İDRÂK ÖTESİ MAKRO ÂLEM

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

Şu gök kubbede nazlı nazlı süzülen hilâl, bize doyumsuz bir seyir güzelliği sunmakta. Sanki bizim içimize ferahlık versin diye gökyüzüne asılmış göz alıcı bir ziynet edâsında. Fakat bir de şöyle bakalım. Ay; dünyanın dörtte bir kütlesine sahip, güneşten aldığı ışığın % 7’sini yansıtan, magmatik kayaçlardan oluşan bir gök cismi.

Kainât, ilâhî kudretin; «Kün!» emri ile yaratıldı. Bütün âlemler bu emr-i ilâhî ile meydana geldi. Hepsinin bir hikmet noktası var. Aya bu nazar ile bakabilirsek tefekkür ufkumuz açılmış olur. Uçsuz bucaksız kâinâta da bu hikmet nazarı ile bakabilirsek kârlı oluruz. Bu muazzam sanata bakıp Sanatkâr’ı göremeyen, ne büyük bir kayıp içerisindedir.

«Kün!» emri ile kâinâtın yaratılmasını, gök bilimi ile ilgilenen uzmanlar «Büyük Patlama» olarak isimlendirip tasdik etmekte. İslâm medeniyeti isimlendirilecek olsa herhâlde bu hâdiseye; «Kâinât ağacının tohumunun çatlaması» yahut «kâinat gülünün tomurcuğunun açılması» mânâlarına işaret eden bir isim olurdu. Ya da; «Kün!» emrine muhatap olmanın verdiği heyecanla coşup taşmaya veya vecd ile semâa koşmaya uygun düşecek bir ifade seçilirdi. Oysa batılı zihinler bu doğuma tam da kendi kültürlerine uygun bir isim vererek; «patlama» dediler.* Bu başlangıç bilim çevrelerinde kısaca şöyle tarif edilmekte:

“Varlığın başlangıcında, sonsuz sıcaklık ve sonsuz yoğunlukta fakat sıfır hacimde bir noktanın bir anda patlaması. Devamında ise her noktanın diğer bütün noktalardan uzaklaşması şeklinde devam eden genişleme.”

Tam da yoktan var edilmenin tarifi aslında. 13,8 milyar yıl önce olduğu tahmin edilen bu hâdiseden sonra kâinat devamlı genişlemekte. Araştırmacılar, bu genişlemeyi uzun yıllar gözledikleri yıldızlardaki renk değişiminden anladılar. Gözledikleri her yıldızın rengi maviden kırmızıya doğru kaymakta idi. Bu, yıldızların bizden uzaklaştığı mânâsına geliyordu. Hattâ cisimlerin ışık hızını geçemeyeceği kabul edilir, fakat çok uzak olan galaksilerin bizden ışık hızından daha hızlı bir şekilde uzaklaştığı hesaplanmıştır.

Peki bu genişleme hangi enerji ile gerçekleşmekte?

Bilindiği üzere uzayda her kütle bir çekim meydana getirmekte. Dünya ve ay arasında da bir çekim mevcut, güneş ile dünya arasında da. Bu çekim sayesinde oluşan denge, gezegenlerin hiç şaşmadan yoluna devam etmesini sağlamakta. Gök adamızda güneş benzeri en az 200 bin yıldız mevcut. Bu yıldızlar ve onların kendi sistemleri hep birlikte bir insicâm içerisinde Samanyolu galaksisi olarak kendi yolunda ilerlemekte. Fakat gök bilimciler yaptıkları gözlemlerde bu kadar kütlenin bu muazzam gök adayı bir arada tutacak çekim kuvveti üretemediğini ölçtü. Bilgisayarlar yardımı ile sun‘î bir galaksi simülâsyonu oluşturuldu. Bu galaksiye şu an Samanyolu’nda gördüğümüz bütün yıldızların toplam kütlesi değer olarak girildi, fakat galaksinin dağılıp gittiği görüldü. Öyle ise galaksileri bir arada tutan başka bir enerji olmalıydı:

KARANLIK MADDE

Bu madde ışığı yansıtmadığı ve soğurmadığı için gözle görülmemekte. Karanlık madde ve karanlık enerjinin ne olduğu tam olarak bilinememekte. Tek bildiğimiz; var olduğu, kütle çekim ile irtibatı olduğu ve çok miktarda olduğu. Karanlık madde, ışığa ve maddeye bizim tahmin edemediğimiz yollarla tesir eden karışık bir yapı. Bunda daha enteresan olan ise;

