Mü’minlerin Annesi HAZRET-İ HATİCE BİNT-İ HUVEYLİD -radıyallâhu anhâ-

Nüseybe AKSOY

Hazret-i Hatice Vâlidemiz, mîlâdî 556 yılında Mekke’de doğdu. Babası Kureyş’ten Huveylid bin Esed bin Abdüluzza bin Kusay bin Kilâb’dı. Annesi ise, Âmir bin Lüey soyundan Fâtıma bint-i Zâidetü’l-Esam’dı. Asil bir soya mensuptur. Nesebi baba tarafından Kusay’da, anne tarafından da Lüey’de Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in soyu ile birleşir.

«SEN DE TÂHİRE OL Kİ TÂHİRLER SENİ BULSUN…»

Hazret-i Hatice; câhiliyye devrinde, temizliği ve iffeti ile tanınmıştır. Bu sebeple kendisi; «Tâhire: Temiz kadın» ve; «Afîfe: İffetli kadın» olarak isimlendirilmiştir. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’le evlenmeden önce de putlara tapmayan sâliha bir hanımdı. Aslında bu hususiyeti dahî Âlemlerin Efendisi’ne zevce olmaya bir hazırlık safhasıydı.

Hazret-i Hatice on beş yaşında kabîlesiyle birlikte Kâbe’ye doğru yol aldı. Uzaktan bir yahudi koşarak yanlarına geldi ve;

“–Mekke’nin seçilmiş kabîlesinin kadınları selâm size!.. Yakında bir Peygamber gelecek ve tertemiz bir sîmâya, eşsiz bir ahlâka sahip olacaktır. O Peygamber, tevhîdi getirip sizi putlara tapmaktan men edecektir. Hanginiz O’na zevce olmak isterseniz olun.” dedi.

Kadınlar bu sözleri üzerine, onu alaya alıp hakaret ederek taşladılar. Lâkin yahudinin bu sözleri daha o zamandan Hatice Vâlidemiz’in gönlünde Efendisi’ne karşı büyük bir muhabbet zemini hazırladı ve;

«–Eğer söylediği zât, bu vasıflara sahip olursa O’nunla ben evlenmeliyim!» dedi.

Hazret-i Hatice, Efendimiz -sallâl­lâhu aleyhi ve sellem-’le evlenmeden önce iki defa evlenmişti. Bazı rivâyetlere göre bu evliliklerinden, iki kızı ve bir oğlu dünyaya gelmiştir. İkinci beyinin vefatından sonra; cemal sahibi, soylu ve zengin olması sebebiyle Kureyş’in ileri gelenleri kendisiyle evlenmek istemiş, fakat Hatice Vâlidemiz bu tekliflerin hiçbirini kabul etmemiştir.

«İNSANLAR KARAKTER ve ŞAHSİYETE HAYRANDIR…»

Hazret-i Hatice; geçimini ticaretle karşılıyor, dul olması sebebiyle uzak seyahatlere çıkamıyor ve ticaret kervanlarıyla pek kâr elde edemiyordu. Şam tarafına büyük bir kervan hazırlamıştı, kervanın başında da güvenilir birine ihtiyacı vardı. Hazret-i Hatice yapılan araştırmalar ve istişâreler neticesinde bir kişi üzerinde odaklandı: «Muhammedü’l-Emîn»…

Kölesi Meysere’yi; ilk defa görüştüğü bu zâtı kontrol etmesi için vazifelendirdi. Meysere; Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’le yaptığı bu yolculuk sırasında O’ndaki hârikulâde hâllere şâhit oldu.

Meysere; Efendimiz -sallâl­lâhu aleyhi ve sellem-’i daima bir bulutun gölgelediğini, bulutun hareket ettiklerinde onlarla hareket ettiğini, durduklarında onlarla durduğunu, Rahip Nastura’nın; «O, Son Peygamber’dir.» tespitini… sahibesi Hazret-i Hatice’ye tek tek anlatmıştı. İşte bu yaşanan hâdiseler ile Hatice Vâlidemiz’in tertemiz gönlü; Efendimiz’e akmış, şahsiyet ve karakterine hayran kalmıştı. İlk defa bu sefer esnasında büyük bir kâr elde edilmişti.

