SU, ASIRLARDIR BİZİ (SIRTINDA) TAŞIYOR!

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Görmüyor musun ki Allah, yeryüzündekileri ve O’nun emriyle denizde akıp giden gemileri sizin hizmetinize verdi!” (el-Hacc, 65)

Nuh -aleyhisselâm- kendisine vahyedilen emr-i ilâhî ile ilk gemiyi inşâ eden peygamber. İnşâsına ilâhî emir ile başlanan bu büyük gemi; her türlü sıvıda mevcut olan kaldırma kanunu îcâbı, su tarafından taşındı. Allah bu vesile ile suyun ve diğer sıvıların özündeki kaldırma cevherini kullarına öğretti. O gün Nuh -aleyhisselâm- îmal ettiği gemi ile bize suyun bu hususiyetini tâlim etti.

Bir düşünelim; o vakte kadar insanoğlu su üzerinden bir yere ulaşamıyordu. Kara yolları denizlerin etrafından dolaşmak zorunda idi. Öylece devam etse idi; farklı kara parçaları üzerinde olan insanlar arası ticârî ve kültürel irtibat mümkün olmayacaktı. Dünya, birbiri ile irtibatsız parçalardan oluşacak ve âdeta yeryüzünde farklı zamanlar yaşanacaktı.

Allah Teâlâ kâinâta birtakım değişmez kanunlar koydu. İnsanoğlu bu kanunlara muvâfık olacak şekilde; hangi hesabı, hangi projeyi yapsa arzu ettiği neticeyi elde etmekte. Yaptığı hesabın içerisine dâhil ettiği bu kaideler, âdeta bir binanın temelleri gibi. Değişmesi ve bozulması imkânsız. Bu kaideler ve sâbiteler bazen yer çekimi kuvveti olarak karşımıza çıkıyor; bazen kaynama, donma, buharlaşma sıcaklığı; bazen sürtünme; bazen de havada veya suda kaldırma kuvveti olarak.

Bu kanunlara dayanarak dünyanın her yerinde kullanılabilecek şekilde âletler ve çeşitli ulaşım vasıtaları yapılmakta. Bunlardan biri de gemiler.

İnsan gemi inşâsı alanında ilerledikçe gördü ki, suyun kaldırmasında ağırlık mühim değil! Yeter ki; inşâ hassâsiyetle yapılmış, ölçüler ince hesaptan geçirilmiş olsun. Geminin iskele ve sancak tarafı denge içerisinde olsun. Yani önemli olan gemideki nitelik. Aranan nitelik varsa; yükün niceliği mühim değil, tonlar ile gramlar kaldırma kuvvetinin mîzânında aynı. Hakikaten küçük bir çakıl taşını kaldırmayan su; 600 bin ton ağırlığıyla dünyanın en ağır gemisi olan «Prelude» isimli gemiyi hiç itiraz etmeden kaldırmakta.

Âyet-i kerîmede denizlerden ve üzerindeki gemilerden ne kadar istifade ettiğimize işaret edilmekte. Ulaşım sahasındaki uzmanlar bu hizmeti şöyle açıklıyor:

“Deniz yolu taşımacılığı özellikle beynelmilel ulaştırmada en fazla kullanılan taşımacılık türü. Günümüzde dünya ticaretinin değer olarak % 90’ı deniz yoluyla gerçekleştirilmekte. Deniz yolu ile taşımacılık, ucuz olmasının yanı sıra çok miktarda ve hacimdeki yükün uzun mesafelere taşınmasında çok elverişli bir ulaşım şekli. Yüksek güvenliğe sahip olan bu yöntem, ayrıca enerji tüketimi açısından diğer taşıma yöntemlerine göre orta seviyede. Kıtalar arası taşımacılıkta büyük miktarda yükün ekonomik olarak taşınabilmesi açısından çok büyük bir faydayı hâiz.”1 Deniz yolu taşımacılığı; karayolu taşımacılığına göre yedi kat, demir yolu taşımacılığına göre iki buçuk kat daha ekonomik olmakta.

2017 yılında dünya deniz taşımacılığı kapasitesi 11,339 milyon ton olarak hesaplandı.2 Bunun haricinde seyahat ve diğer maksatlar için kullanılan gemiler de var. Bir zamanlar dünya üzerinde sadece bir tek gemi olduğunu düşünürsek, geldiğimiz nokta itibarı ile ne kadar büyük bir ikrama nâil olduğumuzu görürüz.

Deniz yolu taşımacılığının en üstün tarafı, çok büyük hacimli ürün taşınmasını mümkün kılmasıdır. Özellikle sanayi ham maddesini oluşturan büyük miktarlardaki kömür vb. yükler, deniz yolu taşımacılığı ile bir defada bir noktadan diğer bir noktaya kolaylıkla taşınabilmekte. Bu özellik; diğer taşıma yöntemlerine göre düşük maliyetli olmasından dolayı, deniz yolu taşımacılığını üstün kılmakta.3

Bugün dünyanın üretim merkezi durumundaki Çin, ürettiği ürünleri dünyanın dört bir yanına ekseriya denizyolu ile ulaştırmakta. Yüksek miktarda üretilen buğday, enerji açısından vazgeçilmez konumdaki ham petrol ve buna benzer birçok ürün kıtalar arasında yine denizyolu ile taşınmakta.

Suyun kaldırma kuvvetinden istifade ile elektrik üreten sistemler de giderek yaygınlaşmakta. Bu sistemler; yüzen iki veya daha fazla büyük silindir şeklindeki cismin arasına kurulan piston düzeneği sayesinde, dalga ilerlerken parçaların alt ve üst kısmı arasında oluşan itme-çekme basıncını elektrik enerjisine çevirmekte. Böylelikle dalga olduğu müddetçe elektrik üretilmekte.

1800’lü yıllarda yaşamış bir bilim adamı olan Reinaud şöyle der:

“Tesadüf, tekniklerin ve sanatların ilerlemesinde çok büyük bir rol oynamaz. İnsanlık; bütün keşiflerinde istikrarlı bir şekilde ileriye doğru, birdenbire bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her zaman aynı hızla ilerlemez, fakat hareket dâimîdir. İnsan îcat etmez, neticeler çıkarır.”

Bugün bir kısım insanlar, suyun kaldırma kuvvetini keşfettiği için Arşimet’i veya buna benzer keşifleri yaptığı için diğer bilim adamlarını haddinden fazla övmekte. Hakikatte ilim yolundaki gayretler, İslâm’ın emridir. Fakat ne İslâm âlimleri keşiflerini kendilerine mâl etmişlerdir ne de İslâm toplumu onları gereğinden fazla övmüştür. Asıl olan lütfun ve ikramın gerçek sahibini tanımaktır.

Bu nimetleri yaratan ve bizi akıllı kılan Allah Teâlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar olsun!

___________________________

1 Tülin ŞENDUR, Yüksek Lisans Tezi giriş bölümü.
2 Clarksons Research, Ocak, 2017.
3 Richard O. Goss, «An Early History of Maritime Economics», International Journal of Maritime Economics, Vol. IV, No: 4, 2002, pp. 7.
4 J.-T. Reinnaud ve I. Favé, Du feu grégeois, a.e. s. 2.