen kocanı seviyor musun?

–Evet, ama bu şekilde yürümüyor. Çocuklarım için katlanıyorum, ama ne kadar daha dayanabilirim bilmiyorum.

–Bak kızım sana bir reçete hazırlayacağız. Bu reçeteyi eksiksiz uygulayacağız. Eğer uygulayabilirsen evliliğin kurtulur. Ben sana her gelişimde yeni reçeteler söyleyeceğim, sen de bunları uygulayacaksın. Tamam mı?

–Tamam, hanım teyze!

–Bugünkü reçeten şu:

Hemen kitap okumaya başlayacaksın; işlerini aksatmadan, televizyon izlemeden, yatarken mutlaka kitap okuyacaksın. Böylece kelime dağarcığın gelişecek, bilgi dağarcığın gelişecek… Bu şekilde kocanla her konuda konuşabilir, fikir yürütebilir bir duruma geleceksin ve kocanın gözünde saygınlığın artacak. Tamam mı kızım? Ben sana tekrar uğrayacağım, şimdi bana müsaade…

–Müsaade sizin hanım teyze! Söylediklerinizi yapacağım inşâallah.

O gittikten sonra evin hanımı hemen -evdeki kocasının kitaplarından başlamak üzere- okumaya başladı, gün geçtikçe okumayı daha da sever, daha çok okumaya başlar oldu. Bu davranışı kocasının da dikkatini çekti; daha önce televizyonda dizi seyreden hanımı artık kitap okumaktaydı, artık daha iyi muhabbet ediyorlardı.

Aradan birkaç ay geçti. Bir sabah kapı yeniden çalındı, gelen Tanrı misafiri hanım teyzeydi.

–Nasıl gidiyor kızım okumalar?

–İyi gidiyor teyzeciğim. Şu saçma sapan dizilerden kurtuldum; hayata bakış açım değişti, bol bol okuyorum, eşim de artık benden mantıklı cevaplar gelince, benimle muhabbet etmeye başladı.

–Çok güzel! Şimdiki reçetemiz şu:

Kocanın ailesiyle çok iyi münasebetler kuracaksın; özellikle annesiyle, çünkü erkek evlâtlar annelerini çok sever ve sayarlar. Senin de onları sevmen ve sayman, kocanı lâyıkıyla memnun eder.

–Tamam teyzeciğim!

–Kahvemi de içtim, haydi bana müsaade!

Evin hanımı; hanım teyzenin tâlimatlarını harfiyen uygulamaya başladı. Tabiî kayınvâlidesiyle arasının iyi olması ve samimiyetinin artması, kocasının ziyadesiyle hoşuna gidiyordu.

Bir süre sonra, Tanrı misafiri hanım teyze yine sabah kahvesine geldi:

–Nasıl durumlar, hanım kızım?

–Çok iyi gidiyor teyzeciğim; onun ailesine gösterdiğim alâka, beyimin çok hoşuna gidiyor.

–Bugünkü reçeten şu:

Kızım kocana iltifat edeceksin. Meselâ; “Giydiğin gömlek çok yakışmış!”, “Saçların çok güzel olmuş!” gibi iltifatlar edeceksin. Bu, erkeklerin çok hoşuna gider.

–Tamam teyzeciğim!

–Haydi bana müsaade!

–Müsaade sizin hanım anneciğim!

Hanım annenin direktiflerini dinleyen evin hanımı, kocasına iltifatlar ettikçe kocasının hoşuna gitmeye başlamıştı. Artık evlilikleri boyut değiştirmişti.

Bir süre sonra Tanrı misafiri hanım anne tekrar geldi:

–Nasıl gidiyor kızım?

–Her şey çok güzel gidiyor anneciğim. Allah sizden râzı olsun!

–Bak kızım bugünkü reçeten şu:

Evin her zaman temiz ve tertipli olacak, sen de temiz ve bakımlı olacaksın, güzel kokacaksın, güler yüzlü olacaksın, kıyafetlerin ortalarda olmayacak ki kocanın sana saygısı artsın…

–Tamam anneciğim; size anneciğim diyorum ama, mahzuru var mı?

–Yok, kızım olur mu? Ben anneni de tanıyorum, beni de o gönderdi zaten… dedi.

Giderayak söylediği bu sözler evin hanımını şok etmişti. Annesi yıllar önce ölmüştü; bir süre öyle kalakaldı, kendine geldiğinde hemen dışarı koştu, ama hanım teyzeyi yakalayamadı. «Belki de ben yanlış anlamışımdır.» diye düşündü.

«Nasıl olsa yine bir sabah çıkar gelir, o zaman kafamdaki soruları sorarım.» diye düşündü.

Hanım teyzenin son söyledikleri de kulağına küpe oldu. Artık kocası onunla konuşmaktan keyif alıyordu, evliliği kurtulmuştu. Artık çok mutlu bir yuvası vardı, hiçbir zaman hanım teyzenin nasihatlerini aksatmadı.

Ama ne yazık ki; hanım teyze bir daha gelmedi, onu çok bekledi ama gelmedi.

Yıllar sonra bu mutlu evlilikten olan çocukları büyümüş, evlenmişler, torun sahibi olmuştu. Torunlarının sünnet düğünü için Eyüp Sultan Hazretleri’ni ziyarete gitmişlerdi. Ziyaret odasından duâ edip sırayla geçerken, orada küçük bir basamakta yaşlı bir hanım başını öne eğmiş, ellerini açmış duâ ederken gördüler. Evin hanımı, o hanım teyzeyi hatırlamıştı.

Kendisi o kadar yaşlanmış olmasına rağmen, hanım anne hâlâ o ilk gördüğü gibiydi;

“–Anneciğim!” diye bağırdı, herkes ona bakmaya başladı.

İçerideki vazifeli hemen yanına gelip çabuk hareket etmesi ve gürültü yapmaması için uyardı. Hanım teyze de onu duymuştu, başını kaldırıp gülümsedi ve eliyle; «Sus!» işareti yaptı; «Dışarıda beklerim, nasıl olsa çıkar…» diye düşündü.

Türbenin çıkış kapısında beklemeye başladı; ama ne gelen vardı ne giden… Ağladı ağladı… «Keşke o mübârek zatın ellerine kapansaydım…» diye düşündü.

O gece rüyasında anneciğini gördü. Gülümsüyordu; «Torunlarımız ne kadar büyümüşler mâşâallah!» diyordu. O gün, onun mezarını ziyaret etti. Mezarının başında ağladı ağladı… O sırada; omuzuna bir el dokundu, döndü, yaşlı bir teyzeydi;

“–Niye bu kadar ağlıyorsun kızım?” diye sordu.

“–Annemi çok özledim teyzeciğim; rüyalarıma giriyor, öldükten sonra bile bana yardım etmeye devam ediyor…” deyip biraz olan bitenden bahsedince yaşlı teyze;

“–Ne mutlu sana evlâdım. Bunun için ağlanır mı? Duânı et fazla ağlama olur mu evlâdım.” deyip yanından ayrıldı.

Artık gülümsüyordu, ne mutlu ona ki annesi hâlâ onu gözetiyordu.

Kalın sağlıcakla…