Hâdisenin ardından Hazret-i Hatice; Efendimiz -sallâl­lâhu aleyhi ve sellem-’le ilgili bilgiler toplamış, arkadaşı Nefîse ile izdivaç teklifi göndermiştir. Bu sırada Hazret-i Hatice 40, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise 25 yaşındadır.

Nefîse bir gün; Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’le konuşma fırsatı bulmuştu. Şerefli bir aileye mensup olduğu hâlde neden hâlâ izdivaç gerçekleştirmediğini Efendimiz’e sordu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de yuva kurabilecek maddî imkâna sahip olmadığından, kimsenin kendisi ile izdivaç gerçekleştirmek istemeyeceğini ifade etti. Nefîse bu cevap karşısında;

“–Peki; hem zengin hem asil, hem güzel birini bulursan?” diye sorduğunda, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–Bu kimdir?” diye sordu.

Nefîse;

“–Hatice…” dedi.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; bunun imkânsız olduğunu söyledi. Nefîse;

“–Teklifi kabul ediyor iseniz, işi bana bırakınız!” dedi. Müsbet cevap alınca da Hazret-i Hatice’ye müjdeyi verdi.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; durumu amcalarıyla görüşürken, Hazret-i Hatice de amcası Varaka bin Nevfel’e bildirdi. Nikâhları, amcaların konuşmaları ile kıyıldı.

İSLÂM HANIMEFENDİLERİNE…

Nikâhtan sonra Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hazret-i Hatice’nin evine taşındı. Birbirlerine büyük bir muhabbetle bağlandılar. Allah; Hazret-i Hatice’yi Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e zevce kılmakla, bir ikramda bulunmuştur. (Elmalılı Hamdi YAZIR, Hak Dîni Kur’ân Dili, Duhâ sûresi) Yaşça büyük olmasına rağmen, Hatice Vâlidemiz; bir hanım olarak efendisine hürmetkâr olup, çok nâzik davrandı. Maddî ve mânevî hiçbir fedâkârlıktan çekinmedi. Cömertti, şefkatliydi. Hizmetiyle, yuvasını cennet köşkü hâline getirdi. Efendisi’nin bakışından dahî maksadını anlardı. Bu yuva, İslâm hanımefendilerine eşsiz bir misal.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Hazret-i Hatice’den; ikisi erkek, dördü kız olmak üzere altı tane evlâdı dünyaya gelmişti. Fâtıma Vâlidemiz hâriç bütün evlâtları babalarından evvel âhirete intikal etmiştir.

«BEN İNANIRIM!..»

Mekke… Büyük bir vahşet ve zulüm bataklığında. Allah Rasûlü, toplumun içinde bulunduğu hâlden dolayı mahzun. Aynı zamanda O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in rakîk rûhu bir kafese sıkışmışçasına oradan kaçmak için çırpınıyor. Bu sebeple Allah Rasûlü sık sık Hirâ Mağarası’nda inzivâya çekiliyor. Hazret-i Hatice Annemiz, ise büyük bir firâset ve basîret ile Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in peygamberlik ile şerefleneceği günü bekliyor. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; kırk yaşına gelmişti ki yine Hirâ Mağarası’nda olduğu vakitte, vahiy meleği Cibrîl-i Emîn aslî sûretinde Allah Rasûlü’ne Alak Sûresi’nin ilk beş âyetini tebliğ etti. Bir beşer olma hasebiyle, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; bin bir endişe ve korku içinde titreyerek evine geldi ve Hatice Annemiz’e;

“–Beni örtünüz, beni örtünüz!” dedi.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in üzerindeki bu hâl geçince, olanları Hatice Annemiz’e anlattı ve;

“–Ey Hatice! Şimdi bana kim inanır?” dedi.

