MÜSLÜMANIN DÜNYA İLE İMTİHANI

Sami BÜYÜKKAYNAK skaynak48@hotmail.com

 

Dünyevîleşmek ne demek? Dünyevîleşmek; dünya hayatını vazgeçilmez olarak kabul etmek, dünyayı istemek, dünya için çabalamak demektir. Batı dünyası buna sekülerizm adını veriyor. Yani dünyacılık. Dünyacılık deyince akla, îmânın olmazsa olmaz esaslarından olan âhiretin kabul edilmemesi gelir. Buna göre dünyevîleşmek, sadece dünyayı îmar etme ve dünyadan ibaret bir hayat için çalışılması üzerine kuruludur. Dünyacı için dünya vardır, âhiret yoktur.

 

Peki, müslüman olduğu iddiasında bulunan birisi için dünyevîleşmek ne mânâ ifade eder?

 

Müslüman dünyacı olur mu?

 

Şunun altını çizelim ki;

 

Müslüman dünyalıdır ama, dünyacı değildir.

 

Dünyalıdır, çünkü dünyada yaşamak ama müslümanca yaşayarak âhiret azığı elde etmek zorundadır. Kendisine bahşedilen her gün, müslüman için âhiret azığı elde etme fırsatıdır. Müslüman dünyalıdır, bunun için dünyayı müslüman hassâsiyeti ile îmar etmek zorundadır. Bunun için, Allâh’ın dünyaya verdiği değere bakmak gerekiyor.

 

Allah Teâlâ, dünya hayatını nasıl tanımlıyor? Allâh’a göre;

 

  • Dünya hayatı, aldatıcı bir metâdır (Âl-i İmrân, 3/185).

 

  • Sadece bir oyun ve eğlencedir (el-En‘âm, 6/32; el-Ankebût, 29/64).

 

  • Dünyadaki menfaatler yaldızlı, fakat önemsiz faydalardır (el-Hadîd, 57/20).

 

Dünya hayatı Kur’ân’da genellikle âhiret hayatı ile birlikte anılmış, bazen ikisi arasında karşılaştırma yapılarak âhiret hayatının üstün olduğu belirtilmiştir. Yüce Yaratıcı’ya göre; âhiret için amelleri engellemeyen ve aksatmayan dünya hayatı meşrû bir nimet, hattâ saâdettir. Bunun için müslümanlara;

 

“Rabbimiz! Bize dünyada da âhirette de iyilik ver.” (el-Bakara, 2/201; el-A‘râf, 7/156; Yûnus, 10/64; en-Nahl, 16/122) diye duâ etmeleri tavsiye edilmiştir. Birçok âyette peygamberlere ve mü’minlere hitap edilirken dünya ve âhiret mutluluğu birlikte vurgulanmış, bu durum Allâh’ın özel bir lutfu olarak kaydedilmiştir (el-Bakara, 2/130; Âl-i İmrân, 3/45).

 

Çünkü dünya saâdeti ile âhiret saâdeti birbirine zıt değildir. Âhiret mutluluğunu kazanmak için dünyadan vazgeçmek gerekmez; dünyada refah içinde yaşanarak da âhiret mutluluğu elde edilebilir.

 

Bu nasıl olacak? Bu; Allâh’ı unutmadan, Allâh’ı unutturacak geçici metâlara olması gerekenden fazla ehemmiyet vermemekle, yani nimetleri putlaştırmamakla olacaktır. Nimetleri putlaştırmak… Hem nimet diyoruz hem de o nimetin putlaştırılmasından bahsediyoruz. Bu bir dilemmâ olsa gerektir. Allah Teâlâ; kadını, evlâdı, altını, gümüşü, cins atları, davarları ve ekinleri, insanoğlunun hoşuna giden dünya hayatının süsleri olarak tabir etmektedir (Âl-i İmrân, 3/14). Yani mal, evlât, kadın insanın dünya hayatında sahip olduğu güzelliklerdir. Ancak onlara sahip olurken, onlardan istifade ederken, dünya-âhiret dengesini bozmamaya dikkat etmek gerekir. Eğer bu denge bozulursa, bu nimetler putlaşmaya başlar. Ve neticede dünyevîleşmek başlar. Bunun örneklerini asr-ı saâdette dahî görmek mümkündür. Böyle bir tehlikeden ve yaşanmış hâdiselerden dolayı Allah Teâlâ; özelde ashâbı genelde ise kıyâmete kadar yaşayacak tüm insanları îkaz etmektedir. Meselâ Allah Teâlâ; Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den dünya-âhiret dengesinden sapma eğilimi gösteren eşlerini uyarmasını, ya dünya hayatının süsünü ya da Allâh’ı, Rasûlü’nü ve âhiret yurdunu tercih etmelerini istemiştir. (el-Ahzâb, 33/28-29) Yine âhiretin ön plâna alınmadan, hayata ait koşuşturmaların dünya lehinde bozulması tasvip edilmemiştir.

