Koronavirüs Salgını; İÇTİMÂÎ MUHASEBE FIRSATI

B. Cahit ÖZDEMİR bcahit@hotmail.com

Milletlerin hayatında, onlara önemli ölçüde tesir etmiş bazı hâdiseler vardır ki; bir dönüm noktası, bir «milât» olarak kabul edilir. Sebepleri ve neticeleri itibarıyla tetkik edilip, bir daha o durumlara düşmekten korunmak için, istikbâle mâtuf plânlamalar yapılır. Vetîrenin kusursuz bir şekilde idaresi; vehâmet derecesine göre, hâdiseyi en az zararla atlatıp, edinilen tecrübelerin, alınan derslerin akl-ı selîmle tahlil ve terkîbiyle mümkündür. «Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!» sözü, bu yönlendirmeyi (motivasyon) teşvik ve destekleme azminin bir ifadesi olarak kullanılır. Tarihî kayıtlarda, bu nevî pek çok hâdise bulunmaktadır. Büyük bir yıkıma ve insan zâyiâtına yol açan geçen asırdaki dünya savaşlarından sonra, böyle hâdiselerin önünü almak ve barışı tesis etmek maksadıyla birçok ittifaklar kurulmuş; ancak batının değişmeyen sömürgeci zihniyeti sebebiyle, arzu edilen beraberlik sadece kendi aralarında sağlanabilmiş, dünyanın geri kalan bölgeleri, bilhassa İslâm coğrafyası, âdeta kan ve ateşe boğularak yaşanamaz hâle getirilmiştir.

Şu anda dünyanın yaşamakta olduğu Koronavirüs gāilesi de; dünya ölçeğindeki müessiriyetiyle, bütün insanlık için bir dönüm noktası hâline gelmiştir. Bu salgın hastalık sebebiyle, dünya fevkalâde önemli bir bâdireden geçiyor. Hususiyetleri itibarıyla, kısa bir zamanda dünyayı pençesine alan böyle sıkıntılı bir hâdise ilk defa yaşanıyor. Dünyanın en gelişmiş, güçlü devletlerinin içtimâî hayatları âdeta altüst olmuş vaziyette; sağlık sistemi çökmüş, âcizlik içinde kıvranıyor. Birçok ülkede; ölenlerin defni bile, hâlli zor bir mesele durumuna ulaşmış. Birbirlerine güvenip ittifak ederek birlik hâlinde kenetlenen bu güçlü ülkeler; böyle dar bir zamanda birbirlerine yardım etmek yerine, birbirlerinin tıbbî malzemelerini kaçırarak, tabiatlarındaki bencilliklerini tezâhür ettiriyorlar. Onların ihtiyaç duydukları sağlık malzemelerini, kuyusunu kazdıkları ülkemiz gönderiyor. İçtimâî hareketliliğin durması ile, dünyayı büyük bir ekonomik buhrana sürükleyen bu salgın hastalığın ne zaman atlatılabileceğine dair kesin bir şey denilemiyor. «Kontrollü sosyal hayat»la salgındaki dalgalanmalar takip edilerek, ekonomiye canlılık getirecek tedbirler alınmaya çalışılıyor.

Hastalık sebebi olan bu Covid-19 virüsü; kendi türleri içinde, üstün hususiyetlerin toplandığı yeni bir yapı intibâı veriyor. Bu cümleden olarak; virüsün lâboratuvarda elde edildiği, dünya ölçeğindeki esrârengiz projeler için maksatlı olarak üretildiği, bir şekilde kontrolden çıktığı iddiaları var. Gelişmeler, bu ihtimalin hiç de yabana atılır cinsten olmadığını gösteriyor. Haber kaynaklarından sızan bilgilerle; sermaye çevrelerine hâkim birkaç imtiyazlı mâhut ailenin idaresinde bir dünya devletinin yeniden tanzim edilmesi, nüfus artışının önlenmesi ve belli bir seviyeye kadar düşürülerek işlerin çevrilmesine robotların ortak edilmesi, salgının durdurulması için kullanılacak hususiyet taşıyan aşılarla insanların kontrol ve takip edilebilmesi… ile alâkalı raporlar, filmler, çeşitli yayınlar ve beyanlarla, epey bir zamandan beri dünya kamuoyunun bu mutasavver düzene hazırlanmasına çalışıldığı ortaya çıktı. Hırsları vicdanlarının önüne geçmiş, kâinâtın bir sahibi olduğunu unutan zâlim mihrakların, âciz kulların bir hesabı vardır; olabilir. Ancak, Kâinâtın Yüce Sahibi’nin de bir hesabı vardır ve gerçekleşecek olan da odur.

