EVVEL REFÎK BA‘DE’T-TARÎK

Raif KOÇAK raifkocak@gmail.com

İnsanoğlu fıtrat itibarıyla medenî bir varlık olması hasebiyle, bir cemiyet içerisinde yaşaması gerekir. Bu cemiyet; aile, akraba, arkadaş ve komşu olmak üzere, hayatı boyunca münasebet kurduğu insanlardan oluşur. İnsan hayatında ailenin, annenin, babanın yeri ve tesiri ne kadar mühimse; ailesi ile paylaşamadığı, onlara söyleyemediği şeyleri paylaştığı ve kıymet verdiği arkadaşları da o kadar mühimdir.

İnsan fıtratı gereği, münasebet kurduğu insanların tesiri altında kalır. Nasıl ki anne ve babadan ırsî olarak birtakım ahlâk ve fazîletler alıyorsa, birlikte olduğu insanlardan da müsbet veya menfî noktada meziyet ve alışkanlıklar kazanır.

Bu hususta İki Cihan Serveri Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“İyi ve kötü arkadaşın hâli, güzel koku satanla körük çekenin hâline benzer:

•Misk satan ya sana güzel kokusundan bir miktar meccânen verir ya sen satın alırsın ya da koku koklamış olursun.

•Körük çeken kimse ise ya elbiseni yakar ya da körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.” (Buhârî, Zebâih, 31, Büyû‘, 38; Müslim, Birr, 146)

İnsan ömrü, beşikten mezara kadar devam eden uzun bir yolculuk gibidir. İnsan bu yolculukta varacağı menzile sâlimen ulaşması, kendisine yardım ve destek olması için yol arkadaşlarına ihtiyaç duyar. İnsanın hayatı boyunca; nereye, ne şekilde ve nasıl yolculuk yapacağına, çoğunlukla beraber bulunduğu ve ülfet ettiği arkadaşları karar verirler. Bu yüzden en güzel örneğimiz Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şu îkazına kulak vermek durumundayız.

“Kişi dostunun dîni üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.” (Tirmizî, Zühd, 45; Ebû Dâvûd, Edeb, 16)

Başlığımızdaki ifade, bizim dilimize de çeşitli şekillerde yerleşmiş, bir Arap atasözüdür. Belki yazacağımız sayfalarca yazının da hulâsası yerinde. Bu eski adamların, sevdiğim böyle bir özelliği var. Bir söz söylemişler veya bir mısra yazmışlar, onu şerh etmek için, bugün birkaç sayfa yazı yazmak durumunda kalıyorsunuz. Hayran olmamak elde değil.

«Refîk» lügatte; «Arkadaş, yoldaş» demek. «Tarîk» ise; «Takip edilen yol, usûl» mânâsında kullanılıyor. Sözün meâli; «Önce arkadaş, sonra yol» demek.

İnsan, her ne kadar; «Ben kimseden etkilenmem, hattâ etkilerim.» dese de aslında kimi sever ve kiminle beraber olursa, onun ahlâkına bürünür ve onun hâllerinden hisseler alır. Zira insan, farkında olarak veya olmayarak münasebet kurduğu insanları taklit eder, bundan dolayı da muhabbet duyduğu kimselerin hususiyetlerini kopya eder.

“Efendim, ben kendime güveniyorum. Arkadaşım ne yaparsa yapsın, ben günaha girmem, hata yapmam!” diyenlere İmâm-ı Rabbânî Hazretleri şöyle bir misal verir.

“Kumarbazlarla oturup kalkan kimse, belki kumar oynamaz. Böylece kendisini kirlenmemiş zannedebilir. Lâkin kumarbazlarla beraber olduğu müddetçe onlardan menfî tesir alarak, kumar oynamayı zamanla hoş görmeye başlar. Bu ise mânevî bir yıkımdır.”

İnsan annesini, babasını, ırkını veya doğacağı yeri belki seçemez. Ancak ünsiyet kuracağı ve birlikte yol yürüyeceği insanları, gayet tabiî seçebilir. Hattâ; «Hayatında yapacağı en önemli seçim budur.» desek, mübalâğa etmiş sayılmayız. Zira yapacağı tercih hem dünyada hem de öldükten sonra âhirette, tesirini göstermeye devam edecektir.

Yaşadığımız çağ gerek farklı cinslerin, gerekse farklı inanç ve düşüncede olan insanların, ihtilât hâlinde yaşadığı keşmekeş bir çağ. Bu çağda, bir anne-babanın üzerine düşen en büyük vazife; evlâtlarını cehennem ateşinden muhafaza etmektir. Bunun için evvelâ farzları-haramları öğretmek, ibâdete alıştırmak ve kötü arkadaşlardan korumak gerekir. Evlâtlarımız hem dünyada hem de ukbâda, bizlerin yüzünü ak edecek imtihan vesileleridir. Bundan dolayıdır ki onları muhafaza etmek için daha fazla gayret etmek gerekiyor.

Kimlerle dostluk ve arkadaşlık yapalım veya yapmayalım diye baktığımız zaman, önümüzde yürüyen örnek insanların, yolumuzu bulmamız için bıraktıkları işaret taşlarını görmemiz mümkün.

“Peki kimlerle arkadaş olalım?” diyenlere ilk işaret Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den;

“Kendisini gördüğünüzde, hâliyle size Allâh’ı hatırlatan, konuştuğunda ilminizi artıran ve yaptığı amelleriyle sizi âhirete yönlendiren kişiler…” (Müsned, IV, 326, 2437)

“Kimlerle arkadaş olmayalım?” diyenlere ikinci işaret Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- Efendimiz’den;

“Ahmak ve câhil ile arkadaşlık etme! Ondan kendini koru!

Nice ahmaklar var ki, arkadaş oldukları akıllı kimseleri helâk ederler. Kişi arkadaşı ile ölçülür. Bir şey için diğer şeyde mikyas ve benzerlik vardır. Kalpler buluştuğu zaman, birinin diğerine delâleti vardır.”

Üçüncü işaret Câfer-i Sâdık Hazretleri’nden;

“Beş çeşit insan ile arkadaş olmaktan sakın!

1. Yalancı: Çünkü onunla beraber olduğun sürece aldanış içinde bulunursun. O serap gibidir. Sana uzağı yakın, yakını uzak gösterir.

2. Ahmak: Sana faydalı olmak istediği zaman bile zarar verir, bunun da farkında olmaz.

3. Cimri: Senin en fazla muhtaç olduğun şeyi senden esirger.

4. Korkak: Seni başkalarına teslim eder ve zor zamanda kaçıp gider.

5. Fâsık: Seni bir lokmaya ya da daha azına satar.”

Dördüncü işaret ise İmâm-ı Gazâlî Hazretleri’nden;

“Fâsıklar ve gafillerle zâhirî beraberlik, zamanla zihnî beraberliğe, zihnî beraberlik de bir müddet sonra kalbî beraberliğe dönüşür. Bu ise, insanın adım adım helâke sürüklenmesidir.”

Madem bir yolculuğa çıktık, o hâlde bu yolculukta yanımızda yürüyecek arkadaşlarımıza dikkat edelim. Refîkimizi iyi seçersek tarîkimiz selâmet üzere olur.

Rabbimiz; bizleri hayırlı refiklerle bir araya getirsin, sâlihlerle birlikte hayır üzere yol yürümeyi ve huzûruna yüz akı ile çıkmayı nasip etsin.

 

Âmîn…