YÂR OL BÂR OLMA!

Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ ‏:‏

 الْمُؤْمِنُ مِرْآةُ الْمُؤْمِنِ ، وَالْمُؤْمِنُ أَخُو الْمُؤْمِنِ ، يَكُفُّ عَلَيْهِ ضَيْعَتَهُ ، وَيَحُوطُهُ مِنْ وَرَائِه۪ »‏

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’tan rivâyet edildiğine göre Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Mü’min mü’minin aynasıdır, mü’min mü’minin kardeşidir (ticaret, ziraat vs. gibi hususlarda) zarar görmesine mâni olur, ziyân etmesinden onu korur ve gıyâbında elinden geldikçe onu savunur ve onun hakkını korur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 49)

BİR MESAJ: “Ey mü’min kardeşim! Mü’min kardeşine yâr ol bâr olma!”

Diken olma gül ol eren yolunda,
Diken olur isen oda yanasın.
(Yûnus Emre)

 

Yâr kelimesi Farsça bir kelime olup; «dost, arkadaş, yardımcı, sevgili» mânâlarına gelmektedir. Yine Farsça bir kelime olan bâr kelimesi ise; «yük, zahmet, eziyet ve sıkıntı» gibi mânâlarda kullanılmaktadır.

Mü’min, mü’min kardeşine yâr olmalı, bâr olmamalıdır.

Evet; mü’min mü’minin yâridir, dostudur. Dost, refîktir. Mü’min
her dâim mü’min kardeşine refâkat eder. İyi günde kötü günde hep onun yanında olur. Dostun iyisi iyi günde değil zor günde belli olur. Mü’min; iyi ve rahat olduğu zamanlarda kardeşinin yanında olup, kötü gününde yanından uzaklaşan bedbahtlardan olmaz. Olmamalıdır.

Mü’min daima mü’min kardeşinin iyiliğini ister, ona yardımcı olur. «Yaradılanı severim Yaradan’dan ötürü» mefkûresi ile hareket eden mü’min, kardeşine asla eziyet vermek istemez. Zira o; yaratılmışların en şereflisi olan insana eziyeti, Yaradan’a eziyet olarak görür.

Mü’min, mü’min kardeşine yük olmaz, bilâkis onun yükünü hafifletir. Mü’min, mü’min kardeşine acı ve sıkıntı vermez, kendi kederi içerisine onu terk etmez; bilâkis onun acısını paylaşır, onun derdiyle dertlenir. Onun sıkıntısını giderir. Böylece hem kardeşini biraz olsun rahatlatmış olur hem de kendisinin âhiret sıkıntısını hafifletmiş olur.

Mü’min, mü’min kardeşinin derdine bîgâne kalmamalıdır. Aksi takdirde bunun bir ceremesi olacaktır. Zira bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Kardeşinin (başına gelen belâdan dolayı) sevince kapılma! Sonra Allah onu belâdan kurtarır da senin başına salar, musallat eder.” (Tirmizî, Kıyâmet, 54)

Kardeşine yâr olan mü’min, onun ayıplarını araştırmaz. Bilâkis ayıplarını örter. Mü’min,
mü’min kardeşinin sırlarını ifşâ etmez. Zira mü’min, sırdaştır.

Mü’min, bütün bu hususlarda Sevgili Peygamberimiz’in şu veciz sözlerine kulak verir:

“Müslüman müslümanın kardeşidir.

•Ona zulmetmez.

•Onu düşman eline vermez,

•Himaye eder.

Her kim müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir.

Her kim bir müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da onun (bu iyiliği) sayesinde kıyâmet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir.

Her kim dünyada, bir müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyâmet günü onun ayıbını örter.” (Müslim, Birr, 58)

Yâr ve dost olan mü’min; kardeşi hakkında kötü konuşmaz, kardeşine yalan söylemez. Onun gıybetini yapmaz. Hele iftira asla atmaz. Müslüman, eliyle diliyle müslüman kardeşlerine zarar vermez. Çünkü;

“Müslüman, diğer müslümanların onun elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.” (Tirmizî, Menâkıb, 20)

Mü’min mü’minin yâridir, dostudur. Her muamelesinde ona mülâyemetle yaklaşır. Böylece Rabbimiz’in rahmetini celbederek Sevgili Peygamberimiz’in duâsına mazhar olur. Zira bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Satarken, satın alırken, alacağını talep ederken hoşgörülü davranıp kolaylık gösteren kimseye Allah; rahmetiyle muamele eylesin.” (Buhârî, Büyû’, 16)

Yine;

“Mü’minler; birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.” (Müslim, Birr, 66)

Mü’minler bu şekilde birbirlerinin yâr ve yardımcısı olursa; birbirine kenetlenmiş, iç içe girmiş iki elin parmakları gibi olurlar.

“Mü’min mü’min için, parçaları birbirini destekleyen bir bina gibidir.” (Buhârî, Mezâlim, 5) hadîs-i şerîfinde dile getirildiği gibi sağlam bir bina gibi olurlar.

Mü’min, mü’min kardeşinin kalbini kırmaz. Mü’min, kardeşini incitmez. Mü’min, -daha mühim ve zor olanı- incinmez. Çünkü hakikî dost; bazen görmezlikten, duymazlıktan gelir. Ama bunun yanında; “Dost acı söyler.” diye de bir söz vardır. Gerçek dost, kardeşi yanlış söz ve davranışlar içerisine girdiğinde belki acı söylemez ama kırmadan dökmeden acı verici de olsa gerçekleri ve doğruları söyler, tatlı bir üslûp ile kardeşinin yanlışını yüzüne söyler. Nitekim bir hadîs-i şerifte, iyiliği emredip kötülükten sakındırmanın sadaka olduğu ifade edilmiştir. (Tirmizî, Birr, 36)

Onun için gerçek dost, seni tasdik eden değil, sana doğruları söyleyendir. Ayrıca dost acı söyleyen değil, acıyı tatlı söyleyendir.