 

Meselâ;

 

➢Bir cuma günü ashâbın, mescidde hutbe okuyan Hazret-i Peygamber’i bırakıp alışverişe koşmaları (el-Cum‘a, 62/11),

 

➢Bahreyn’e gönderilen Ebû Ubeyde bin Cerrâh -radıyallâhu anh-’ın cizye toplayıp Medine’ye döndüğünü haber alan sahâbenin alışılmadık bir şekilde sabah namazında Mescid-i Nebevî’yi doldurmaları (Buhârî, Cizye, 1; Müslim, Zühd, 6),

 

➢Mekke’nin fethinden sonra girişilen savaşlarda elde edilen ganîmetler konusunda tartışmalar çıkması (Buhârî, Menâḳıbü’l-enṣâr, 1; Müslim, Zekât, 12) bu tür eğilimlerden bazılarıdır.

 

Bu hareketler karşısında bazen Hazret-i Peygamber, Allah katında dünyanın cılız bir ölü oğlak kadar bile değeri olmadığını ifade etme ihtiyacını duymuş (Müslim, Zühd, 2), dünyaya düşkün ve maddeye müptelâ olmamaları için çevresindekileri îkaz etmiştir. (Buhârî, Riḳāḳ, 5; Müslim, Zekât, 38)

 

Sahip olunan nimetler putlaşmaya başladığı zaman, insan Allâh’ı unutmaya başlar. Evlât, Allâh’ın bahşettiği önemli bir nimettir. Bu nimet Allâh’ı nasıl unutturur? Evlâdın her istediğini yapmak, onun isteklerinin önünde râm olmak, onun istediklerini yerine getirmek için helâl-haram hassâsiyetini yitirmek, Allâh’a kul olarak yetiştirmek yerine dünyalık refahını elde etmesi için maddî her şeye yönlendirmek, âhiretine yatırım yapmamak insanı, evlâdı putlaştırmaya götürür.

 

Mal Allâh’ın insana verdiği bir emânettir. Bu emâneti insan nasıl putlaştırır? Mal, onun artması, çoğalması için girişilen mücadelede helâl-haram ayrımını gözetmeden çabalamak, malda Allâh’ın hakkını unutmak, Allâh’ın emâneti olduğunu unutarak kendisinin elde ettiğini düşünmeye başlamakla putlaşmaya başlar. Benzer şeyleri; eşler için, ekinler için, kısacası tüm nimetler için söylemek mümkündür. Nimetler, iki ucu keskin bıçak gibidir. Allâh’ı hatırlattığı gibi, putlaştırılıp Allâh’ı unutturmaya başlar. Bunun için Allah şöyle îkaz eder:

 

“Ey îmân edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allâh’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.” (el-Münâfikûn, 9)

 

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, kesâda uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Rasûlü’nden ve Allah yolunda cihâd etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.” (et-Tevbe, 24)

 

Bunun için müslüman, kendisini şöyle muhasebe etmelidir:

 

Çocuklarımla, eşimle, yakınlarımla olan irtibatım, onlara bakışım benim Allah ile olan münasebetlerimi nasıl etkiliyor? Bana Allâh’ı hatırlatıyor mu yoksa Allâh’ı unutturuyor mu? Rasûlullah ile arama mesafe koyuyor mu, Rasûlullah ile el ele yürümemi sağlıyor mu?

 

Allâh’ın emâneti olan mallarım, ekinlerim, ürünlerim; Allah ile olan bağıma neler katıyor? Sahip olduklarımı Allâh’a yakınlaşmak için kullanıyor muyum? Yoksa; «Hepsini ben kazandım, benim emeğim!..» demek sûretiyle Allâh’ı unutmama sebep mi teşkil ediyor?

 

Kısacası bana bahşedilen hayata olan bağlılığım; benim Allâh’a olan kulluğumu artırıyor mu yoksa Allâh’ı unutturuyor mu?

 

Dünyayı Allah için yaşamayan her insan dünyevîleşmiştir. Dünyevîleşen insan ise; Allah’tan uzak, Allâh’a rağmen hayatın içinde debelenen, boşluğa doğru sürüklenen zavallı, bir o kadar da diğer yaratılmışlar için tehlikeli bir varlıktır.