175. Sayı TAKDİM

Kıymetli Okuyucularımız,

Biz kime benzeriz?
Tabiî ki cedlerimize, öyle değil mi?
Sosyal verâsette işler, genetik ilmindeki gibi otomatik yürümüyor.
Mâzîye bakıyor hayran oluyoruz, fakat istikbâle bakıp mücrim gibi titriyoruz. Çünkü birtakım cürümlerin ceremesini elbette mücrimler çeker.
Hangi cürüm? Mâzîmizi şanlı, ecdâdımızı ihtişamlı yapan değerler silsilesini terk etme suçu elbette. O kıymetli değerleri bırakıp; felsefelerin, cereyanların ortasına attık kendimizi ve şimdi soyguna uğramış bir zavallı yolcu gibi titriyoruz.
Biz kendimize benzemeliyiz. Biz ceddimizi ceddimiz yapan rûha bürünürsek, kendimize benzer ve kendimize geliriz:
Tasavvuf Rûhuyla Mezcolmuş
ANADOLU DERVİŞİNİN RÛHU
Çünkü;
“Toplumlar, kütüphânelerin tozlu raflarında kalmış kara kaplı felsefe kitaplarının üzerine abanmış bilgiçlerin rûhuyla selâmete kavuşamaz.
İnsanlığı hakikî saâdet ve selâmete çıkaracak olan, Kur’ân ve Sünnet kültürüyle yoğrulup tasavvufî hikmetlerle kemâle ermiş olan dervişlerin rûhudur.”
Unutmamalı ki bu iki cenâhın rûhu her şeyde zıt…
Biri edep diyor, diğeri çılgınlık.
Biri hayâ diyor, diğeri küstahlık.
Biri nefsi kontrol et diyor, diğeri nefse özgürlük nâraları atıyor.
Eğitim dünyamız, hangisini esas alacak?
Bizi bize benzemez hâle getiren eğitim dünyası… Bu cürümden ne zaman vazgeçecek? İkbâlimize kara zulmetler çökünce mi?
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; bizi diriltecek ve yaşatacak rûhu tarif etti: Bize elest bezminde üflenen ilâhî ruh ve Hazret-i Peygamber’in kalbine vahyedilen ruh olan Kur’ân-ı Kerim…
Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Anadolu Dervişinin Gönül Dünyası»nı, kitap çapında bir çalışmadan hulâsa ettiği makalesiyle mecmûamızda. «Kur’ânî Tâlimatlar»da da bir başka edep var:
«Tevâzu ve Hiçlik…»
Dosyamızda; aile, kadın-erkek münasebetleri ve tesettür çerçevesinde hayâ ve utanma duygusunun yaşadığı zemin kayması ele alınmakta.
Sokakları çirkinleştiren hayâsız akınlar ve arsız cereyanlar nereden esiyor? Neden esiyor?
İnsanımız neden;
“Burnunu göstermekten utanan süt ninelerimiz”e değil de, Sodom Gomore’den Pompei’den kalmış döküntülere benzer oldu?
Zaman; eğitim için yıl başı… Aynı zamanda hicrî sene başı…
Zaman tefekkür, teşhis ve tedavi zamanı…
Baştaki suâle cevap:
Ten elbette rûha benzeyecek. Kimin rûhu olacak o ruh, ona biz karar vereceğiz!..
Rabbimiz’in üflediği ruh mu?
Şiirler, nükteler, hâtıralar, nasihatler, tarihî iktibaslar ve hattâ tâziyeler, hep o rûha çağırıyor. O rûhu çağırıyor.
Anadolu dervişinin rûhunu…

Yüzakıyla…