Bu yeni hastalığı önleyebilmek maksadıyla; dünyada, aylardır fevkalâde sıkı tedbirler alınmasına rağmen, salgınla bir türlü başa çıkılamıyor. Çok şükür ki, ülkemiz bu vetîreyi daha rahat yürütürken, dünyanın önde gelen gelişmiş ülkeleri, âdeta çöküş emâreleriyle kıvranıyor. Salgının nisbeten kontrol altına alınabildiği ülkelerde, ekonominin çarklarının döndürülebilmesine yönelik olarak tedbirlerin biraz gevşetilmesi, hastalığı tekrar alevlendiriyor. Tahminler o ki; dünya epeyce bir müddet daha bu sıkıntıya mahkûm görünüyor. Bu sebeple; ekonominin çökmesini önlemeye ve içtimâî hayatı bir nebze rahatlatabilmeye yönelik «kontrollü sosyal hayat» düzeni, «yeni normal durum» olarak adlandırılıyor.

Başa gelen önemli hâdiseler; insanın gerçek yüzünü, keyfiyetini, şahsiyetini ortaya çıkarır. Bu salgın meselesi de, cemiyetimizdeki zayıflıkları teşhir etti. Daha virüs ülkemize bulaşmadan; maske, plâstik eldiven ve bir temizlik malzemesi olarak kolonya, piyasadan çekilip, karaborsaya düştü. Ülkemizde de hastalık vakasının görülmesiyle, birkaç senelik stoku bulunan bakliyat ve bazı kuru gıdâlar fâhiş fiyatlara çıktı. Devlet, bu işlerin peşine düşmek zorunda kaldı. Şayet, -maâzallah- savaş gibi daha büyük gāilelerle karşılaşılsa; nasıl bir manzara ortaya çıkabileceği, endişe mevzuu oldu.

Birkaç asır önceki fedâkârlık, ferâgat, tesânüd, hasbîlik… gibi fazîletleriyle, yabancı seyyahların öve öve bitiremedikleri cemiyetimiz, bu süflî hâllere nasıl düştü?

Ayrıca, ülkemiz; sağlık mensuplarının fedâkâr çalışmaları ve idarecilerimizin gayretleriyle virüsle mücadelede oldukça başarılı ve örnek bir seviyede olmasına rağmen; bir kısım çevrelerin âdeta felâket tellâllığı yapmaları, «camilerin ve hocaların yokluğu ile bir şey kaybedilmediği, bin hocanın bir doktor etmediği…» gibi fitne-fesat saçmaları birlik ve bütünlüğümüz için menfî bir tezâhür teşkil etmiştir.

İrfan ehli, başa gelen musîbetlerin, kendine çekidüzen vermek için bir fırsat olduğunu îkaz buyurup; «ayağın taşa bile değmesinin, kulluğun muhasebesi için fırsat bilinmesini» tavsiye ederler. Kur’ân-ı Kerim’de, yapılan işlerle alâkalı olarak;

“Başınıza gelen herhangi bir musîbet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (eş-Şûrâ, 30) buyurulur.

