İYİ İNSAN

Zahit GENÇ zahitgenc80@gmail.com

İnsanların kendisine, çevresine, mensubu bulunduğu milletine, inandığı dînine karşı vazife ve mes’ûliyetleri vardır. Bunları yerine getirdiği ölçüde; insanların mutluluk ve huzuru, devletlerin de güçlülük ve devamlılığı sağlanır.

İnsansız millet, milletsiz devlet olamayacağı gibi, devletsiz de düzenli, sistemli güzel bir hayat olması zordur. Hayatı, yaşamayı ya da dünyayı mânâlı kılan da insandır. İnsanı iyi ve güzel yapan da başta îmânı, sâlih amelleri, ilmi ve irfânıdır.

Batılı mütefekkirlerin erdem, bizim ise fazîlet dediğimiz haslet; doğruluk, çalışkanlık, fedâkârlık, sevgi, hoşgörü, yiğitlik, mertlik, yardımseverlik gibi bütün iyiliklerin tamamına verilen addır. Yani bütün bu güzel vasıfların oluşturduğu mânevî durum, gönül ve ruh güzelliğini sağlayan, kişiye sağlam bir şahsiyet kazandıran değerler bütünüdür.

Fazîlet sahibi bir insan ise; bu güzellikleri, iyilikleri şahsında toplayan, takdir edilen, topluma yön veren, sevilen, sayılan, kıymetli ve örnek insandır.

Güzel ahlâk sahibi bir insan olmanın değerini en iyi bilen ve değerlendiren kişiler de mütefekkirler ve âlimlerdir. Bunlar farklı pencerelerden bakarak; insanlara fazîlet sahibi olmanın güzelliğini, önemini veciz sözlerle bildirmişlerdir. Bu sözlerden çıkan sonuç ise aynıdır.

Meselâ Sokrates:

“Erdem rûhun güzelliğidir.”

Eflâtun;

“Erdem, iyiliği elde etme gücüdür.” diye fikirlerini söylemişler.

Covper ise;

“Yeryüzünde yegâne solmayan tek çiçek erdemdir.” der.

Bütün bu söz ve düşüncelerden anlaşılan şu ki; iyi insan yetiştirmek kişinin mutluluğu, milletin huzuru, devletin varlığı için şarttır. Bunun için her toplum, iyi insanlar yetiştirmek mecburiyetindedir.

Akıl, ruh ve bedenden oluşan bir insan mükemmel bir varlıktır. Ancak bu mükemmelliğe de maddî ve mânevî değerlere sahip olmak ve onları korumakla ulaşır. Gerçek bu olunca, mutlaka Allâh’ı bilen insanlar yetiştirilmelidir. İyi insan olmanın birinci şartı da budur.

Millî şairimiz bunu bildiği için bu konuda şöyle söylemiştir:

Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır,
Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

İster doğulu ister batılı olsun bu mütefekkir ve fikir adamlarının sözlerinden anlıyoruz ki; güzel vasıflara, fazîlet hissine sahip bir insan olmak güzeldir.

Kendi tarihimize, kendi insanımıza baktığımızda; çağını ve çağları örnek şahsiyetleri, güzel yaşantıları, faydalı fikirleri ile aydınlatan Yûnuslar, Mevlânâlar, Akşemseddinler gibi yüzlerce güzel insan ve âbide şahsiyetler karşımıza çıkmaktadır.

Bugün de bizlere düşen görev; bu güzel insanları unutmayarak ve onları kendimize örnek alarak, tüm insanlarımızı millî ve mânevî değerlerle yoğurup, sağlam karakterli, güzel şahsiyetli, iyi huylu birer -fazîletli- insan hâline getirmek olmalıdır.

Yine batılı bir fikir adamı der ki:

“Bilgisiz erdem zayıf ve faydasız, erdemsiz bilgi ise tehlikeli ve dehşetlidir.” Bunlardan anlaşılıyor ki; îmansız, inançsız, ahlâksız ve ilimsiz iyi bir insan olmak mümkün değildir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki; toplumun menfaatini şahsî menfaatimizin üstünde tutabilmek, vatanı ve milleti sevebilmek, doğru ve dürüst kalabilmek ve gerçek fazîlet sahibi olabilmek için;

“Allâh’ı ve Peygamber’i tanımak, İslâm’ı iyi anlayıp güzel yaşamak lâzımdır.”