MEHMET PARMAKSIZ AĞABEY

Mehmet MENCET

Kaleme alınmak istenen yazıların şüphesiz en zoru, sevdiğiniz insanların arkasından onu anlatmak…

2 Ağustos 2019’da yüce Allâh’ın sonsuz rahmetine, sevdiklerinin yanına tevdî edilen Mehmet PARMAKSIZ Ağabeyimiz tam bir gönül insanı idi. 1974 yılında ilk vazife yeri olarak Urfa’nın Hilvan ilçesine tayin oldum. Benim için ilk vazife yeri, ilk gurbet.

Urfa müftüsü Halil GÖNENÇ Beye selâm götürmüştüm. Biraz sohbetten sonra;

“–Ben hafta sonraları burada olmayabilirim, siz de hafta sonları gelirsiniz. Ben sizi iyi bir aile ile tanıştırayım.” dedi. Beni Urfa Ulu Camii yanında İzmir Pazarı adında bir konfeksiyon mağazasına götürdü. Girer girmez etkilendim, burası mağaza değil âdeta bir dergâhtı.

1994 yılında Mîrac Kandili’nde Mekke’de vefat eden Es‘ad ve Mehmet Ağabeylerle tanıştık. Tarifi zor bir sevgi çağlayanı oluştu; fedâkârlık, sevgi, muhabbet, Allah için vermek, iyi bir kul olmanın bütün özelliklerini gördüm. Mağazanın bir bölümü tamamen hizmete tahsis edilmiş; her türlü ikram, maddî mânevî yardım eczahânesi gibiydi. Malûm küçük bir kasabadaydık. Her türlü ihtiyacımızı Urfa’dan karşılamamız îcap ediyordu. Eksikler çok, bazı şeyleri taksitle almak için gittiğimde bana;

“–Kıyafet konusunda buradan, olanları al. Burada yoksa…” diyerek kasayı açtı ve; “Ne gerekiyorsa kasadan ihtiyacını gör, taksitle bir şey alıp fâize bulaşma!” dedi.

Mağazada bazen şahit olurdum… Çoğu hanım olan müşterilerin yüzlerine bakmadan isimlerini deftere yazar, başka soru sormazlardı. Ben de saf saf;

“–Ağabey! Ne kimliklerine bakıyor ne de kefil istiyorsunuz…” deyince;

“–Onlardan bugüne kadar bizi aldatan olmadı. İnşâallah olmaz!” dedi.

İşyerleri ve evleri âdeta bir kervansaray veya dergâh gibi idi. Çocuklar da dâhil bütün ev halkı hizmet ederlerdi. Topçu Han da onların bağışı idi. Evlerinde Es‘ad Erbîlî Hazretleri’nin muhterem babalarına hediye ettiği bir cübbe vardı. Her ziyaret ettiğimizde bize giydirirdi. Bir ara bir albay ağabey ısrar etmiş; «Birkaç gün bende kalsın.» diye evine götürmüş. Rüyasında Sâmi Efendi Hazretleri’ni görmüş; “Es‘ad! Emânete riâyet et, evden çıkarma!” diye onu îkaz etmiş.

7 ay kadar da Urfa’da geçici vazifelendirildim. Adliyedeki meslektaş ağabeyler bazen bana takılırlar;

“–Sen bunlardan ne anlıyorsun?” derlerdi. Onları da tanıştırdım; çok titiz, çok kuralcı olanlar bile; “Ne kadar değerli, zarif insanlar. Haklıymışsın…” dediler…

Her hafta sonu Bozova yakınında bulunan bağlarına hepimizi götürürlerdi. O zamanki şartlarda rahmetli Mehmet Ağabey çubuk ve odunlarla gözleri kızarıp yaşararak 50-60 kişiye kebaplar hazırlar, yedirir, hizmet ederdi. Es‘ad Ağabey de doyulmaz sohbet ve hatm-i hâcegân yaptırırdı. Bu arada yanık sesiyle ilâhîler söylerdi, zikirlere kuşlar da eşlik ederdi. Ali YAVER saraç ama hâfız. Tenekeci Mahmut, Kemal YETKİN Ağabey ve diğer arkadaşları bize âdeta dünyada cenneti yaşatırlardı. Ne zaman o ilâhîleri dinlesem gözlerim dolar. O yılları, o güzel insanları hasretle, özlemle anarım. Mehmet Ağabey ve Es‘ad Ağabey; dostlarını hiç unutmazdı. Türkiye’de o tarihlerde ulaşımı zor olan Sulakyurt, Erbaa, Kozan ve Antalya’ya otobüsle teşrif ettiler. Bizlere faydalı hâllerinden istifade ettirirlerdi. Bayram tebriklerini hiçbir zaman aksatmadılar.

Mehmet Ağabey, 1994 yılından bugüne kadar hizmetlerini; maddî-mânevî olarak yerine getirmiş, engin bir gönül insanı olarak gözü yaşlı, sade ve büyük mahviyet içinde yürütmüş, muhabbet ve teslîmiyet hâlinde vefatına kadar sürdürmüştür. Vefatından birkaç gün önce de konuşmuş, hâl hatır sormuştuk.

Mehmet ve Es‘ad Ağabeyleri anlatmak çok zor. Hani derler ya, anlatılmaz yaşanır diye. İşte öyle, kelimelerin anlatmakta kifâyetsiz kaldığı şahsiyetlerdi. İkisini birbirinden ayıramam. Hâllerinde sahâbenin hayatına benzeyen hâller gördüm. Diğergâmlık, dünyaya değer vermeme, derin bir muhabbet ile üstâda bağlılık örneklerini onlarda gördüm. Hayatımda; örnek alınacak, arkasından gidilecek, sırât-ı müstakîmden ayrılmayan, her hâllerini Kitap ve Sünnet çizgisinde yaşayan azın azı örnek şahsiyetler âdeta köşe taşları gibi. Bu dünyada onları her hâlleriyle sevdik. İnşâallah onlar da bizi bu muhabbetten uzak tutmazlar. «Kişi sevdiğiyle beraberdir.» hadîs-i şerîfine güvenerek umut ediyoruz…

Hislerimi ifade etmekte zorlanıyorum. Bugünlerde de ne kadar tanıdığım muhteremler varsa, hepsini Cenâb-ı Hakk’a uğurladık. Rabbimin rahmeti, merhameti onları üzerine olsun. İnşâallah yerlerine hayırlı halefler yetişir…