BİR HADİS:

Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

عَنْ أَب۪ي أُمَامَةَ يَقُولُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ :
« اِقْرَءُوا الْقُرْاٰنَ فَإِنَّهُ يَأْت۪ي شَافِعًا لِأَصْحَابِه۪ يَوْمَ الْقِيَامَةِ… »
Ebû Ümâme -radıyallâhu anh-’ten nakledildiğine göre Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kur’ân okuyunuz! Çünkü Kur’ân, kıyâmet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir…” (Ahmed bin Hanbel, V, 257)

BİR MESAJ:

“Kur’ân oku, Kur’ân dinle, Kur’ân’ı yaşa ki iki cihanda aziz olup ebedî saâdete eresin!”

HAYAT, KUR’ÂN’LA GÜZEL!
Özleyen kimse bugün Rabbini, Kur’ân okusun,
Âyet âyet süzülüp nûra bürünsün bu derûn!
Biz tilâvet ederiz sâdece Rahman konuşur,
Yüce Allâh ile kul, böylece her an konuşur… (Seyrî)

Ne güzeldir Kur’ân’ı dinlemek, Kur’ân’ı okumak! Ne güzeldir Kur’ân’la yaşamak ve Kur’ân’la son nefesi vermek!
Rabbim; Kur’ân’la yaşamayı ve son nefesimizi Kur’ân’la vermeyi cümlemize nasip ve müyesser eylesin!
Evet, hayat Kur’ân’la güzeldir. Çünkü Kurân, Cenâb-ı Hakk’ın kelâm-ı güzînidir. Yani Kelâmullah’tır.
Onun için ne güzeldir hem bedenimizle hem de rûhumuzla Kur’ân’a sarılmak! Ne güzeldir Kerîm olan Kitâbımız’a el sürmek, ona dokunmak…
Onu sadrımıza doğru getirip sımsıkı sarılmak ne güzeldir! Herhâlde dünya hayatının en güzel resmi, göğsünde Kur’ân olan mü’minin resmidir. Mü’mini anlatan, tasvîr eden bir resim. Kur’ân ve insan…
O Kur’ân ki insanı inşâ için indirilmiştir. Kur’ân’la insanın bütünleşmesi ne güzeldir!
Kur’ân ve insan bütünleşmesini; mukabeleler vesilesiyle, özellikle Ramazân-ı şerifte doyasıya yaşarız. Mukabele; karşı karşıya durmak, karşı karşıya olmaktır:
Bir tarafta kelâmların en güzeli Kur’ân; karşısında da yaratılmışların en mükemmeli insan…
Onun için mukabelenin mânevî tadı ve mânevî zevki, hiçbir mecliste bulunmaz. Çünkü mukabelede tilâvetü’l-Kur’ân vardır. «Levh-i Mahfûz»dan dünya semâsına, oradan da insana gelen ilâhî bir sedâ…
Bu bakımdan ne güzeldir Kur’ân tilâvetini dinlemek! Dünyadaki en güzel ses… Kalbin derinliklerine inen, iliklerimize kadar işleyen, parmak uçlarımıza kadar her zerremizi saran lâhûtî bir ses…
Bir gün Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Abdullah bin Mes‘ûd -radıyallâhu anh-’a;
“–Bana Kur’ân oku!” buyurdu.
Abdullah bin Mes‘ûd Hazretleri;
“–Yâ Rasûlâllah! Kur’ân Sana indirilmişken, ben Sana nasıl Kur’ân okurum?” dedi.
Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu:
“–Ben Kur’ân’ı başkasından dinlemeyi gerçekten çok severim.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 33)
Yaşadığımız hayatta Kur’ân dinlemek güzel olduğu gibi Kur’ân okumak da güzeldir. Zira Kur’ân okumak insana huzur verir. Kur’ân-ı Kerîm’in her harfine sevap vardır. Bunu Kur’ân’ın ilk olarak kendisine nâzil olduğu Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle ifade buyuruyor:
“Kim Kur’ân-ı Kerim’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 16)
Onun için ne güzeldir Kur’ân okumasını öğrenmek ve başkasına Kur’ân’ı öğretmek!
Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
“Sizin en hayırlınız, Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerdir.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21)
Kur’ân âyetlerindeki derin mânâları tefekkür etmek ne güzel!
