Vekâlet ile Asâlet Arasında EVLÂTLARIMIZIN EĞİTİMİ

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com

Evlere kapandığımız bu günlerde tefekkür ve muhasebemiz canlandı:

2020’nin siyasetten iktisada birçok sahada bir mîlât olacağına dair birçok değerlendirme okudunuz ve okuyorsunuz. Bu yazıda, evlâtların eğitimi üzerinde durmak istiyorum.

Evlâtların eğitimi her anne-babanın vazifesi. Son asırlarda gelişen imkânlarla beraber, insanlığın da eğitime daha fazla ehemmiyet gösterdiği bir gerçek.

Evlâtlara İslâm şahsiyet ve karakterini aktarmak, ayrıca bütün mes’ullerin omuzlarında bir farîza… Yani aynı zamanda dînî bir mükellefiyet.

Bu mükellefiyetin nasıl bir hesabının olduğunu anlamak için, âyet-i kerîmeyi hatırlamak yeterli:

“O gün kişi, evlâtlarından ve hanımından… kaçar…” (Abese, 34-36)

Zor ve sıkıcı işleri vekâletle çözmek kolayımıza gelir. Bu sebeple araba alım satımı gibi birçok işlerde de vekâletnâmeler veririz.

Eğitimde de vazifeyi ekseriya vekâleten çözmeyi severiz: Anaokulu, cami, kurs ve okullar… Evlâtları bu müesseselere göndererek vazifeyi onlara yüklemiş oluruz. Peki, kendi vazifemiz tamamen bitmiş mi olur?

Vekâlet bir yere kadar zaruret. Çünkü işin bir de ihtisas / uzmanlık tarafı var. Her anne-baba, her sahada muallim ve mürebbî olacak seviyede bilgi sahibi olamaz elbette. Mutlaka mektepler, kurslar olacak. Hattâ; «Terzi kendi söküğünü dikemezmiş.» sözünü şahit göstererek, nice mahir hocaefendiler bile çocuklarını başka hocalara teslim ederler.

Bizim dikkat çektiğimiz nokta; evlâtların eğitim ve öğretimi gibi mühim bir meselenin, sadece vekâlet mantığıyla çözülemeyecek kadar mühim bir iş olduğudur ki «Korona Günleri» bunu ispatlamış oldu.

Korona Günleri, vekâletleri iptal etti ve talebeyi eve gönderdi. Babaların ve çalışan annelerin de birçoğu eve kapandı. En azından hafta sonu ve birçok zamanda.

Vekâleten eğitim bitti: Şimdi bir süre asâleten eğitimden başka çare yok.

Bu bakımdan her anne-baba, her yaştan evlâdıyla baş başa kaldı. Uzun süreli beraberlikler; kusurları, eksikleri ve problemleri gün yüzüne çıkardı.

HEPİNİZ ÇOBANSINIZ!

İnsanlığın En Büyük Mürebbîsi olan Peygamberimiz buyuruyor:

Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden mes’ulsünüz…

Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden mes’uldür.

Kadın, evinin çobanıdır ve sürüsünden mes’uldür.” (Buhârî, Vesâyâ, 9)

Ayrı ayrı herkes mes’ul…

Herkes anladı ki, kendisinde ne varsa evlâdına onu aktarabilir. Bu bilgi olarak da böyle, uygulama / amel bakımından da öyle.

Meselâ cemaatle namaz, tedbirler dolayısıyla durdurulunca şu âyet-i kerîme geldi akla:

“Evlerinizi namazgâh eyleyin!” (bkz. Yûnus, 87)

Fakat namazgâh imam istiyor. Anlaşıldı ki evin reisi kendisini bir imam teçhizatıyla yetiştirmeliymiş. Yaşayışı da ailesine imamlık / mânevî önderlik edecek şekilde olmalıymış.

Hazır olanlar için, ev küçük bir mektep oluverdi. Hâfız anneler, ders dinledi. Teçhizatlı babalar, çocuklarına bire bir ders anlattı.

Tatbîk edilirse îtinayla,
Her yer zindan, karantinayla,
Her yer, çilehâne ehl-i kalbe,
Hak dostuna her mekânda Kâbe.
Allâh ile ol, devâ da O’nda…
Şâfî ki O’dur, şifâ da O’nda… (Tâlî)

İllâ ilmi kastetmiyorum. Şuurlu fakat tahsilsiz bir baba da;

“–Hadi evlâdım bize bir sohbet yap da dinleyelim.” dedi, yine evi bir dergâha çevirmeyi başardı. Diğer taraftan belki kitap yazmakla meşgul bir baba evlâtlarını ihmal etti.

