Mübârek Bir Gün/Zaman Dilimi: CUMA GÜNÜ

Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

BİR HADİS:
عَنْ أَب۪ى هُرَيْرَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ :
«خَيْرُ يَوْمٍ طَلَعَتْ عَلَيْهِ الشَّمْسُ يَوْمُ الْجُمُعَةِ ف۪يهِ
خُلِقَ آدَمُ ، وَف۪يهِ أُدْخِلَ الْجَنَّةَ ، وَف۪يهِ أُخْرِجَ مِنْهَا ،
وَلاَ تَقُومُ السَّاعَةُ إِلاَّ ف۪ى يَوْمِ الْجُمُعَةِ»
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’tan rivâyet edildiğine göre Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Güneşin doğduğu en hayırlı gün, cuma günüdür. Âdem; o gün yaratıldı, o gün cennete konuldu ve o gün cennetten çıkarıldı. Kıyâmet de ancak cuma günü kopacaktır.”
(Müslim, Cum‘a, 18)

BİR MESAJ:
“Cuma günü, duâların müstecâb olduğu mübârek bir gündür. Onun için cuma gününü kıymetini bilip değerlendirmeye bak!”

Cumâ gününde mübârek bir an verilmekte…
O kutlu anda duâlar kabûl edilmekte…
Şu demde âlem-i İslâm için duâ edelim;
Muvâfık eyleye Rabbim, o müstecab vakte…

Henüz sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medine’ye hicret etmemişti. Birinci Akabe Bey‘atı sonrasında Medine’den gelen on iki kişi müslüman olmuş, Mekkeli müslümanlar da gruplar hâlinde Medine’ye hicret etmişlerdi.

Medine, farklı din mensuplarının yaşadığı bir şehirdi. Hıristiyanlar pazar gününü, yahudiler de cumartesi gününü bayram günü olarak benimsemişlerdi. Medineli müslümanlar ve Mekke’den hicret eden muhâcir müslümanlar da, kendilerine has özel bir günün tahsis edilmesini arzuluyorlardı.

İslâm’ı öğretmek için Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz tarafından Medine’ye gönderilen Mus‘ab bin Umeyr -radıyallâhu anh-; bir mektupla, müslümanların bu taleplerini Hazret-i Peygamber’e bildirmişti. Sonrasında sevgili Peygamberimiz; müslümanlar için bayram günü olarak cuma gününü tayin etmiş, aynı günde iki rekâtlık bir namaz kılınmasını ve hutbe okunmasını istemişti. Hazret-i Mus‘ab da Peygamber Efendimiz’in bu emrine uyarak, cuma günü müslümanlara namaz kıldırmıştı. Böylece cuma günü, müslümanlar için özel bir gün olmuştu.

Evet, cuma günü müslümanların bayram günüdür. Cuma günü; müslümanlar için, özel ve mübârek bir gündür. Hadîs-i şerîfin ifadesince cuma günü, bizim en fazîletli günlerimizdendir. (Ebû Dâvûd, Salât, 200)

Çünkü serlevhâ hadîsimizde de ifade edildiği gibi cuma günü, güneşin doğduğu en hayırlı gündür. Hazret-i Âdem -aleyhisselâm- cuma günü yaratılmış, yine o gün cennete konulmuştur. Kıyâmet de cuma günü kopacaktır.

Cuma günü, müslümanların bir araya gelip kaynaştığı; müslümanların kardeşlik, dayanışma ve yardımlaşma rûhunu pekiştirdikleri bir gündür.

Cuma günü, duâların kabul edildiği zaman dilimlerinden biridir. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Cuma günü öyle bir an vardır ki; kul o anda Allah’tan bir şey dilerse Allah, mutlaka ona o isteğini verir.” (Tirmizî, Cum‘a, 2)

Onun için cuma günü, zikir ve duâ günüdür. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bu mübârek günde kendisi için çokça salevat getirilmesini tavsiye etmiş ve bu salevatların kendisine ulaştırılacağını bize haber vermiştir. (Ebû Dâvûd, Vitr, 26)

Cuma günü özel bir gündür. Bu bakımdan mü’min, cuma günü geldiğinde temiz elbiseler giyinip güzel kokular sürünmelidir. Yüce dînimizde temizliğin çok mühim bir yeri vardır. Cuma günü mü’min, diş temizliğini yapıp eğer imkânı varsa gusül abdesti almalıdır. Zira cuma günü gusletmek, müslüman için fazîletli ve sâlih bir amel olarak görülmüştür. Nitekim sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Bülûğa ermiş olan herkesin cuma günü gusletmesi, misvak kullanması ve mümkün olduğu kadar koku sürünmesi gerekir.” (Müslim, Cum‘a, 7)

Yine bir sözünde bizlere şöyle hitap etmiştir:

“Ey insanlar! Bu gün geldiğinde yıkanın ve her biriniz bulabildiği kokuların en güzellerini sürsün.” (Ebû Dâvûd, Tahâret, 128)

Cuma günü mübârek bir gündür. Bu günü anlamlı ve mübârek kılan hususlardan biri de cuma namazıdır. Cuma Namazı, birçok fazîleti bünyesinde barındıran özel ve mühim bir namazdır.

