BAYRAM SEVİNCİ

İrfan ÖZTÜRK

Evliyâullah’tan bir zât; bayram günü bayram namazından evine döndüğünde, uzun uzadıya ağlar, müteessir olurmuş. Bu hüznünü görüp de, sebebini soranlara ise gözyaşları içinde şöyle cevap verir ve ağlamasına devam edermiş:

“–Rabbim bana oruç tutmamı, namaz kılıp zekât vermemi emretti. Ben de; oruç tuttum, namaz kıldım, zekât verdim. Acaba Rabbimi râzı edebildim mi? Bu yaptığım ibâdeti ve benim kulluğumu beğenip kabul buyurdu mu?”

Yine de ısrar edip;

“–Bugün, bayram ve sürur günüdür, mahzun olma!” diyene de;

“–Benim bayramım bugün değil; Rabbimin benden râzı olduğu gündür!” dermiş.

Onun, mescidde daima kenarda oturmasının sebebini soranlara ise şöyle dermiş:

“–Dilenciler kenarda oturur, ben de Rabbimin sâiliyim, dilencisiyim!”

Bizler de sâilleriz. Rabbimiz’in kabulünü, affını, merhametini ve mağfiretini dilenip durmaktayız.

Bu şuurla;

İnsan; tuttuğu oruca, kıldığı namaza, verdiği zekâta güvenmemeli! Bakalım; Rabbine lâyık oruç tutup, namaz kıldın mı? Tuttuğun oruç, kıldığın namaz ind-i ilâhîde kabul oldu mu?

Hele, zekât, sadaka! Kimin malını kime veriyorsun?

Bir düşünelim!

Zengin olan kişi, Allâh’ın vekilharcı gibidir.

Fakirler ise, Allâh’ın ıyâli gibidir.

Şimdi kimin malını, kime verdiğini anladın mı?

«Zekât veriyorum!» diye zinhar böbürlenmeyelim. Bir gün Allah seni kendi vekilharçlığından azledebilir. Yani fakir bırakabilir. O zaman senin ihtiyaçlarını da bir başka vekilharca havale ediverir.

Bayram sevincinin hududu iyi bilmek lâzımdır.

Ey kardeş! Şu menkıbeyi bu idrâk ile okuyalım:

Abbasî halîfelerinden Harun Reşid; bir bayram günü, padişahlara mahsus gayet süslü elbiseler giymiş, atına binmiş, sokağa çıkmıştı. Askerler, sultanın yolunu açıyor, halk kendisine tezâhürat yapıyor, bu müzeyyen elbiselerine, mücevherâtına hayran hayran bakıyordu. Bu sırada, Behlül Dânâ, sultanın önünü kesip, şu mealdeki birkaç beyti okumaya başladı:

“Yeni ve süslü elbiseler giymek bayram değildir.

Bayram, Allâh’a kul ve Rabbine âgâh olmaktır.

Bayram, burada mülk sultanı olmak değil; gönül sultanı olmaktır.

Mülk sultanları unutulur, gider. Gönül sultanı unutulmaz!

Bayram, kıyâmette azâb-ı ilâhîden kurtulmaktır!

Koku sürünmek bayram değil; günahına nâdim olup, tövbe edip bir daha o suçu yapmamaktır bayram.

Bayram; ata binmek değil, hataları terk etmektir.

Bayram, sultan olup taht üstüne oturmak değil; o korkunç Sırât’ı geçip, cennet tahtlarına oturmaktır.

Bayram; saraylarla, saltanatta iftihar etmek değil, karanlık kabri nurlandırmak, sâlih amellerle teçhiz etmektir.”

Bu hikmetleri işitince, Harun Reşid de ağlamıştır.

Bayramlarda elbette sevineceğiz. Bu sevinç günlerinde gözyaşı dökmeyeceğiz. Fakat sevincimizi itidal bağıyla, Kur’ân ve Sünnet bağına bağlayalım ki; nefsimiz, Ramazan’da bir nebze alıştığı kulluğa vedâ etmesin.

Âhireti hatırlatarak bu şuuru bize kazandıracak bir bayram vazifemiz vardır:

Ölmüşlerimizin kabirlerini ziyaret etmek, ziyaret esnasında onların hâtıralarını anmak, sağlıkta oldukları gibi kabirlerinin yanlarında oturup, bir miktar Kur’ân okuyup, âkıbetimizi düşünmek, yakın bir zamanda bizleri de buraya getirip bırakacaklarını ve amellerimizle baş başa kalacağımızı tefekkür etmemiz lazımdır.

Bayram ile Şevval ayı girmiş olacak. Bu ayda altı gün oruç tutmak müstehaptır.

Peygamber Efendimiz buyurmuştur:

“Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilâve ederse, sanki yılın bütününde oruç tutmuş gibi olur.” (Müslim, Sıyâm, 204; Tirmizi, Savm, 53; Ebû Dâvûd, Savm, 58-59)

Bu oruç peşpeşe tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir. (İbn-i Âbidîn, Reddu’l-Muhtar, Riyad, 2003; III, 421)

Şevval ayında nâfile olarak tutulan oruç, Ramazan’da tutulmayan oruçların yerine geçmez; yani Ramazan’da tutulmayan oruçların ayrıca kaza edilmesi farzdır. Bir oruçta hem kaza hem de nâfile yerine niyet edilmesi geçerli olmadığından; Şevval ayında tutulan oruçta da bunlardan yalnız birine niyet etmek gerekir. Şevval ayında oruç tutulurken, Ramazan’da tutulamayan oruçların kazasına niyet edilirse bu oruçlar kaza orucu olur.

Mahşerde ak eyle yüzlerimizi,
Nûrunla nurlandır gözlerimizi,
Günahtan arındır özlerimizi,
Ölçelim mîzanla bayram edelim. (Aşkî)