183. SAYI TAKDİM
Kıymetli Okuyucularımız,
Bahar geldi, bir bahar neşesiyle sevinemedik.
Ramazan geldi; iftar sofraları kuramadık, teravihlerde büyük camilerimize koşup sevinemedik. Korona tedbirleri kuşattı zira hayatı.
Büyük çileler yaşamamış neslimizi, bu kısıtlamalar bile zorladı. Ardı ardına Balkan, Cihan ve Millî Mücadele harplerinde cepheden cepheye koşan dedelerimizin, II. Cihan Harbi’nde yokluğu yaşayan büyüklerimizin yaşadığı zorlukların yüzde biri değil…
Canlarımız sıkılıyor, hattâ aile içi sıkıntılar yaşanıyor. Hâlbuki hayatı bin bir çile harmanıyla dolu olan Peygamberimiz’in mübârek sîmâlarından tebessüm eksik olmazdı. O’nun sevincinin sebebi ne miydi?
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- doyurmakla doyardı, sevindirmekle sevinirdi.
اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ
“Kişi sevdiği ile beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96)
O hâlde biz de, sevinmek için ulvî sebepleri arayalım. Hattâ imtihanın içindeki güzelliği görelim. Mecburen israf etmediklerimizi infâk edelim. Evimizde ailemize daha fazla vakit ayırdığımıza sevinelim.
Tedbirlerimizle bir canı daha kurtardığımıza sevinelim. Havanın temizlendiğine sevinelim. Sokak hayvanlarına su ve gıdâ verelim, sevinelim. Bu Ramazan ve bu bahar nasibimize bu düştü. «Buna da şükür!» diyelim sevinelim.
Sırtımızdaki günah yükü ve kul hakkı veballeriyle, buna rağmen daha beterine uğramadığımıza şükür deyip sevinelim.
Ama mutlaka infâk ile sevinelim, paylaşarak sevinelim. Şu âyetteki kat kat karşılığı temennî edip sevinelim:
“Mallarını Allah yolunda infâk edenlerin misâli; yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tohumun örneği gibidir.
Allah, dilediğine kat kat artırır.
Allah; (ihsânı) bol olandır, bilendir.” (el-Bakara, 261)
Unutmayalım:
MAHRUMLAR SANA EMÂNETTİR
Mahrumların, mazlumların, muzdariplerin, yetimlerin ve kimsesizlerin bize zimmetli olduğunu unutan bedbahtlardan olmadığımıza sevinelim.
O zaman hâdisât nasıl akarsa aksın; iç dünyamızda huzur olur, ferahlık olur, sürur olur.
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; insanlığın, karşı karşıya olduğu sarp yokuşu nasıl aşabileceğini madde madde anlattı.
Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Üstâdımız; Ramazân-ı şerîfi ve Kadir Gecesi’ni lâyıkı veçhile idrâk ettikten sonra, kazandıklarımızı kaybetmememiz ve istikametle muhafaza etmemizin ehemmiyetini kaleme aldı, «İslâm’da İstikamet» başlıklı makalelerinde.
Mevlânâ Hazretleri’nin Gönül Deryâsından devşirilen Sır ve Hikmet İncilerinde ise; «Sevindirerek Sevinmek İkrâm Ederek Doymak» başlığı altında «Cömertlik ve İhsan» anlatılmakta.
Yazarlarımız ve şairlerimiz, «Korona Tefekkürleri»yle karşınızda. Ülke, toplum ve ümmet olarak dayanışmaya davet ediyorlar. Evlerde geçen zamanı güzel değerlendirmeye çağırıyorlar. Mânevî hastalıklardan nasıl korunuruz, onu tefekkür ettiriyorlar. Gerçek bayramı, ebedî bayramı gaye edindiriyorlar.
Hekim yazarlarımız nazarî ve amelî yaklaşımlarla fikir ve tavsiyelerini serdediyorlar. Ülkelerin Korona Karnesini ortaya döküyorlar.
Dünya çok salgın görmüş. Fakat günümüzde Cenâb-ı Hakk’ın lutfu yine de çok daha hafif şartlarda geçiriyoruz. Sevdiklerimizle görüntülü görüşebiliyor, ihtiyaçlarımızı kapımıza getirtebiliyoruz. Yine aynı imkânlarla infâk etmemizin de önünde bahane yok. Tıklayarak, imdâda koşabiliyoruz.
Ne mutlu! Sevindirerek sevinebilenlere…
Ne mutlu! En zor şartlarda da «üsve-i hasene»den en güzel örneği alarak gönül şifâsına kavuşabilenlere…
Ne mutlu! Öteler ötesinde de sevdiğiyle beraber olup sevinebilenlere…
Yüzakıyla..