ORUÇ AHLÂKI

Sami GÖKSÜN

İbâdetlerin, ahlâk ile alâkasını hiç düşünüyor muyuz?

Dînimizde ibâdetler, Allâh’a yakınlaşma ve O’nun rızâsını kazanmak gayesiyle edâ edilmektedir elbette. Lâkin Rabbimiz’in yüce âyetleri ve Peygamber-i Zîşân Efendimiz’in şerefli hadisleri bize, ibâdetlerin de ahlâkî gayeleri bulunduğunu bildirmekte:

Meselâ namaz hakkında Rabbimiz bakınız ne buyuruyor:

“Şüphesiz namaz, insanı ahlâksızlık ve kötülükten alıkoyar.” (el-Ankebût, 45)

Demek ki; fahşâ ve münkerden uzak bir hayat, tertemiz ve güzel ahlâk içinde bir yaşayış için namaz bize yardımcı olmakta. Aynı zamanda, namazın gayelerinden biri de bu.

Namaz, başı yere koyduran bir tevâzu…

Namaz; Hak huzûrunda sabır, teslîmiyet ve huşû…

Namaz, vakit disiplini…

Namaz; setr-i avret ile hayâ, iffet ve tesettür şuuru…

Namaz; hadesten ve necâsetten tahâretiyle, tertemiz bir insan olmak…

Namaz, cemaate koşturan bir içtimâîlik prensibi…

Oruç hakkında da Peygamberimiz şu tâlimatlarda bulunmuştur:

“Oruç koruyucudur. Biriniz oruçlu olduğu zaman, çirkin söz söylemesin ve kabalık yapmasın…” (Ebû Dâvûd, Sıyâm, 25)

Hâlbuki biliyoruz ki; orucu bozan şeyler, yiyip-içmek ve benzeri maddelerdir. Çirkin söz veya kabalık ise, orucun ahlâkımıza katacağı daha geniş hedef ve gayedir.

Zaten orucun farziyyetini bildiren Bakara Sûresi’nin 183. âyetinde de;

“Ey îmân edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, SAKINASINIZ DİYE, size de oruç farz kılındı.” buyurulmuştur.

«Sakınasınız» diye Türkçemize tercüme edilen ifade, «ittikā» yani «takvâ»dır.

Takvâ; muhterem büyüklerimizin tarifiyle; «Nefsânî arzuları köreltip bertaraf etmek ve rûhânî istîdatları inkişâf ettirmektir.» Bunlar da bizleri «güzel ahlâk»a götürmez mi?

Orucun ahlâk ile irtibatı daha birçok hadîs-i şerifte bizlere tekrar tekrar hatırlatılmakta. Efendimiz bakınız, târiz ifade eden bir üslûpla, ne buyuruyor:

“Yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı terk etmeyen kimsenin, yemesini-içmesini bırakmasına Allâh’ın ihtiyacı yoktur.” (Buhârî, Savm, 8)

Yani sanki şöyle demiş Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

“Ey ümmetim! Yalan söylemeyi bırakmayacaksan, insanları dolandırmayı terk etmeyeceksen, o tuttuğun oruç oruç olmaz! Boşuna yorulma! Açlık ve susuzluk çekme! Çünkü Rabbinin, senin açlığına ve susuzluğuna ihtiyacı yok! O’nun hiçbir şeye ihtiyacı yok! O Âlemlerin Rabbi… O Ganî, her türlü ihtiyaçtan müstağnî ve Müteâl… Fakat ey ümmetim! Senin ihtiyacın var!.. Senin, yalansız, dolansız bir oruca ihtiyacın var. Oruç vesilesiyle; bu tür bâtınî haramlardan kurtulmaya, tezkiye olmaya ihtiyacın var…”

Her şeyin bir zekâtı var. Bedenin zekâtı da oruç… Oruç ile bedenimizin zekâtını ödeyeceğiz, yani onu tezkiye ve terbiye edeceğiz. Böylece bedenimiz, yani onu idare eden nefsimiz ne isterse yiyemeyecek!

Durup bir düşünecek:

Bu yemek istediğim şey;

•Helâl mi, haram mı?

Mal olarak benimse, helâl maddelerden ise tekrar düşün:

•Üzerinde bir kul hakkı var mı?

•Bir göz hakkı var mı?

•İsraf mı yoksa ihtiyaç mı?

•Oburluk mu yoksa ibâdete kuvvet mi?

Oruç bunları bize öğretebilirse ne âlâ!..

Ağza girenleri kontrol ettirdiği gibi, ağızdan çıkanları da murakabe etmeyi öğretecek. Öyle her ağzına geleni söyleyemeyecek:

Bu söylemek istediğim söz;

•Doğru mu yanlış mı?

Doğru olsa bile;

•Kaba mı yoksa nâzik mi?

•Bir kalbe diken batırır mı?

•Yoksa aktarılmaması gereken bir sır mı?

•Yoksa bir kulu istihfaf ve istihkar cümlesi mi?

•Yoksa bir dostu dostuna düşman edecek taşıma bir söz mü?

Filtreler ve süzgeçler…

İşte oruç bize bu ahlâkı hatırlatacak…

Bu ahlâk sayesinde hadîs-i şerifteki şu sırlar tecellî edecek:

“Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur (bağlanır). Ramazan ayı sonuna kadar her gece bir münâdî; «Ey iyilik isteyen, haydi koş. Ey kötülük isteyen, kötülüğü bırak!» diye seslenir.” (Ahmed, V, 541)

Ramazân-ı şerifte işte bu güzel ahlâka koşalım da sonunda inşâallah bağışlanıp çıkalım. Efendimiz’in buyurduğu gibi:

“Ramazan orucunu inançla ve karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân, 27)

Yüce Rabbimiz bizleri ve bütün ümmet-i Muhammed’i Ramazân-ı şerîfe, Kadir Gecesi’ne ve neticesinde bayrama; sağlık, sıhhat ve afiyet üzere kavuştursun inşâallah. Âmîn…