GEÇMİŞİN, ÂNIN ve GELECEĞİN MUHASEBESİNİ YAPMAK

Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللّٰهِ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ- قَالَ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلٰى مِنْبَرِه۪ يَقُولُ :
« يَا أَيُّهَا النَّاسُ تُوبُوا إِلَى اللّٰهِ عَزَّ وَجَلَّ قَبْلَ أَنْ تَمُوتُوا ، وَبَادِرُوا بِالْأَعْمَالِ الصَّالِحَةِ ،
وَصِلُوا الَّذ۪ى بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ رَبِّكُمْ بِكَثْرَةِ ذِكْرِكُمْ لَهُ وَكَثْرَةِ الصَّدَقَةِ فِى السِّرِّ وَالْعَلَانِيَةِ »

“Hesaba çekilmezden önce kendi kendinizi hesaba çekin.” (Ömer bin Hattâb -radıyallâhu anh-)

İnsanoğlu için âhiretine hazırlıklı olması bakımından muhasebesini yapması gereken üç temel zaman dilimi vardır: Geçmiş, ân (şimdiki zaman) ve gelecek zaman. Bunun için mü’min; ince bir ferâset ve basîretle geçmişin muhasebesini yapmalı, ânı en iyi şekilde değerlendirip geleceğini doğru bir şekilde inşâ etmeli ve âhiretine hazırlıklı olmalıdır.

Evet, tefekkür etmekle emrolunan mü’minler olarak geçmiş zamanla ilgili her geçen zaman diliminin muhasebesini yapmalıyız. Hakikatte her geçen sene ile birlikte, ağaç yapraklarından düşen bir yaprak misali ömür sermayemizden kocaman bir yaprak düşmekte, ölüme bir adım daha yaklaşmaktayız. Onun için mü’min; ömründen eksilen her bir seneye, bu nazarla bakmalı, ellerini başının arasına koyarak geçen senenin, geçen senede sarf ettiği sözlerin ve yaptığı fiillerin muhasebesini yapmalıdır.

Geçmişte yaptığımız iyiliklerin muhasebesini yapmak… Acaba onları her türlü riyâ ve gösterişten uzak tutabildik mi? Sadece Allah rızâsı için mi yaptık yoksa görsünler, duysunlar diye mi yaptık?

Geçmişte işlediğimiz günahların, yaptığımız kötülüklerin muhasebesini yapmak… Acaba gözyaşı döküp onlardan nedâmet duyabildik mi? Bir daha yapmamak için bir gayret içerisinde olabildik mi?

Koskocaman bir seneyi nasıl geçirdim? Allah için sâlih ameller işleyebildim mi? Rabbimin rızâsını kazanabildim mi?..

İşte mü’min; her geçen sene ile ilgili bu ve bunun gibi soruları kendine sormalı, geçmişten alınacak dersler varsa almalıdır. Akıllı olan bir mü’min, yeni gelen seneyi; eğlence ile, Allâh’ın haram kıldığı şeyleri yaparak değil, bu şekilde tefekkürle ve hesap endişesi ile karşılar.

Bu arada mü’min, geçmiş ile ilgili; «Keşke!» dememelidir. Zira Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

“Eğer başına bir iş gelirse; «Keşke şöyle yapsaydım; o zaman şöyle olurdu!» deme. «Allâh’ın takdiri böyleymiş; O dilediğini yaptı.» de. Zira; «Keşke şöyle yapsaydım…» sözü, şeytanın vesvesesine yol açar.” (Müslim, Kader, 34)

Geçmişle ilgili; “Keşke!” dememek için de ânı iyi değerlendirmek gerekiyor. Zira eğer yaşadığımız ânı iyi değerlendirebilirsek, büyük oranda geçmişle ilgili; “Keşke!” diyeceğimiz bir durumla karşılaşmayız Allâh’ın izniyle.

Ânın muhasebesini yapmak, şu anda sahip olduğumuz maddî ve mânevî nimetlerin kıymetini bilmektir. Hava, su, toprak; dağlar, taşlar ve tepeler; hayvan ve bitkiler, hepsi ama hepsi, yaratılmışların en şerefli varlığı insanın emrine âmâde kılınmış mübârek nimetlerdendir. Elindeki nimetlerin kıymetini bilen mü’min, bir nefes alıp vermenin ne büyük bir nimet olduğunun idrâkinde olur ve bunun tefekkürünü ve muhasebesini yapar. Netice olarak bütün bu nimetlerin şükrünü edâ etme hususunda ne kadar âciz olduğunu idrâk eder, îtiraf eder.

Akıllı mü’min, geleceğinin de muhasebesini yapar. Zira;

“Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de nefsini hevâsına tâbî kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) kişidir.” (Tirmizî, Kıyâme, 25)

Geleceği muhasebe etmek; “Ölmeden önce ölünüz.” sözünü kendine rehber edinerek ölümü muhasebe etmektir.

Bir gün bir adam Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelip;

“–Yâ Rasûlâllah! Kıyâmet ne zamandır?” diye sormuş, Peygamber Efendimiz de;

“–Kıyâmet için ne hazırladın?” diye soruya soruyla karşılık vermişti. (Müslim, Birr, 163) Öyle ya mühim olan; kıyâmetin ne zaman kopacağı değil, bizim kıyâmete ne kadar hazır olup olmadığımızdır.