Cuma namazında müslümanlar; zengin fakir, âmir memur bir araya gelir, aynı safta huzurda dururlar.

Sevgili Peygamberimiz bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmaktadır:

“Cuma günü olduğu zaman melekler mescidin kapısında durur, gelenleri öncelik sırasına göre yazarlar.

•En erken gelen (Allah için) bir deve bağışlayan gibidir.

•(Ondan) sonraki bir sığır bağışlayan gibidir,

•Sonraki bir koç,

•Daha sonraki bir tavuk,

•En son gelen ise bir yumurta bağışlayan gibidir.

İmam hutbeye çıkınca melekler (sevapları yazmayı bırakarak) sahifelerini dürüp zikri (hutbeyi) dinlemeye başlarlar.” (Buhârî, Cum‘a, 31)

Bu bakımdan mü’min; cuma namazına gitmeli, hattâ mümkünse erkenden mescide gitmelidir. Bu konuda ihmalkârlık göstermemelidir. En mühimi, mazeretsiz olarak cuma namazını terk etmemelidir. Zira bunun vebâli büyüktür. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

“Her kim önemsemediğinden dolayı cuma namazını üç defa terk ederse kalbi mühürlenir.” (İbn-i Mâce, İkāme, 93)

Ehemmiyetinden dolayı Rabbimiz, cuma namazı vaktinde alışverişi bırakıp namaza koşmamızı emretmiş ve biz mü’minlere şöyle seslenmiştir:

“Ey îmân edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allâh’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.” (el-Cum‘a, 62/9)

Onun için cuma namazı vaktinde alışverişi bırakıp hemen namaza koşmalıyız. Zaten şunu idrâk etmeliyiz ki, bu mübârek saatte yapılan alışverişin bir bereketi de olmaz.

Cuma namazında hutbe vardır. Hutbe; müslümanların hepsinin bir arada olduğu bir anda, ortak konuların konuşulduğu bir zaman dilimidir. Onun için mühimdir. Mü’min, cuma günü ve namazının ehemmiyetini idrâk ettiği gibi hutbenin de ehemmiyetini idrâk etmeli, sükûnet ve huşû içerisinde hutbeyi dinlemelidir. Hutbe esnasında cep telefonu gibi kendini zikirden alıkoyan şeylerle meşgul olmamalıdır. Bu tür davranışlar, İslâm âlimleri tarafından mekruh olarak değerlendirilmiştir. Zira cuma günü zikir günüdür. Hutbe de bir zikirdir.

Fahr-i Kâinât Efendimiz; bir hadîs-i şerifte zikredildiğine göre, hutbe esnasında yanındakini îkaz etmeyi bile hoş görmemiştir. (Buhârî, Cum‘a, 36)

Müslümanın cuma gününe ve namazına önem vermesi, günahlarının bağışlanmasına sebep olur. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Her kim gusleder, sonra cumaya gelip belirlenen namazı kılar, sonra hutbesini bitirinceye kadar sessizce (imamı) dinler, sonra onunla beraber namazını kılarsa, o cuma ile sonraki cuma arasındaki günahları, ayrıca üç günlük günahları daha bağışlanır.” (Müslim, Cum‘a, 26)

Onun için cuma namazı, müslümanların titizlik göstermesi gereken mühim bir namazdır. Hazret-i Hafsa -radıyallâhu anhâ- Vâlidemiz’in naklettiğine göre, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Cuma namazına gitmek, bülûğa ermiş herkese farzdır.” (Nesâî, Cum‘a, 2)

Şu hususun hatırlatılmasında fayda vardır ki Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; kadın, çocuk ve hastaları cuma namazına katılmakla mükellef tutmamıştır. (Ebû Dâvûd, Salât, 208)

Cuma günü mü’minler için bayram niteliğinde bir gün olduğu için sadece o gün oruç tutmak hoş karşılanmamıştır. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Sizden herhangi biriniz cumadan bir gün önce veya bir gün sonra da oruç tutmadıkça (sadece) cuma günü oruç tutmasın!” (Buhârî, Savm, 63)

Evet, cuma günü fazîletlerle dolu özel ve mübârek bir gündür. Onun için mü’min; cuma gününün hayır ve bereketinden mahrum kalmamalı, haftanın en fazîletli günü olan cuma günü geldiğinde; zikir, duâ ve salevâtı çoğaltmalıdır.

Mü’min; bu mübârek günde eğer imkân bulabilirse gusül abdesti almalı, güzel kokular sürünüp temiz elbiseler giymelidir. Sonra zikir ve duâlar ederek, salevat getirerek erkenden mescide doğru yol almalıdır. Mescide girdiğinde huşû içerisinde namazını kılmalı, sükûnet içerisinde hutbeyi dinlemelidir.

Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden bir mü’min; cuma namazına ehemmiyet vermeli, mazeretsiz bu ehemmiyetli ve mübârek namazı terk etmemelidir. Terk ettiğinde başına neler geleceğini de iyi hesap etmelidir.

Velhâsıl; cuma gününün geldiği, mü’minin üzerinde hissedilmelidir.

Rabbim; cümlemizi cuma gününün ve cuma namazının kıymetini bilip değerlendirebilen mü’minlerden eylesin!

Rabbim, cümlemizi rızâsından ayırmasın!

Âmîn…