DOSTLUKTAKİ SIRLAR

Nurten Selma ÇEVİKOĞLU nurtencevikoglu@hotmail.com

İnsan bu fânî dünyada yaşarken ailesi, eşi-dostu, akraba ve arkadaşlarıyla iletişim hâlindedir. Aile ve akrabaları ile olanlar, mecburî münasebetlerdir. İnsanın birbirleriyle olan iletişim zincirlemesinin özelinde bulunan, arkadaşlık ve ahbaplık yaptığı dostları vardır. İnsanın ferdî olarak hayat imtihanında; iyi-kötü hâlleri, sevinçli ve üzüntülü durumları olabilir. Kimseye açamayacağı problemleri, sırları, sıkıntıları bulunabilir.

Günümüzde insanlar; rûhî yönden buhran yaşadığı durumlarda derhâl bir doktora, akabinde de medet umduğu ilâçlara sarılmaktadır. Hâlbuki kişinin dertlerini paylaşacağı, kendisine hayırlı tavsiyeler vereceği dostları olsa; gönlündeki sıkıntıları hafifleyecek, rûhu huzur dolacak, zihnini yoran pek çok gereksiz şeylerden dostu sayesinde kurtulabilecektir. Ne demişler:

“Acılar paylaşınca küçülür, sevinçler paylaşınca çoğalır.”

Pek tabiî arkadaş-ahbap başka, dost başkadır. Arkadaş ve ahbap ile olan samimiyet daha sathî iken dostla olan sevgi bağı daha içtendir. Her şey herkese söylenmez. Dost; kişiyi himaye eder, sırrını saklar, ifşâ etmez. Konuştuğunda doğruyu söyler, hayrı tavsiye eder, iyiliğini dostundan esirgemez. Gerçek dost, dostunun yanındayken de arkasından da onun hak ve hukukunu çiğnemez, çiğnetmez. Onu daima korur ve kollar. Dolayısıyla dostluğun önemi büyüktür. Dost her zaman bulunmaz. Bu sebeple dostların kıymetini bilmek gerekir. Hayat dostlarla güzelleşir, anlam bulur.

İnsanlarda kusur arayanlar, dostsuz kalırlar. Zira kusursuz insan yoktur. Asgarî müştereklerde birleşmek dostluğa atılacak adımı kolaylaştırır. Sürekli gülün dikenlerini gören güle ulaşamaz, yani dost edinemez, hep yalnız kalır. Bunaldığınız, sıkıldığınız, üzüldüğünüz günler olur. Dostlarla acılar paylaşılır, hayatın zorlukları aşılır. Gerçek dostlar hayatın denge taşlarıdır. Hayatın bize sunduğu en güzel hediye «güzel dost» olsa gerektir. «Bittim!.. Yittim!.. Mahvoldum!..» dediğinizde dostun uzanan eli sizin yüreğinizi rahatlatır. O dost, sizi içinde bulunduğunuz çıkmazdan çeker çıkarır ve gönlünüzü sükûnetle doldurur. O sebeple;

İnsan dost edinirken seçici davranır. Herkes arkadaş olur ama dost olmaz. Dost; senin derdine derman olan, üzüntünü paylaşan, sana sahip çıkan bir gönül insanıdır. Tabiî hep maddenin hâkim olduğu bir dünyada yaşadığımızdan, bugün gerçek dost bulmak hakikaten zordur. Kişi bazen gerçek dost bulamamanın derdine yanarken, bazen da dost diye bildiklerinden gördüğü olumsuzluklara bakıp dostluğa güvenini kaybedebilir.

Tabiî dostu buldun ise, bu sefer onu kaybetmemek gereklidir. Elbette her şey emek ister. Evet; dostluk da emek ister. Dostluk; karşılıksız sevgi, muhabbet ister. Diğergâmlık, fedâkârlık, sadâkat ister ve dahî sabır ister… Zaten bu hasletler -bugün pek kalmasa da- insânî özelliklerdir. Dostta olmazsa olmazlar bulunur. Dostlukta çıkar gözetilmez. Dostluklar öyle bir çırpıda sökülüp atılmaz. Kimi zaman öz kardeşinle yaşamadığın samimâne münasebeti dostunla yaşarsın. Yani «kan bağı» değildir bizi dosta bağlayan «can bağı»dır.

