Hâfızlığın Bereketi: SAĞLAM ZİHNÎ YAPI!

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

İslâm medeniyetinin yetiştirdiği bütün zirve şahsiyetler, eğitimlerine Kur’ân tahsili ile başlamıştır. Kur’ân öğrenmiş, ezberlemiş ve onunla hemhâl olmuşlardır. Kur’ân kültürü ile zenginleşmiş, diğer ilimlere ondan sonra adım atmışlardır. «Bed’-i besmele» ilmî yolculuğa başlama merasiminin adıdır. Yani ilim yolu, Kur’ân ile başlatılmaktadır. Doğrusu Kur’ân kültüründen mahrum bir ilimden fayda da umulmaz.

Kur’ân’ın ilk hâfızı Efendimiz -sallâl­lâhu aleyhi ve sellem-, ashâb-ı suffa talebelerine gece-gündüz Kur’ân tâlim ederdi. Medine’deki evlerden arı vızıltısı gibi Kur’ân sesi duyulurdu. Bu muhabbet, asırlardır İslâm coğrafyasında gönülden gönüle aktarılmıştır. Bu halka genişleyip, günümüze kadar sayısız hâfızlar yetişmiştir.

Efendimiz; orduya kumandan tayin ederken Kur’ân kültürü en fazla olan sahâbeyi seçerdi. Dîni tebliğ için hâfızları diğer bölgelere ve kabîlelere gönderirdi. Böylece nice gönüller hâfızların vesilesi ile yeşerirdi. Peygamber terbiyesindeki hâfızlık eğitiminin verdiği mânevî enerji ile nice zorluklar aşılır, yüce gayelere vâsıl olunurdu. Buradan anlaşılmakta ki Kur’ân hâfızı olmanın bambaşka bir mâhiyeti bulunmakta.

Peki Kur’ân eğitimi bize bu hususiyetleri nasıl kazandırmakta?

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- buyurur:

“Her kap içine bir şey kondukça dolar; ancak beyin müstesnâdır! O; ne kadar alırsa, o kadar genişler.”

Dr. Muhammed Ghilan, Viktorya Üniversitesinde nöroloji alanında çalışmakta. Bu minval üzere yaptığı araştırma neticeleri şöyle:

“Beyin, kendini sinir uçları (sinapslar) vasıtasıyla şekillendirebilir, böylece yoğun çalışan bölgeler büyüyüp gelişir. Yani eğitim ve yapılan egzersizler ile beynimiz gelişebilir. Hâfızlık yapan bir kişi de âyetleri ezberlerken, beynin temporal lob bölgesini devamlı sûrette çalıştırır.

Temporal lob, beynimizde hipokampusun da bulunduğu ve hâfızanın pekiştiği bölgedir. Yani bu bölge ne kadar faal olursa; kişinin yeni bilgi öğrenme ve hatırlama kabiliyeti de o kadar yüksek olur.”

Buna ilâveten «Parietal loblar» da Kur’ân öğrenme esnasında yoğun bir şekilde çalışır. Sol lob;

-Okuma,

-Yazma,

-Konuşma,

-Matematik ve mantık alanında çalışan bölgedir.

Dolayısı ile hâfızlık yaparak gelişen okuma kabiliyeti sayesinde; konuşma, matematik ve mantık kabiliyeti de gelişmiş olur.

Sağ lob ise görme ve işitme ile ilgilenir. Konuşma tonunu, harflerin ve kelimelerin doğru şekilde söylenip söylenmediğini kontrol eder. Görme ve duyma yolu ile öğrenir. Aynı zamanda üç boyutlu (visuospatial) görüntülerin işlendiği merkezdir. Bu bölgenin, uzay boşluğunda meydana gelen hâdiseleri kavraması gereken kişilerde çok gelişmiş olması gerekir.

Tarihimizde Ali Kuşçu, Kadızâde Rûmî ve Erzurumlu İbrahim Hakkı misali âlimlerimiz, astronomiye büyük katkılar sağlamıştır. Şüphesiz ki bu kendi gayretleri ve Kur’ân tâlimi ile keskinleşen zihinlerinin birleşimi ile meydana gelmiştir.