Serlevhâ hadîsimizdeki;

“Mü’min mü’minin aynasıdır.” ifadesine, bu pencereden de bakabiliriz. Zira kişinin gerçek dostu olursa aynaya gerek yoktur. Hazret-i Mevlânâ;

“İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.” buyurmuştur.

Mü’minlerin birbirlerine ayna olması, aynı zamanda kendileri için bir kontrol mekanizmasıdır. İmam Gazâlî Hazretleri, mü’min kişinin; kusurlarını, noksanlarını kendisine bildirecek, her zaman kendisini kontrol ve teftiş edecek kâmil bir mü’min kardeşinin olmasının ehemmiyetine vurgu yapmaktadır. Ona göre mü’minin, her dâim kendisine kusurlarını gösterecek; îman, amel ve ahlâk yönünden kendisinden daha olgun ve öğüt veren bir dosta ihtiyacı vardır.

Mü’min, mü’minin aynasıdır. Mü’min mü’mine bakınca kendini görür aslında. Mü’min kardeşi de onu görünce kendini görür. Bu akislenmedendir ki mü’min, mü’min kardeşindeki sıkıntıyı kendi yaşıyormuş gibi hisseder.

İnsanoğlu genelde kendi hatalarını göremez veya fark edemez. Kendisinin dışındaki insanlar, bunları daha iyi görür. İşte mü’minin mü’mine ayna olması, bir başkası tarafından hatalarının görülmesi veya eksikliklerin fark edilmesidir. Mü’minler birbirlerine aynadır. Birbirlerine bakarak kendilerinin göremedikleri eksiklikleri ve kusurları fark ederler.

Mü’min kardeşine yâr olan mü’minin en mühim hasletlerinden biri de sadâkattir. Ebûbekir -radıyallâhu anh-’ın sadâkati, onu Peygamber Efendimiz’e yaklaştırmış ve es-Sıddîk lâkabına mazhar kılmıştır.

Onun için mü’min, sâdık olur. Mü’min diğergâm olur.

“Sizden biriniz kendisi için istediğini mü’min kardeşi için de istemedikçe îmân etmiş olmaz.” buyurulmuştur. (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 59)

Mü’min mü’minin yâr ve dostudur. Bu dostluk köprüsü, onları Allah -celle celâlühû- için dostluğa, kardeşliğe götürür. Hakikatte mü’minin en baş dostu Allah -celle celâlühû-’dür. O’nunla dost olmak; bütün dertlerin, yalnızlıkların, terk edilmişliklerin en büyük çaresidir. O’nun yolundaki bütün dostluklar O’na çıkar. Onun için îman şemsiyesi altında bulunan bütün mü’minler, birbirlerinin dostudur. Allah -celle celâlühû- ile dostluğun bir neticesidir ki mü’min mü’min ile dost olur.

Bu bakımdan vüsûle ermek için Allah için kardeşlik (أخ في الله) esası, çok mühim bir esastır. Rabbimiz böyle Allah için kardeşlik köprüleri kurduğumuz mü’min kardeşlerimizin sayısını ziyâdeleştirsin.

Hakikî dost olan mü’minin girdiği bahçede güller açar. Dâhil olduğu mecliste bir rahatlık, bir sekînet hâsıl olur. Yüzler tebessüm eder, gönüller inşirah bulur. Zira;

“Mü’min, iyi geçinen ve kendisiyle de iyi geçinilen insandır. İnsanlarla iyi geçinmeyen, kendisiyle de iyi geçinilmeyen kişide hayır yoktur.” (Bezzâr, Müsned, II, 474)

Onun için mü’min, mü’min kardeşine yâr olmalı, bâr olmamalıdır. Aksi takdirde Fahr-i Kâinât Efendimiz’in itâbına muhatap olur. Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhümâ-’dan nakledildiğine göre bir gün Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- minbere çıktı ve yüksek bir sesle şöyle seslendi:

Ey îman kalbine işlemediği hâlde dili ile müslüman olduğunu söyleyenler!

•Müslümanlara eziyet etmeyin!

•Onları ayıplamayın!

•Onların gizli hâllerini araştırmayın!..

Kim, müslüman kardeşinin gizli hâlini araştırırsa Allah da onun gizli hâlini araştırır. Allah kimin gizli hâlini araştıracak olursa, odasının içinde dahî olsa onu rezil-rüsvay eder.” (Tirmizî, Birr, 85)

Mü’min, mü’min kardeşine yâr olur, mü’min kardeşini koruyup kollar. Yardıma ihtiyacı olduğunda yardım eder. Yükünü hafifletir. Düştüğünde kaldırır. Zaten zor durumda olan kardeşini; “Bir darbe de benden!” deyip daha da zor durumda bırakmaz.

Bu bakımdan mü’min, mü’min kardeşine sadâkat sahibi bir dost olmalıdır.

Mü’min, mü’min kardeşine bâr değil yâr olmalıdır.

Rabbimiz; cümlemizi, Allah için yâr ve dost olanlardan eylesin!

Rabbimiz; cümlemizi, mü’min kardeşine karşı bâr olanlardan değil yâr olanlardan eylesin!

Âmîn…