BABAMIN ARKADAŞLARI KİM?

Fahri SARRAFOĞLU sarrafoglufahri@gmail.com

Bekir Beyin, ilkokul 3. sınıfa giden çocuğu Kerem, okul dönüşü;

“–Baba, yarın öğretmenimiz seni istiyor. Mutlaka gelecekmişsiniz.” dedi.

Bekir Bey;

“–Aaa! Nereden çıktı bu? Daha yeni, okul aile birliği toplantısı yapıldı. Hem neden ben? Annen gitse olmuyor mu?” diye sordu.

Kerem ise;

“–Hayır baba, öğretmenimiz özellikle sizin gelmenizi istedi. Hem bu toplantı sadece babalarla ilgiliymiş.” dedi.

Bekir Bey, şaşırmıştı. Oğlu Kerem yaramaz bir çocuk değildi ki. Öğretmen kendisini niye çağırmış olabilirdi? Eşi Nilay Hanım da bir anlam veremedi bu duruma. İkisi de sabahı zor ettiler. Bekir Bey; iş yerini arayarak işe biraz geç geleceğini söyledikten sonra, hemen Kerem’in okuluna gitti. Kerem’in öğretmeni; ilk ders beden eğitimi olduğu için kendi sınıfını beden eğitimi öğretmenine teslim etmiş, gelen velilerle görüşmek üzere okulun toplantı salonuna geçmişti. Bekir Bey ve diğer veliler öğretmenin ne söyleyeceğini merakla bekliyorlardı.

Öğretmen Ayşen Hanım hemen söze başladı:

“Değerli veliler fazla vaktinizi almak istemiyorum. Sizi çağırma sebebim, öğrencilere sınıfta yazmalarını istediğim çok kolay bir ödevle ilgilidir. Ders sırasında, öğrencilerimden babalarının arkadaşlarını ve ne iş yaptıklarını bir kâğıda yazmalarını istedim. Öğrencilerim de yazmaya başladı. Bunu istememdeki maksadım ise, çocukların babaları ile olan ilişkileri ve onların mesleklerini ne kadar tanıyıp tanımadıklarını ölçmek içindi. Kâğıtları toplayıp okumaya başladığımda çok şaşırdım ve gerçekten çok üzüldüm. Birazdan çocuklarınızın yazdığı kâğıtları size de dağıtacağım. Eminim siz de benim gibi üzüleceksiniz.”

Öğretmen Ayşen Hanım, bir taraftan her veliye çocuklarının kâğıtlarını dağıtıyor, bir taraftan da konuşmaya devam ediyordu:

“Sizin de gördüğünüz gibi çocuklarınız; sizin arkadaşlarınız yerine, televizyonda izledikleri dizideki kişilerin isimlerini yazmışlar. Komedi programlarındaki oyuncuların roldeki isimlerini yazmışlar. Çünkü ailece onu izliyormuşsunuz. Bazı yarışma programındaki sunucu isimlerini yazmışlar. Çünkü yemek sırasında en çok o program hakkında konuşuyormuşsunuz. Hattâ bazı dizilerdeki kahramanlardan evde o kadar bahsediyormuşsunuz ki; «Babamın en iyi arkadaşı şu dizideki şu oyuncu…» diye onun ismini bile yazan öğrencim var.”

Toplantıya gelen öğrenci velileri bu duruma hem şaşırmış hem de üzülmüşlerdi. Öğretmen Ayşen Hanım konuşmasının sonunda şunları söyledi:

“Değerli veliler! Bu da bize gösteriyor ki, günlük koşuşturma içerisinde evinize demek ki misafir gelmiyor. Veya çocuklarınızı arkadaşlarınızla hiç tanıştırmadınız. Sizden ricamız; bu vahim durumun önemini kavrayarak, çocuklarınızı arkadaşlarınızla da tanıştırmanız ve daha çok sosyalleşmelerini sağlamanızdır. Çocuklarınız televizyon dizi kahramanları ile değil, sizin arkadaşlarınızla tanışarak büyüsün. Televizyon ile değil, çocuklarınızla daha çok zaman geçirmenizi rica ediyoruz.”

Kısaca:

“Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da size de rızkı Biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur.” (el-İsrâ, 31)

«Çocuk öldürmek artık eskide kaldı.» diye düşünmeyelim. Çocukları kontrolsüz şekilde televizyon karşısına koymak da onu yaşarken öldürmektir.

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında; acımasız, güçlü, Allâh’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (et-Tahrîm, 6)

“Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabîlelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (el-Hucurât, 13)