Hakikî dost senden bıkmaz, usanmaz. Senin derdini sabırla dinler, sana hep müsbet ve doğru tavsiyelerde bulunur. Âdeta canına can katar, sadrını ferahlatır, zihnini açar, rûhuna bahar nefesi üfler. Senin acın onun yüreğini acıtır, sevincin onu da sevindirir. Hâlbuki günümüzde başkasının üzüntü ve sıkıntısına; «Bana ne?» diyen insanların sayısı oldukça kabarıktır. Yine birbirinin başarısı yüzünden kıskançlık gösterenler, haset edenler; «Onda var, bende niye yok?» diyenler çoktur. Dost sadece iyi gününde değil asıl kötü gününde belli olur.

Dost seni hiç yalnız bırakmaz. Acına, derdine, sıkıntına ortak olur. Sen düştüğünde seni kaldıran dostundur. Bugün düşene -af buyurunuz- tekme atmak maalesef çok yaygın.

Dostun varlığı, her zaman yakınınızda olmasa da kalben yanınızda olması yüreğinizi rahatlatır, içinizi sımsıcak huzurla doldurur. Hatırladığınızda yüzünüzde taptaze bir tebessüm olur. Aslında dost ve dostluklar hayatımızın vazgeçilmezleridir. Dost zor bulunur, bulunduysa da, muhafaza etmek gerekir. Üzüntü ve sevincimizi paylaşacağımız dostlar bizim hayat enerjimizdir. Pek tabiî, dostların genelde ahlâkî özellikleri ve şahsiyet birikimleri birbirine benzer. Ancak bazen çok az da olsa nâdirattan ayrı karakterde olanlar çıkabilir. Ortak paydalar, dostlukları geliştirir, pekiştirir. Meselâ; merhamet, şefkat, paylaşım, empati dostlukların devamı için ortak hasletlerdir. Asrın değersizlik hastalığında bu insânî ve ahlâkî erdemler her ne kadar azaldı ise de en azından var olanların kıymetini bilmek lâzımdır. Pespâyeliğin alabildiğince hızla ilerlemesi, dostluklar hususunda bizim umudumuzu kaybettirmesin. Biz her zaman güzel olup, güzeli yayma dâvâsında olalım inşâallah.

Dost; sizin ayıbınızı, kusurunuzu örter. Affedici, sır saklayıcı, problem giderici, üzüntü paylaşıcı olur. Dostluk; tatlı, huzur verici bir duygu birlikteliğidir. Aradaki iletişim kazalarında anlayış ve hoşgörüyle sıkıntılar giderilir. Dostlar arasında kırıcılık, yıkıcılık olmaz. Hep samimiyetle, art niyetsiz, saf ve temiz davranışlar dostluğu besler. Dost anıldığında insanın içini huzurla doldurur, rûha serinlik, zihne canlılık bahşeder. İşte dost budur.

Dost; hayatın yoğunluğundan bunalan, dert ve sıkıntılarından daralan insanın sığınacağı bir limandır. Dost zenginliği en büyük servettir. Asrımızda dost bulabilmek, dostluğu sürdürebilmek gayet ehemmiyetlidir. Dostluğun sürekliliği, beceri ve fedâkârlık ister. Devamla dostluğu muhafaza, vakit ve emek ister her şeyden önemlisi de «vefâ» ister. Dostlukta «vefâ» esastır. Vefâ; dostluğu besler, dostluklar vefâyla devam eder. Vefâ olmazsa dostluk biter.

«Değer ver ki, değer göresin.» anlayışıyla dostluklarda karşılıklı değer verme ve değer görme beklenir. Yine dostluklarda «güven» esastır. Birbirlerine güvenmeyenler nasıl dost olsunlar? Dost her hâlükârda dostunun kendi yanında olacağına itimat eder.