Hayat Kur’ân’la ne güzeldir! Ne güzeldir Kur’ân’la yaşamak, Kur’ân’ı hayata yansıtmak! Çünkü Kur’ân, hayat kitabı. Kur’ân, bize hayat verir. Kur’ân’da hayat vardır. Onun için Kur’ân’la yaşamak ne güzeldir!
Ne güzeldir Kur’ân ahlâkıyla ahlâklanmak! Çünkü Kur’ân’la ahlâklanmak, Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ahlâkıyla ahlâklanmaktır. Nitekim bir seferinde ashâb-ı kiram, Hazret-i Âişe Vâlidemiz’e gelip Sevgili Peygamberimiz’in ahlâkından suâl etmişlerdi. Âişe Vâlidemiz onlara şöyle dedi:
“Siz hiç Kur’ân okumaz mısınız? O’nun ahlâkı Kur’ân’dı.” (Müslim, Müsâfirîn, 139)
Ne güzeldir Kur’ân okuyup Kur’ân’la amel etmek ve sonunda şu müjdeye nâil olmak:
“Kim Kur’ân-ı Kerîm’i okur ve onunla amel ederse, kıyâmet günü ebeveynine bir taç giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyadaki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse Kur’ân-ı Kerim ile bizzat amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?” (Ebû Dâvûd, Vitr, 14)
Hayat Kur’ân’la ne güzel! Çünkü Kur’ân, gönüllerdeki mânevî hastalıklar için şifâdır. Kur’ân, gönüllere şifâdır. Âyet-i kerîmede şöyle buyuruluyor:
“(Kur’ân) göğüslerdeki (her türlü hastalık) için şifâdır.” (Yûnus, 10/57)
Yine bir hadîs-i şerifte;
“Devânın en hayırlısı Kur’ân’dır.”
buyurulmuştur. (İbn-i Mâce, Tıb, 28)
Kur’ân okuyan, Kur’ân’la amel eden insan, aynı zamanda serlevhâ hadîsimizde de vurgulandığı gibi âhirette Kur’ân’ın şefaatine mazhar olur.
Kur’ân okuyan mü’min, Allah Teâlâ’nın seçkin melekleriyle beraberdir. Fahr-i Kâinât Efendimiz şöyle buyurur:
“Kur’ân’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur’ân’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır.” (Buhârî, Tevhîd, 52)
Zira Kur’ân okuyanı Allah Teâlâ dinler. Sevgili Peygamberimiz bunu şu şekilde tasvir etmektedir:
“Allah, geceleyin iki rekât namaz kılan (ve Kur’ân okuyan) bir kulu dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemez. Allâh’ın rahmeti, namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır. Kullar, Kur’ân’la hemhâl oldukları andaki kadar hiçbir zaman Allâh’a yakınlaşmış olamazlar.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 17)
Demek ki Kur’ân’la hemhâl olan, Allah -celle celâlühû-’ya yakın oluyor.
Hayat Kur’ân’la ne güzeldir! Çünkü Kur’ân; insana huzur verir, sekînet verir. Berâ bin Âzib -radıyallâhu anh- anlatıyor:
Bir adam Kehf Sûresi’ni okuyordu. Yanında iki uzun iple bağlanmış bir at vardı. O adamın üzerini bir bulut kapladı ve yaklaşmaya başladı. Atı da o buluttan ürkmeye başlamıştı. Sabah olunca, adam Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e geldi ve bu durumu anlattı. Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz;
“O sekînedir; Kur’ân okuduğun için inmiştir.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 11) buyurdu.
Evet; Kur’ân okunan yere sekînet iner, rahmet yağar, melekler o yeri kuşatır. Hadîs-i şerifte bu durum şöyle tasvîr edilmektedir:
“Bir cemaat Allâh’ın evlerinden bir evde toplanır, Allâh’ın kitâbını okur ve aralarında müzâkere ederlerse, üzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler etraflarını kuşatır. Allah Teâlâ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında anar.” (Müslim, Zikir, 38)
Hayat Kur’ân’la ne güzeldir! Çünkü Kur’ân, yüce Allâh’ın insana sunduğu bir ziyafettir. Kur’ân, Allâh’ın ziyafetidir. Nitekim hadîs-i şerifte şöyle buyurulur:
“Her ziyafet çeken, ziyafetine (insanların) gelmesini ister ve bundan memnun olur. Kur’ân da Allâh’ın ziyafetidir. Ondan uzak durmayınız.” (Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 1)
Hayat Kur’ân’la ne güzeldir! Zira Kur’ân, gönüllerimize inen nurdur, en güzel azıktır:
Bir seferinde Ebû Zerr -radıyallâhu anh-, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelip;
“–Yâ Rasûlâllah! Bana nasihatte bulun!” dedi. Sevgili Peygamberimiz de ona şöyle nasihatte bulundu:
“–Kur’ân okumaya ve zikretmeye bak! Çünkü Kur’ân, yeryüzünde senin için bir nur, gökyüzünde de bir azıktır.” (İbn-i Hibbân, II, 78)
Hayat Kur’ân’la ne güzeldir. Bu güzelliklerden mahrum olan da ne bedbahttır! Zira;
“Kalbinde Kur’ân’dan bir miktar bulunmayan kimse, harap ev gibidir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 18)
Bu bakımdan Kur’ân’dan nasibimizi ne kadar artırırsak, hayatımız o kadar güzelleşecektir.
Rabbim bizleri nasipsizlerden eylemesin! Kur’ân’dan nasibimizi ziyadeleştirsin.
İlmiyle âmil olan hâfızlar, Kur’ân’dan en fazla nasibi olanlardır. Onun için Kur’ân hâfızı olmak ne güzeldir! Hâfızlar el üstünde tutulur. Hâfıza hürmet edilir. Aslında hâfıza olan hürmet, Kur’ân’a ve Cenâb-ı Hakk’a olan hürmettir. Fahr-i Kâinât Efendimiz şöyle buyurur:
“Burnu kesik zenci köle bile olsa; Kur’ân’ı daha çok ezberlemiş olan kimse, başkalarına tercih edilir.” (Vâkıdî, III, 1003)
Hayat Kur’ân’la ne güzeldir! Çünkü bu hayatta Kur’ân’la beraber yürüyen yolunu şaşırmaz. Çünkü Kur’ân, Hablullah’tır. Bizi bataklıktan çekip alan Allâh’ın ipidir.
Öyleyse وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ fermân-ı ilâhîsi sırrınca Kur’ân’a sarılmalıdır.
Eğer Kur’ân’a sarılır, Kur’ân’ın rehberliğinde yaşarsak, yolumuzu şaşırmayız.
“Size sımsıkı sarıldığınız müddetçe benden sonra sapıtmayacağınız iki mühim emânet bırakıyorum:
•Biri diğerinden daha büyüktür. O da Allâh’ın kitâbıdır! Kur’ân, semâdan yeryüzüne uzatılmış bir ip gibidir.
•Diğer emânet de ailem, ehl-i beytimdir.” (Tirmizî, Menâkıb, 31)
Kur’ân’la yürünen yolun sonu cennettir:
“Kim Kur’ân okur, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, Allah bu sayede o kimseyi cennetine koyar. Ailesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye, şefaat etme hakkı verir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 13)
Kur’ân’ı sevmek, Allâh’ı sevmektir. Kur’ân’la yaşamak, Allah -celle celâlühû- ile her an beraber olmaktır.
Kur’ân rahmettir, Kur’ân huzurdur. Kur’ân’da huzur bulursunuz. Kur’ân’la huzur bulursunuz; Kur’ân tilâvetini dinlediğinizde, Kur’ân okuduğunuzda huzur bulursunuz. Bir ömür Kur’ân’la yaşayıp Kur’ân’la son nefesinizi verirseniz ebedî huzura kavuşursunuz.
Öyleyse bu sağlam ipe hep beraber sımsıkı sarılalım, Kur’ân’ın rehberliğinde bir hayat yaşamaya çalışalım. Hem bu dünyada mutlu ve huzurlu olalım hem de âhirette ebedî huzura nâil olalım!
Velhâsıl hayat Kur’ân’la ne güzel! Kur’ân’la yaşamak ve Kur’ân’la hayata vedâ etmek ne güzel!
Rabbim, bizleri Kur’ân’ın nurlu ve mübârek yolundan ayırmasın!
Rabbim; cümlemizi Kur’ân’ı huşû ile dinleyen, tefekkür ederek Kur’ân’ı okuyan ve hayatına yansıtan kullarından eylesin!
Rabbim, cümlemizi Kur’ân’la yaşayan ve Kur’ân’la rûhunu teslim edenlerden eylesin!
Âmîn…