Hazret-i Hatice Vâlidemiz; hiç tereddütsüz, gözlerinden, gönlünden taşan muhabbetle;

“–Ben inanırım. Çünkü Sen; akrabayı kollar, yetimi koruyup gözetirsin. Âciz olanların yükünü yüklenirsin. Sen böyle iken Allah Sen’i hiçbir vakit mahzun edip utandırmaz.” dedi. (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1; Müslim, Îmân, 252; İbn-i Sa‘d, I, 195)

Bu ne saâdet!.. Aile yuvalarımız işte böylesine firâset sahibi, anlayışlı, itaatkâr sâliha hanımlarla hâne-i cennet olur inşâallah. Allah Rasûlü, hanımının îmân etmesi üzerine; Cebrâil -aleyhisselâm-’ın öğrettiği gibi, beraber abdest alıp namaz kıldılar. Hatice Annemiz böylece, ilk îmân eden hanım olma şerefine ulaştı. Bundan sonra hem malıyla hem de şahsî gayretleriyle Efendisi’nin en büyük yardımcısı oldu.

KUL İÇİN ŞEREFLERİN EN YÜCESİ…

Bir gün Cebrâil -aleyhisselâm- Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e geldi ve;

“–Hatice’ye Rabbinden ve benden selâm söyle. Onu, cennette inciden yapılmış sarayla müjdele. Orada ne gürültü ne de çabalamak var. Zahmet ve külfet bulunmayacak.” buyurdu. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 20)

Hazret-i Hatice de şöyle mukabelede bulundu:

“-O; -Şânı yüce Allah Teâlâ- Selâm’ın kendisidir, selâm O’ndandır. Cebrâil’e de selâm olsun. Ey Allâh’ın Rasûlü! Allâh’ın selâmı, rahmeti ve bereketi Sen’in de üzerine olsun!” (İbn-i Hişâm, I, 259-260; İbn-i Asâkir, Târîhu Dımeşk, c. 70, s. 118)

Allah Teâlâ’nın Cebrâil -aleyhisselâm- ile gönderdiği hususî selâma mazhar olabilmek, bir kul için şereflerin en yücesidir.

ÂMU’L-HÜZN: HÜZÜN YILI

Risâletin onuncu yılı… Müslümanlar boykotta yıpranmış, vefâkâr zevce Hatice Annemiz bütün malını bu yıllarda fedâ etmiştir. Boykot ile yaşanan zor günler hüznü beraberinde getirmişti. Müslümanları düşmanların şerrinden himaye eden amcası Ebû Tâlib, ardından birkaç gün geçmişti ki can yoldaşı ve sırdaşı olan rakîk hanım Hatice Annemiz’in vefatı…

O yıla hüzün senesi dendi. Çünkü hüzün, yüreğindeki acının bir ömür boyu devam etmesi yani o acının dâima hissedilmesidir. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; Hatice Vâlidemiz’den sonra, çocuklarının bakımı, ümmetin hanımlarının eğitimi ve siyâsî yakınlık tesisi gibi muhtelif sebeplerle on iki evlilik yapmış, bu evliliklerine rağmen Hatice Vâlidemiz’in eksikliğini her an hissetmiş ve onu daima özlemiştir.

HAZRET-İ HATİCE ANNEMİZ’DEN ÖĞRENDİKLERİMİZ…

-Allah Rasûlü’nü, en sıkıntılı anlarında; sevgisiyle, sözleriyle tesellî edip, hizmetleriyle ferahlatmıştır.

-İslâm dâvâsına sahip çıkma hususundaki vakarı ile de Allah Rasûlü’ne destek olmuştur.

-Hazreti Hatice Annemiz, firâseti ve basîreti ile Efendimiz’in her hâlini daima anlamıştır.

-Bugünkü İslâm hanımlarına; hayatıyla, yaşayışıyla, mutluluğun ve huzurun yollarını göstermiştir.

Rabbimiz; Hatice Vâlidemiz’in sadâkatinden, firâsetinden, basîretinden, ahlâkından, muhabbetinden bizlere de nasip etsin. Âmîn…