LİDERLER İSLÂM’A KOŞUYOR -4-

Âdem SARAÇ vardisarac@yahoo.com.tr

Hazret-i Mus‘ab -radıyallâhu anh-; saldırgan bir tavırla gelen Sa‘d bin Muâz’a Rasûlullah -aleyhisselâm-’ı öyle güzel anlattı ki, Sa‘d hayran kaldı. Mus‘ab Hoca, Peygamberimiz şahsında İslâm’ı anlatmaya çalıştı. Tekrar geriden alıp, yeni bir hamle ile muhatabını her yönüyle konunun içine çekmek istedi:

–Biz birbirimizi yiyenler iken, şimdi birbirimize yedirmeye başladık! Rasûlullah -aleyhisselâm- bizi Kur’ân ile yeniden inşâ etti!

–Kur’ân ile mi inşâ etti?

–Önce insan olmayı öğrendik!

–Hepimiz insan değil miyiz?

–İnsanız tabiî! Ama insanlıkla alâkası olmayan insanlardık! İnsanlığın sultanından insanlığı öğrendik! Sonra da İslâm ile beraber müslüman olduk! Yeni bir kalıba döküldük sanki. Sürekli birbirimizi yerken, şimdi ise birbirimize yedirir hâle geldik! Önceleri güçlülerimiz zayıflarımızı eziyordu. Şimdi ise zayıflarımız güçlülerimizin himayesinde artık!

–Sizi bu hâle getiren nedir?

–Kur’ân-ı Kerim dedim ya! Allâh’ın kelâmı, âyetler yani!

–O âyetlerden yanında var mı?

–Var elbet.

–Onları bana okur musun?

Sa‘d bin Mu’âz artan bir hayranlıkla dinlerken, artık alıcı olmaya da başlamıştı. Mus‘ab Hoca, ona da Kur’ân okudu.1

Tepeden tırnağa değişmek böyle olurdu herhâlde. Yerinde duramaz bir hâle gelen Sa‘d bin Mu’âz, büyük bir heyecanla atıldı:

–Bu ne güzel, bu ne tatlı, bu ne içli bir kelâm!

–Vahiydir çünkü bu! Allah kelâmıdır, Allah kelâmı!

–Ben böyle bir şeyi ilk defa dinliyorum ey Mekkeli!

–Kur’ân-ı Kerim’dir bu ey Medineli!2

–Siz bu dîne girmek için ne yaparsınız?

–Önce yıkanıp, üstünü başını temizlersin. Sonra da şahâdet getirir ve iki rekât namaz kılarsın…

Huzurun kaynağından huzur alan Sa‘d, hemen söylenenleri yaptı. İslâm ile şereflendi. Hemen ardından da yerinden fırlayıp kalktı:

–Tattığımı tattırmak istiyorum! Şimdi hemen gidip kavmimi İslâm’a davet edeceğim ey Mus‘ab! İstersen onları alıp buraya getireyim, istersen gidip kendim tebliğ edeyim!

–Kendi kavmini kendin daha iyi tanırsın ey Sa‘d! Öyle görünüyor ki, bizzat kendin gidip tebliğ etsen, daha iyi olacak.

–Öyleyse bana müsaade!

–Allah yâr ve yardımcın olsun ey Sa‘d!

Öldürmek veya en azından buradan kovmak için öfkeyle gelen Sa‘d, şimdi îmân etmiş bir müslüman olarak dönüyordu. Kabîle reisi Sa‘d, şimdi Hazret-i Sa‘d -radıyallâhu anh- olmuştu!

Hiç zaman kaybetmeden kabîlesini topladı. Evs kabîlesinin her ferdi, bu toplantıya katıldı. Çünkü onlar reislerine çok bağlıydılar:

–Ey kavmim, beni nasıl bilirsiniz?

–Sen bizim başımızsın! Sen bizim önderimiz, en akıllımız ve en iyimizsin! En bilgemiz sensin bizim!

–Peki ben bir şeye karar versem, verdiğim karara sizi de çağırsam, ne dersiniz?

–Sen bize denizi göster, biz yine dalarız!

–Öyleyse beni iyi dinleyin! Sizden, şimdiye kadar size zarar verici bir şey istedim mi ben?

–Hayır!

–Size zarar verecek bir şeyi emrettim mi?

–Hayır!

–Öyleyse şimdi daha da iyisini istiyorum sizden. Şimdiye kadar neyi emrettimse ve neyi yasakladımsa, onların çok üstünde bir şeyi emrediyor ve yasaklıyorum!

–Emret, emrini yerine getirelim! Yasakla, yasakladığını atıp terk edelim!

–Allah ve Rasûlü’ne îmân etmenizi emrediyorum önce! Şurada O’nun temsilcisi bulunuyor. Gidip bizzat dinledim ve onun şahsında Allah ve Rasûlü’ne îmân ettim!

–Yani sen müslüman mı oldun yoksa ey Sa‘d?

–Evet, ben müslüman oldum elhamdülillâh! Şimdi de sizden Allah ve Rasûlü’ne îmân etmenizi istiyor; «Müslüman olunuz!» diyorum. İsteğim de emrim de budur! Putlara tapmayı yasaklıyorum, bunun için de bütün putları atıp kırmanızı istiyorum! Eğer îmân edip müslüman olursanız, kabîle reisi olarak başınızda durmaya devam edeceğim! Yok; eğer îmân etmezseniz, bu benim sizinle son konuşmam olacak!

–Sen bizim en bilgemiz ve başımızsın! Sen neredeysen, biz de oradayız. Şimdi söyle bize ey Sa‘d! Bu yeni dîne nasıl girilir?

Hazret-i Sa‘d bin Mu’âz -radıyallâhu anh-, öyle içten «Kelime-i Şahâdet» getirdi ki, bütün kabîlesinin gönüllerinde fırtınalar estirdi. Hemen oracıkta bütün kabîle İslâm ile şereflendi.

Lider olarak önde gelen biri olduğu gibi, müslüman olarak daha bir öne geçmişti. Hemen ardından da kavmini İslâm’a davet etmişti.

Peygamber Efendimiz’in temsilcisi, O’nu çok iyi temsil etmişti çünkü.

-Sallâllâhu aleyhi ve sellem…-

__________________

1 Kur’ân-ı Kerîm, Zuhruf Sûresi, 43/1-14.

2 Taberî, Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk, c. 2, s. 236.