Dost sahibi olmak önemlidir ama doğru dostlar edinmek daha önemlidir. Zira;

«Kişi dostunun dîni üzeredir.» denir. Yanlışlar, kirler, günahlar menfî dostlardan bulaşır. İmâm-ı Gazâlî Hazretleri bu hususta;

“Sadece hastalıklar değil, ahlâk ve huylar da sirâyet eder. İyilerle beraber olandan iyilik, kötülerle beraber olanlardan kötülük yansır. Fâsık ve gafillerle zâhirî beraberliğin zaman içinde zihnî beraberliğe, zihnî beraberliğin de bir müddet sonra kalbî beraberliğe dönüşeceğini ve bu durumda insanın adım adım helâke sürükleneceğini” belirtir.

Aslında gerçek dostlukların, sonsuzluk âlemine yani âhiret âlemine tesir eden derin etkileri vardır. Bu sebeple dünyadaki dostluğun, îmânın tesis ettiği «kardeşlik» ile irtibatı bulunur. Dostlar iki taraflı dindar ise bunlar sadece bu dünyada sevgi bağı kurmuş değildir. Onlar sonu âhirete uzanan bir gönül köprüsü tesis etmişlerdir. Bundan kârlı ne olabilir? Zira böylesi dostlar Arş’ın gölgesinde gölgeleneceklerdir.

Mü’min kişinin hayatta dost edinirken en temel gözeteceği dostluk; kendisini, en mükemmel bir şekilde yaratan Rabbini dost seçmesidir. Cenâb-ı Hak buyuruyor ki bu hususta:

“Allah düşmanlarınızı sizden daha iyi bilir. Gerçek bir dost olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah kâfîdir.” (en-Nisâ, 45) O hâlde gerçek dost O’dur. O’nu dost edinenleri dost edinmek akla en yaraşandır. Böyle dostlar daima mü’min kişiyi iki dünyada mesut kılacak ve hep insanın içini huzurla dolduracak ender dostluklardır. Yine bu konuda, Hazret-i Kur’ân’da şöyle buyurulur:

“Bilesiniz ki Allâh’ın dostlarına korku yoktur. Onlar üzülmeyecekler de. Onlar; îmân edip, takvâya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da, âhirette de onlara müjde vardır. Allâh’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu büyük kurtuluşun kendisidir.” (Yûnus, 62-63-64)

Hâsılı dostluğun temelinde «Allah rızâsı» hedefi bulunmalıdır. Böyle dostlukların ebedî bir âkıbeti olur. Dostun Allah Teâlâ’nın emirleri dışında bir davranışı olmaz. Onlar şefkatli, muhabbetli, yumuşak tavırlı ve anlayışlıdır. O dostlar tıpkı «Asr Sûresi» ndeki gibi hep birbirlerine hakkı, hayrı ve sabrı tavsiye ederler. Dostlar birbirlerini yanlış işlere dalmaktan, lüzumsuz, boş işlerle uğraşmaktan, günaha dalmaktan sakındırırlar. Zaten yüce Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’ın dostluğun temeli için şu uyarısı vardır:

“Ey müslümanlar! Allah için kardeş olunuz.” (Buhârî, Edeb, 58)

Şu fânî dünyada ömrümüzden başka sermayemiz olmadığına göre âhireti kazanmak da bizim en mühim görevimiz olduğuna göre; bize Hazret-i Allah -celle ve alâ-’yı, şerefli Kur’ân’ı, yüce dîn-i İslâm’ı, şanlı Peygamber -aleyhisselâm-’ı seven dostlar edinmek düşer. Onlar bizi ebedî saâdete taşıyacak dünya ve âhirette en büyük destekçilerimizdir.

Allah Teâlâ böylesi dostlarla hayatımızı bereketlendirmeyi bizlere nasip etsin inşâallah.