KARANLIK ENERJİ

Daha önce yıldızların renginin kırmızıya kaymasının bizden uzaklaştıkları anlamına geldiğini söylemiştik. Yani uzaktaki yıldızlar daha hızlı bir şekilde bizden uzaklaşmakta. Hâlbuki daha önce kütle çekim prensibinden dolayı kâinâtın genişlemesinin yavaşlayacağı hattâ duracağı düşünülmekteydi. Araştırmalar kâinâtın hızla genişlemekte olduğunu bu hızın son 5 milyar yılda artarak devam ettiğini göstermekte. Normalde genişleyen nesnelerin yoğunluğu azalır; fakat uzay genişlediği zaman hususiyeti değişmez, sadece daha fazla uzay meydana gelmiş olur. İşte karanlık enerji, uzayın bir çeşit iç enerjisi olarak ifade edilmekte. Bildiğimiz bütün enerjilerden daha güçlü ve zaman geçtikçe daha da güçlenmekte.

Âyet-i kerîmede bu hakikat şöyle ifade edilmekte:

“Göğü kudretimizle Biz kurduk ve şüphesiz Biz genişletmekteyiz.” (ez-Zâriyât, 47)

Dünyanın etrafını saran galaksiler, gözlediğimiz kâinâtın sadece, % 5’lik kısmı. Geri kalan?

% 20 karanlık madde ve asıl çoğunluk ise;

% 75 oranında karanlık enerjiden oluşmakta.

Bu bilim dünyasını hayrete düşüren bir tablo. İnsan aklının âciz kaldığı, açıklayamadığı bir tablo. Bu madde kadîm kaynaklarda ismi geçen «Ether» veya «Esir» olabilir. Ancak henüz yeterli bir dayanak yok.

Karanlık enerji, kâinâtın düzenli bir şekilde ve âhenk üzere akıp gitmesini sağlamakta, fakat misina ipi misâli görünmemekte.

Her binanın bir iskeleti olur. Demirden veya beton ile sağlamlaştırılmış çelik filizler, binanın yükünü taşır. Fakat her iş bitip bina mesken hâline gelince, insanlar; sadece duvardaki renkli boyalara, duvar kâğıtlarına ve süs için konulan tablolara bakar. Asıl işi yapanlar gizlenir. Onlar yıllarca ayakta durup yük çekerler ama yok gibidirler. İşte bu enerjiyi de buna benzetebiliriz. Şu muazzam kâinat da bir sanat galerisi gibi, herkes oradaki muhteşem manzaraları seyredip hayran kalıyor. Aynı şekilde o semâvî kolonları yine göremiyoruz. Sadece eşsiz tabloları seyretmedeyiz.

Âyet-i kerîmede bu hakikat şöyle ifade edilmekte:

“Allah O’dur ki gökleri, sizin görebileceğiniz bir direk olmaksızın yükseltti.”
(er-Ra‘d 2)

KÂİNATTAKİ MAHALLEMİZ SAMANYOLU GÖK ADASI

Samanyolu galaksisinin hızı ilk keşfedildiği zaman şaşkınlığa sebep oldu. Güneş benzeri binlerce yıldız ihtivâ eden galaksimiz sahip olduğu bütün bu yıldızlarla birlikte saniyede 630 kilometre hızla ilerlemekte idi! Yani bir uçağın hızının tam 2500 katı. Peki gök adamız bu kadar hızla hiç sarsılmadan nereye doğru yol almakta?

BÜYÜK ÇEKİCİ

Bilgisayarların güçlenmesi ile artık birçok hâdise simüle edilebilmekte. Yapılan gözlemlerden elde edilen rakamlar bilgisayar tarafından işlenip, galaksi ölçeğindeki hareketlerin ileri sarılması neticesinde çevremizdeki binlerce galaksi ile birlikte belirli bir yöne doğru hareket ettiğimiz tespit edildi. Bu durumda biz de bir noktaya doğru götürülmekteyiz. Uluslararası Radyo Astronomi Araştırma Merkezi bu çekiciyi; «Bir milyar güneşin birleşiminin yer çekim gücüne eşdeğer güçte bir bölge» olarak tarif ediyor.

İnsanoğlu sokakta gezerken kaybolsa endişeye kapılıyor, fakat bu kadar hızla bilmediğimiz bir noktaya doğru gidiyoruz ancak hiç kimsede endişe yok, panik yok! Bütün kullar bir yanlışlık olmadığına kānî, güven içerisinde işine devam ediyor.

Kâinâtın bilinmeyenleri bize acziyetimizi hatırlatmakta. Neticede bütün bildiğimiz, aslında çok az bir bilgiye sahip olduğumuz.

Bunun idrâkinde olanlara ne mutlu!

______________________

* https://www.yuzaki.com/2007/06/patlama-kulturu/