RASÛLULLAH (S.A.S)’İ GÖRME ARZUSU

Âdem SARAÇ vardisarac@yahoo.com.tr

İslâm güneşi, Medine yöresine altı kişiyle doğmuştu. «Birinci Akabe Görüşmesi» olarak kaynaklara geçen bu güzel oluşumda, Hazret-i Es‘ad bin Zürâre de içlerinde olmak üzere altı Yesribli, îmân ile sahâbî olma şerefine ermişti.

Mekke’ye müşrik gelip, müslüman olarak dönen bu altı adam; bir yıl boyunca çok güzel bir çalışma yapmış, ertesi sene on iki olarak gelmişlerdi. Akabe görüşmesine on iki olarak gelseler de, çoğunluğunun ailesi ve birinci derecede akrabaları da müslüman olmuştu.

İslâm’ın nasıl bir din olduğunu ve Kur’ân mesajını çok iyi anlayan Hazret-i Es‘ad bin Zürâre, Peygamberimiz -aleyhisselâm-’dan bu işi en iyi bilen bir uzman istemişti. Hazret-i Mus‘ab, Medine’ye bu şekilde gönderilmişti.1

Aradan sadece bir sene geçmiş olmasına rağmen, Peygamberimiz -aleyhisselâm- ile Akabe’de büyük buluşmayı gerçekleştirmek için yetmiş beş müslüman yola düşmüştü. Daha doğrusu; bozuk bir inanç da olsa hac ile beraber, ticaret yapmak için Medine’den Mekke’ye gelen kafile, beş yüz kişiden oluşuyordu. 500 kişilik kafile içinde, sadece 75 kişilik seçkin ve özel zevât Mekke yolundaydı. Yolculuk sürerken, herkes niyetine göre yol alıyordu. Herkes sevdiğine gidiyordu yani!

Bunca müşrik arasında, müslümanlar da Mekke yolundaydı. Herkes kendi âleminde, herkes kendi kazanacağı şeyi düşünüyordu. Oldukça dikkatli, îtinâlı, heyecanlı bir şekilde yol alan müslümanlar; tek grup hâlinde değildi, her biri kendi kabîlesi içinde, kendilerini saklayarak ilerliyordu!

Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ı görüp, O’nunla konuşabilme sevdası, bütün beden ve ruhlarını sarmış, Rasûlullah muhabbeti ile içten içe yanar olmuşlardı. Ne yaparlarsa yapsınlar tâ yüreklerinin en derin yerinden sökülüp gelen bir «âh!»ları vardı…

–Ah, bir de Rasûlullah -aleyhisselâm-’ı görebilsek!..

İşte bu aşk, bütün her şeylerini kuşatmıştı! O’nu görmek ve O’nunla konuşabilmek! Aşk ve muhabbetlerin en erişilmez derecesiydi bu!

Kutlu yolculuğa bunun için çıkmışlardı. Mekke yolundaydılar! Ahları gerçek olacaktı artık! Mus‘ab Hoca’dan bu büyük müjdeyi alınca, yürekleri ağızlarına gelmişti. Hem öyle ki, bunu hiçbir şey tarif edemezdi.

Hazreti Mus‘ab -radıyallâhu anh-; Medine’deki işlerini düzene koyduktan sonra, hac mevsiminden hemen önce Mekke’ye gelmişti.2

Müslümanların Medine’deki son durumlarının, kat ettikleri merhalelerin, onlara sağlanan imkânların, Evs ve Hazrec kabîlelerinde İslâm’ın nasıl derinliklerine indiğinin ve oradaki müslümanların artık Rasûlullah -aleyhisselâm-’ı himaye etmeye ve korumaya muktedir olup, yeni bir bey’ata hazır olduklarının geniş bir portresini çizdi ve onlarla ilgili haberleri beraberinde getirdi.3

İşte onun çalışmaları sonucunda; Medine müslümanları, Mekke’ye gidecekler ve orada Rasûlullah -aleyhisselâm- ile görüşeceklerdi! O’nu göreceklerdi; O’nu! O’nu görmek! Aman Allâh’ım, ne büyük saâdet olacak bu! Sürekli artan heyecan, aşk ve şevk ile hazırlıklarını bitirip yola koyulmuşlardı.

Medine’nin bu seçkin müslümanlarının hepsi çıkamamışlardı yola. Her biri çok istemelerine rağmen, Mekke’ye gidemiyordu. Bazılarının imkânları yoktu buna, bazılarının da içinde bulundukları şartlar müsait değildi. Bu sebeple gözyaşları içinde; Rasûlullâh’a selâm ve muhabbetleriyle beraber, sonsuz bağlılık sözü göndermeleri görülmeye değerdi.

Yolcular yoldaydılar. O’na gidiyorlardı, O’na! O’nu görecekler ve O’nunla konuşma şerefine ereceklerdi. Kim bilir, belki O’nun o mübârek elini tutma şerefine de ereceklerdi!