Lâkin herkes anladı ki, bu iş zordur. Emek ve sabır ister. İhtimam ve alâka ister. Bu emekleri vermeden olmaz. Mektepte de evde de…

EV BİR EĞİTİM MAHALLİDİR

Kur’ân-ı Kerim’de ev; Allâh’ın âyetlerinin okunup müzâkere edildiği, zikir ve tesbihatın icrâ edildiği, güzel sohbetlerin edildiği, göz nûru ve gönül sürûru ailevî münasebetlerin yaşandığı bir eğitim mekânıdır.*

Vekâlet sisteminde bazı anne-babalar şu düşünceyle davranıyordu:

“Çocuk zaten okulda / kursta yoruluyor. Ben onu evde rahat ettireyim.”

Hattâ bu anlayış bazen dînî yaşayıştan taviz raddesine varabiliyordu. Ev, eğitim kaidelerinin askıya alındığı bir tatil yeri olarak görülüyordu.

Şimdi ise, evlâdın evde kalışı uzayınca, anne-baba, bu tatil tavrını sorgulamak mecburiyetinde kaldı. Anlayanlar da anladı ki, olması gerekeni her yerde tatbik etmek gerek.

Evi, uygulanması gerekenlerden istisnâ ve muâfiyetlere sahip bir mekân olarak tutmak, çocuğun zihninde ve gönlünde zaten bir çatallanma meydana getirir. O da büyüdüğünde, evlâtlarının eğitimini vekâlete devredip kendi evinde muâf muâf yaşama plânları yapar!..

Hâlâ anlamayanlar için ise, bu günler büyük zarara yol açtı. Çocuklar, internetle ve atâletle baş başa kaldı. Emek emek ısıtılan ve şekillendirilmeye başlanan demirler soğudu.

Evlâtlarının uhrevî eğitimini ne asâleten ne vekâleten hiçbir şekilde umursamayanlar için ise, bu günler tam bir kâbus oldu. Evlerde nefs-i emmâreler tepişti. Annelere restoran işletmecisi, babalara internet sağlayıcısı muamelesi yapıldı. Herkes internete yüklenince, böyleleri için hayatın tadı kaçtı! İşin içinde ruh, mânâ ve âhiret hazırlığı olmayınca; evler zindana döndü. «Karantina bitse de dağılsak» sıkıntısı içinde yaşanan ruh gerginliği, ruh sağlığına Korona’dan fazla zarar verdi.

“Kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28)

Keşke tam mânâsıyla anlayabilsek…

İnşâallah bir gün bu salgın bitecek, eğitim de mutat zamanlarına dönecek. İnşâallah bugünlerdeki müsbet tecrübelerimizi normal hayata da tatbik ederiz.

O zaman;

Evlâtlarımızın eğitimi için en güzel, en faydalı ve en istikametli müesseseleri arayıp bulmalıyız. Onlara bu vekâleti öyle vermeliyiz. Bu hususta ehl-i dünyanın kısacık dünya hayatının tahsiline verdiği ehemmiyet, bizim için utandırıcı bir mîzan olmalıdır. Onların en iyi okulu, en iyi hocayı bulmak için gösterdiği azim ve ihtimam bize misal olmalıdır.

Vekâleti en iyilere de versek kendimiz kenara çekilmemeli, biz de aynı yolda talebe olmaya talip olmalıyız!..

Evlâtlarımızı âhiret azâbından koruma vazifemizin, ancak biz de elimizi taşın altına koyarsak ve evlerimizi secdegâha ve dergâha çevirirsek yerine geleceğini unutmamalıyız.

Büyüklerimizi şu maddî virüse -biiznillâh- teslim etmediğimiz gibi, küçüklerimizi de her türlü mânevî virüse karşı muhafaza edebilmek temennîsiyle…

_____________________________

* Bkz. en-Nûr, 36-38; el-Ahzâb, 32-33; el-Furkān, 74.

https://www.yuzaki.com/2019/03/kurandan-iktibas-ilhamlar-33-o-evlerde-ki