Kulluktan sapmanın bedeline dair de şöyle bir îkaz yer alır:

“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle, karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını, (dünyada) onlara tattıracaktır.” (er-Rûm, 41)

Sömürgeci bir zihniyetle, nefsânî ihtiraslar uğruna tabiatın alabildiğine istismârı, ekolojik dengeyi bozmuş; küresel ısınma ve kirlenme ile, tabiî dengeye -bir kısmı bir daha düzeltilemeyecek şekilde- zarar verilmiştir. Zulüm en büyük cürümdür. Modern câhiliyye olarak da vasfedilen çağımız, bu çerçevede bir zulüm çağıdır. Dünyada, Allah Teâlâ adına âdil bir nizam kurma vazifesi tevdî buyurulan insan; bunu kaāle almayıp, bir zulüm nizamı kurmuştur. Bunun muhtevâsı; kendine zulüm, insanlara zulüm, tabiata zulümdür. Yanı başımızda, Suriye’de;

“Dünya bu zulmü taşımaz!” dedirten vahşetler buna en yakın bir misaldir. Son nefesini verirken;

“–Hepinizi Allâh’a şikâyet edeceğim!” diyen;

“–Allâh’ım, açım; bizi cennete al da doyalım!” diye ağlayan; sahipsiz kalıp, bir ağaç altında donan; denizde boğulup kıyıya vuran… bebeklerin ve mâsum çocukların, elbette feryatlarının ulaştığı bir yüce makam var; kâinat sahipsiz değil.

Bu virüs âfetinde, hayırlı bir gelişme olarak; batıda kışkırtılan, uğursuz «İslâmofobi» cereyanlarının tavsadığı, onun yerini İslâm’a hoşgörü ve anlamaya çalışma gayretlerinin almaya başladığı görülüyor. Hadîs-i şerifte;

“Temizlik îmânın yarısıdır.” (Müslim, Tahâret, 1) buyurulur. Bu salgının önlenmesinde temizliğin ve karantina tedbirlerinin fevkalâde önemli olması sebebiyle; İslâm’ın şiârı olan temizlik ve salgın hastalıklardaki karantina hassâsiyeti, batılıların önemli ölçüde dikkatini çekiyor. Camilerde, ezanların dışarıya verilmesi, bazı devletlerin meclislerinde Kur’ân-ı Kerim okunup tercüme edilmesi, reklâm panolarında temizlikle alâkalı hadîs-i şeriflerin yer alması, camide namaz kılan cemaatin arkasına müslüman olmayanların da dâhil olmaları… bu ümitleri yeşertici hâdiseler cümlesindendir.

İnsanın selâmete çıkması hususunda, Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur:

“Sizden her kime duâ kapısı açılmış ise, ona rahmet kapıları açılmıştır. Duâ, başa gelen ve henüz gelmeyen belâya karşı fayda sağlar. Öyleyse ey Allâh’ın kulları, duâya sarılın.” (Tirmizî, Deavât, 101)

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in her ânı «kavlî ve fiilî» duâ hâlidir. İki cihan saâdetine vesile olan kemâlât; «en güzel örnek» olan Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in izini takip eden, dâimî tekâmül hâlindeki bir kulluk vetîresidir. Hadîs-i şeriflerde;

«İki gününün birbirine eşit olanın aldandığı» beyan buyurulur. Dünya denilen imtihan sahnesinde, sâlih bir kulluğun îcabı; her hâdiseyi, her musîbeti bir îkaz sadedinde görüp, ibret ve ders alabilmek için muhasebe fırsatı bilmelidir.

Fudayl bin İyaz -rahmetullâhi aleyh- Hazretleri;

“Allâh’a itaatte bir kusur ettiğimi, hizmetçimin ve merkebimin huyunun değişip (bana itaatsizlik etmeye başlamalarından) anlarım.” buyurur.

Şu anda yaşanan Koronavirüs salgını, belki de insanlık tarihinin en önemli bâdirelerinden birisini teşkil ediyor. Nefsânî ihtiraslar uğruna kan ve ateşe boğulup her gün biraz daha yaşanılamaz hâle getirilen dünyamızda, rahmet insanının inşâsı ve rahmet cemiyetinin tesisi en zarurî ihtiyaçtır. Bu yüce gayenin tahakkuku için, her önemli hâdise gibi bu musîbeti de fırsat bilip; gerekli ilmî tedbirleri alarak fiilî ve kavlî duâya sarılma, kulluk keyfiyetinde kemâlâta ulaşma azmi gündemimizde olmalıdır.