Düşündükçe bir başka oluyorlardı! O’na gitmek, O’nu görmek, O’nunla konuşmak ve belki dokunmak O’na! Yollar bu aşk ve heyecan ile alınıyordu. Fakat bitmek bilmiyordu bu uzun yol.

Bunca çalışmalardan sonra, çok büyük bir başarı sağlayan Mus‘ab Hoca; onlardan önce Mekke’ye varmış, buradaki görüşmeleri gerçekleştiriyordu. Onlar da gelip belli yerlere kendi kafileleriyle birlikte yerleştiler.

Mekke’ye vardıklarında heyecanları daha bir artmış, bir an önce O’nu görmek için sabırsızlanmaya başlamışlardı. Ama bu iş öyle kolay değildi. Mekke müşrikleri göz açtırmıyorlardı çünkü. Bundan dolayı her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülüyor, her ayrıntı dikkatle yerine getiriliyordu.

Koca kafile içinde kimin Mekke’ye geliş maksadı neyse, herkes kendi gayesinin peşinde koşmaya başladı. Haccını yapanlar! Çeşitli iş bağlantıları için, kabîleden kabîleye koşuşturanlar! Ticaretlerine ticaret ekleyenler! Rasûlullâh’ı bir an önce görebilmek için, kendince çare arayanlar! O’nu görmeden bu kadar heyecanlanıyorlardı! Ya bir de gördüklerinde ne yapacaklardı acaba?

Peygamber Efendimiz’i görmek için sabırsızlanan Medine’nin nazlı gülleri, yerlerinde duramıyorlardı artık. Mekke görüşmelerini gerçekleştirip, buradaki ortamı gözetlemekte olan Mus‘ab Hoca’yı sürekli sıkıştırıyorlardı:

–Ey Mus‘ab! Rasûlullah -aleyhisselâm- ile ne zaman görüşeceğiz?

–Ne zaman göreceğiz O’nu?

–Rasûlullâh’ı bir an önce görmek istiyoruz!

Bu işin çok ciddî bir şey olduğunu ve çok da risk taşıdığını söyleyen Mus‘ab Hoca, sürekli «sabır» tavsiye ediyordu. Nihayetinde ortam oluşunca, Hazret-i Mus‘ab bin Umeyr, bekledikleri müjdeli haberi verdi:

–Bu gece; gece yarısında, büyük bir dikkat ve gizlilikle Akabe mevkiinde Allâh’ın Rasûlü ile buluşacağız inşâallah!

–Allâhu Ekber, bu gece ha!

–Allâhu Ekber!

–Ancak çok dikkatli olmalıyız. Kimseye bir şey belli etmeyin! İçinde bulunduğunuz kafilelerinizden sessiz ve gizlice ayrılın! Kimsenin bir şey anlamaması için, buluşma yerine herkes kendi imkânları ile gelecek! Her şeyi en ince ayrıntısıyla düşünecek ve ona göre hareket edeceğiz! Öyle ki, kimse kimseyi beklemeyecek! Geç kalan dahî beklenmeyecek! Uyuyan uyandırılmayacak! Şu âna kadar durumun nezâketini anlamayana şu an için zaman kaybedilip anlatılmayacak! Gece vakti ve Akabe mevkiinde, Allâh’ın Rasûlü ile buluşacağız inşâallah! Her birimiz birer müslüman olarak inancımıza göre hareket edeceğiz!4

–Ey Mus‘ab! Senden;

«Müslüman disiplinli insandır.» sözünü çok dinledik ve o disiplini de sende çok gördük! Şimdi sıra bizde, merak etme sen ey Mus‘ab!

–Ben size güveniyorum sevgili kardeşlerim!

–Güvenini boşa çıkarmayacağız ey Mus‘ab!

Allâh’ın Rasûlü’nü görme arzusu, hepsini yerinde duramaz bir hâle getirmişti!

-Sallâllâhu aleyhi ve sellem…-

_________________

1 İbn-i Sa‘d, et-Tabakātü’l-Kübrâ, c. 1, s. 221.

2 Hazret-i Mus‘ab bin Umeyr’in, Mekke’ye ne zaman ve nasıl döndüğü ile ilgili rivâyetler farklıdır. Bir rivâyette Medineli grupla beraber; diğer rivâyette ise onlardan önce ve tek başına Mekke’ye gittiği şeklindedir. İbn-i Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, c. 2, s. 76; Ebu’l-Fidâ İbn-i Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, c. 3, s. 244.

3 Ali Muhammed Sallâbî, İslâm Târihi Asr-ı Saâdet Dönemi, c. 1, s. 441.

4 İbn-i Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, c. 2, s. 83; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s. 302; İbn-i Haldun, Târih, c. 2, s. 12.