DİKENLİ YOLDA NASIL YÜRÜNÜR?

Raif KOÇAK raifkocak@gmail.com

Zor zamandayız; etrafımızı çevreleyen duvarlar, gün geçtikçe daha da yükseliyor. Modern dünya, tahammül sınırlarımızı zorlayarak mânevî kazançlarımızı ele geçirmek için her gün yeni ataklar yapıyor. Her geçen gün, kazandığımız mevzîlerden püskürtülme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Yaşadığımız çevre, çalışma hayatımız, eğitim ve hayata dair her neyimiz varsa; İslâmî kaideler yerine beşerî kanunlar ile düzenlenmekte. Rabbimiz ile baş başa kaldığımız ibâdetlerimizde bile samimiyetle irtibat kuramıyoruz.

İnsan korku ile umut arasında yaşar. Bazı şeyler karşısında âciz kaldığını bilir, ondan korkar ve sığınılacak bir yer arar. Bu korku ve ümit çizgisi, insanın çalışmalarına ve hayatına yön verir. İnsanın hayata bağlanmasına ve mücadele etmesine sebep olur.

İnsandaki bu korku ve ümit duygusu eğer kontrol edilmez ve yönlendirilmezse, asıl korkulması gereken ve ümit bağlanması gereken Allah Teâlâ yerine bir sürü sahte otoriteden korkmak ve onlara ümit bağlamak gibi ârızalara sebep olur.

İnsanın sahte otoritelerden ve dünyalık meselelerden korkmak yerine, kendisinin hem dünya hayatını hem de âhiret hayatını etkileyecek şeylerden korunmasına ve kendini dışarıdan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı savunmasına yarayacak bir mekanizma mevcut. Biz buna Kur’ân diliyle «takvâ» diyoruz.

Takvâ; hassas bir kalp ile ihlâs ve samimî duygularla İslâm’ı yasayabilme telâşıdır.

Takvâ; Allah’tan uzaklaştırıcı her şeyden kalbin korunmasıdır. Aynı zamanda Allâh’a yakınlaştıracak her şeye de yakınlık ve muhabbet içinde olmaktır.

Takvâ; nefsânî arzuları köreltmek, Cenâb-ı Hakk’ın; insana yaratılışta, fıtratta verdiği rûhânî istîdatları inkişaf ettirmektir.

Takvâ; dînî hükümleri heyecan, vecd ve istiğrak içinde îfâ edebilmektir. Yani Allâh’ın emir ve yasaklarına riâyette titizlik göstermek, bilhassa günahlardan şiddetle kaçınmaktır.

Takvâ; kulun Rabbi ile kalpte buluşması; yani merhamet, şefkat, affedicilik, hilm gibi cemâlî sıfatların kalpte tecellî etmesidir. Yani kulun her davranışta, herhâlde, hattâ her nefeste; Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını aramasıdır.

Takvâ; kulun tevbesinde samimî olması, dil ile kalbin müşterek olarak devamlı istiğfar hâlinde olmasıdır.1

Cenâb-ı Hak, takvâ sahibi mü’minleri tarif ederken;

“Onlar; Allah anıldığı zaman, yürekleri titreyenlerdir.”2 buyuruyor.

Takvânın ne olduğuna müşahhas bir misal verecek olursak;

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- bir gün Übey bin Kâ‘b -radıyallâhu anh-’a takvânın ne olduğunu sordu. Übey -radıyallâhu anh- da ona;

“–Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer?” diye sordu.

Hazret-i Ömer;

“–Evet, yürüdüm.” dedi.

“–Peki, ne yaptın?” diye sordu.

Hazret-i Ömer;

“–Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim.” cevabını verdi.

Bunun üzerine Übey bin Kâ‘b -radıyallâhu anh-;

“–İşte takvâ budur.” dedi.3

Yukarıda saydığımız boyutta takvâya ve dolayısıyla kemâle erebilmek için şüpheli şeylerden de şiddetle kaçınmak gerekmektedir. Zira Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz;

“Kul, mahzurlu şeylere düşme endişesiyle mahzuru olmayan bazı şeyleri de terk etmedikçe gerçek müttakîlerin derecesine ulaşamaz.” buyurmuştur.4

Bu hususta Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhümâ-’nın da şöyle bir îkazı vardır:

“Kişi, kalbini tırmalayan, kendisini huzursuz eden şeyleri terk etmedikçe takvâ makamına ulaşamaz.”5

Takvâ; kulun her davranışında, her hâlinde, hattâ her nefesinde; Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanma çabasıdır. Böyle bir hassâsiyetle yaşayan insan, Allah Teâlâ’ya ve Rasûlü’ne büyük bir aşk ve muhabbet ile bağlanacak ve attığı her adıma, söylediği her söze, yaptığı her amele dikkat edecektir.

İnsan yoktan var edildiğini unutmayarak; mahlûkatın nazarında itibar sahibi olmaktan ziyade, kendisini sayısız nimetlerle yaratan Allah Teâlâ’ya kul olmanın gayreti içinde olmalı ve şu geçici dünyada en sağlam sığınak olan «takvâ»ya sımsıkı sarılmalıdır.

Takvâ sahibi insan; tefekkürde derinleşir, kâinattaki mahlûkatın kendi lisanları ile anlattıklarına âşinâ olur. Kâinattaki bu zarâfet, incelik ve güzellikleri hayatına aksettirir.

Yâ Rabbî!

Dünyada kalben bütün her şeyden sıyrılarak yalnız Sana ve ancak takvâ ölçüleri ile yönelebilmeyi nasip eyle! Son nefesimize kadar kullukta dâim eyle! Huzûruna da ancak müslümanlardan olarak gelebilmeye muvaffak eyle!
_______________________________________
1 Osman Nûri TOPBAŞ, Takvâ Elbisesi 1.
2 el-Enfâl, 2.
3 İbn-i Kesîr, Tefsîr, I, 42.
4 Tirmizî, Kıyâme, 19/2451; İbn-i Mâce, Zühd, 24.
5 Buhârî, Îmân, 1.