Otago Üniversitesinden Prof. James Flynn yaptığı araştırmalar neticesinde şöyle der:

“Beyin gelişimini, vücudumuzun kas gelişimine benzetebiliriz. Antrenman yapılmazsa kaslar gelişmez, çalışmak ise kasları kuvvetlendirir. Öğrenmek de aynı şekilde zekâmızı güçlendirmektedir.”

Kur’ân ile meşgul olurken beynimizin «ön lobları» ve «motor korteksi» de faaliyete geçer. Beynin ön lobunda şu faaliyetler icrâ edilir:

-Hâfızaya alma,

-Hatırlama (geri çağırma),

-Cümle üretme,

-Yazılı metinleri anlama,

-Plânlama ve sosyal davranışlar.

Bu bölge geliştiği zaman, kişide bu alanlarda yaptığı faaliyetler son derece kaliteli bir kıvam kazanır.

Bu bölge kişilerin içtimâî hayatı ve iletişim kabiliyeti açısından önemli bir bölgedir. Yapılan araştırmalarda «Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu» bulunan çocukların beyinlerinde bu bölgenin az gelişmiş olduğu görülmüştür. Bugün birçok evlâdımızda bulunan bu eksiklik, Kur’ân eğitimi ile bertaraf edilebilir.

Kur’ân eğitimi almış bir ilim adamı, çalıştığı alana büyük katkılar sağlar. Kişi Kur’ân eğitimi aldığında; bundan mahrum olanlara nazaran çok mesafe almış olur. Çünkü Kur’ân eğitimi almış bir kişinin beyni; önceden sürülüp, taşları ve çakılları ayıklanmış münbit bir tarlaya benzer.1 Bu tarlaya ne ekilse verimli mahsuller alınacaktır.

İnsanın, hayat yolculuğunda her hâdiseye ince bir bakış ile bakması gerekir. Çünkü öyle hassas mevzular vardır ki bütün hayatı etkiler. Burada ince düşünüş, bizi tehlikelerden muhafaza etmiş olur. «Öyle de olur, böyle de!» anlayışının neticesi hüsran olabilir. Kur’ân tâlimi bize bunu öğretir. Şöyle ki; Kur’ân’da birbirine çok benzeyen âyetler vardır, bunlara Kur’ân tabiri olarak müteşâbih âyetler denir. Kesinlikle birbiri ile aynı olmayan fakat birbirine çok benzeyen bu âyetler arasındaki farka dikkat kesilmiş ve bu hususta keskinleşmiş bir zihin, hayattaki ince farkları da kolayca yakalar ve problemler içerisindeki ince çözümleri görebilir. Elmas, atom seviyesinde müthiş bir dizilime sahip olduğu için elimize aldığımızda gözümüzü kamaştıracak kadar güzel görünür. İşte hâfız da yüksek hassâsiyetli bir zihne sahip olduğu için, böyle duru ve berrak bir yapısı vardır.

Ayrıca bu çalışma uzun bir maraton koşusu gibi olduğu için; hâfızlık yapan kişiler, yorulmak bilmeden çalışırlar, sabır ve sebatları bir meleke hâline gelir. Azim ve dirençleri sağlamdır.

Kur’ân, beyin sıhhatimiz için de çok önemlidir. Bugün alzheimer ve benzeri hastalıklara yakalanmayı engellemek için, zihnî faaliyetler ve lisan öğrenmek tavsiye edilmekte.2 Bir hâfız ise, ömür boyu ezberini tekrarlayarak zihnini canlı tutar. Âyetlerde geçen kelimelerin anlamlarını tefekkür ile de yeni mânâlara kanat açar. Böylece zihni sağlıklı kalır, hastalıklardan muhafaza olur.

Muhteşem mâzîmizdeki muvaffakiyetlerin her biri, Allâh’ın yardımı ve Kur’ânî bir eğitim ile yetişen nesillerin gayretleri ile gerçekleşmiştir. Çağımız yine o mükemmel eğitime ve yetişen âbide şahsiyetlere muhtaç.

Yâ Rab, nasip eyle!..

__________________________________

1. http://hayirlarvakfi.com/vakif-yayinlari/hafizlik-beyni-gelistiriyor/

2. http://muslimvillage.com/2012/02/08/19385/how-the-quran-shapes-the-brain/