Bu bakımdan mü’min; bir kuşluk vakti kadar kısa olan şu fânî dünya hayatında gaflete düşmemeli, âhiretini ihmal etmemelidir. Bir başka ifadeyle geleceğine, âhiretine yatırım yapmalıdır.

İşte geleceği muhasebe etmek, gelecek için yatırım yapmaktır. Burada gelecek için yatırımdan kast ettiğimiz şey; ev, araba, prestijli bir iş değil tabiî ki… Gelecek için yani âhiret yurdu için daha bu dünyada yaşarken bir şeyler yapmak; ibâdetler yapmak, zikirler yapmak, iyilikler yapmaktır… Daha bu can bu bedende iken öte âleme bir şeyler göndermektir. Zira Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede biz mü’minlere yarın için (âhiret için) hazırlık yapmamızı istemekte ve şöyle buyurmaktadır:

“Ey îmân edenler! Allâh’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allâh’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Allâh’ı unutan ve bu yüzden Allâh’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın.

İşte onlar fâsık kimselerin ta kendileridir.” (el-Haşr, 59/18-19)

Buna göre geride sâlih bir evlât bırakmak, geleceğe yatırım yapmaktır. Cami, okul ve çeşme gibi insanların istifade edebilecekleri mekânlar inşâ etmek, geleceği güzel bir şekilde inşâ etmektir. Gelecek için en güzel yatırımlardan biri de geride kendisinden istifade edilen ilim bırakmaktır. Bunlar aynı zamanda mü’min için öldükten sonra devamlı sevap getiren amellerdendir. Nitekim Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’den rivâyet edildiğine göre, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

“İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnâdır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine duâ eden hayırlı evlât.” (Müslim, Vasiyyet, 14)

Geleceğin muhasebesini yapmak; «Yarın mahşer gününde yüz akıyla Rabbimiz’in huzûruna varabilir miyim?» diye bir endişeyi yüreğinde taşımak, kalb-i selîm ile oraya varabilme gayretinde olmaktır.

Bu bakımdan bu dünya hayatı hepimiz için bir gün olup sona erecek. Öte dünyaya götürebileceğimiz şey; ne ev, ne araba, ne de para olacak. Oraya götürebileceğimiz şey, daha doğrusu bizimle birlikte gelecek olan ve baş başa kalacağımız şey, dünya hayatında ortaya koyduğumuz niyet ve amellerimiz olacak. Nitekim bu durum, bir hadîs-i şerifte şöyle dile getirilmiştir:

“Ölüyü (kabre kadar) üç şey takip eder: Çoluk-çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, biri kalır. Çoluk-çocuğu ve malı döner, ameli (kendisiyle) kalır.” (Buhârî, Rikāk, 42)

Netice olarak geçmiş geçmişte kaldı. Artık bu noktadan sonra; «Keşke!” demenin bir mânâsı yok. Gelecek henüz gelmedi. «Şunu yapacağım! Bunu yapacağım!» diye geleceğe mâtuf sözler sarf etmenin de bir mânâsı yok. Şu anda ânı yaşıyoruz. Geçmişten ibret ve dersler çıkarıp yaşadığımız ânı eğer rızâ-i ilâhî çerçevesinde değerlendirebilirsek hem geçmişle ilgili keşkeler yaşamayız hem de geleceğimizi doğru ve isabetli bir şekilde inşâ ve îmâr edebiliriz.

Bu bakımdan ey mü’min! Serlevha hadîs-i şerîfinde de vurgulandığı gibi ölüm gelmeden önce sâlih ameller işlemede acele et ki yarın pişman olmayasın! Bollukta ve rahatlıkta her zaman geçmişin, ânın ve geleceğin muhasebesini yap ki yarın muhasebe olunduğunda zorlanmayasın!

Nitekim Ömer -radıyallâhu anh- asırlar öncesinden bizlere şöyle seslenmektedir:

“Hesaba çekilmezden önce kendi kendinizi hesaba çekin. Büyük arz (duruşma) için hazırlık yapın. Âhiretteki hesap, ancak dünyada nefsini hesaba çekmiş olanlar için hafif ve kolaydır.”

Evet, bir gün olacak ölüm gelecek; bir gün olacak kıyâmet kopacak; bir gün olacak ömür bitecek. Onun için mü’min, geçmişin ve ânın muhasebesini yapıp gelecek olan zamanını da Cenâb-ı Hakk’ın rızâsı doğrultusunda inşâ etme gayreti içinde olmalıdır.

Aksi takdirde -Allah muhafaza- şu âyet-i kerîmelerin muhatabı oluruz:

“Ey insanoğlu! Seni yaratıp sonra şekil veren, düzenleyen, mütenâsip kılan, istediği şekilde seni terkîb eden, çok cömert olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (el-İnfitâr, 82/6-8)

Rabbimiz; cümlemizi geçmişi, ânı ve geleceği hakkıyla değerlendirebilenlerden eylesin!

Rabbimiz, cümlemizi rızâsından ayırmasın!

Rabbimiz; bizleri gaflete dûçâr olup Allâh’ı unutanlardan, Allâh’ın da unuttuğu gaflet ehlinden eylemesin!

Âmîn…