166. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız,

Medeniyetimizde, birçok işyerinde yazılı olurdu:

el-Kâsibü Habîbullah…

Çalışıp kazanan, kimseye muhtaç olmamak için gayret eden; Allâh’ın sevgili kuludur.

HELÂLİNDEN ÇALIŞIP KAZANANI ALLAH SEVER!

Çünkü bu gayret dünyasında;

“İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (en-Necm, 39)

“Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir…” (Buhârî, Büyû‘, 15)

Allah, temiz çalışıp temiz üreten arıyı da sever. Onun adına bir sûre indirmiş, ona husûsî vahyini bildirmiştir bize o sûrede.

Arı; insana ne güzel bir misaldir ki, kısacık ömrünü çalışkanlık, hizmet ve ikramla geçirir.

Bu sebeple bütün dünya, bütün vatan bir kovan gibi, petek petek işlenmelidir. Fabrikada, dükkânda, mektepte, camide, tarlada, bahçede, kışlada ve serhadde her yeri tertemiz emeklerle, tertemiz peteklerle işlemeliyiz. O zaman bal nasîb olur.

İstikbal nasîb olur:

Eğer bir millette gençler güçlerini hayır, mâneviyat, fedâkârlık ve fazîlet yolunda sarf ediyorlarsa, o milletin istikbâli mükemmeldir.

Zafer nasîb olur:

Vatanda gerçek şehidler veriliyorsa zafer mukadderdir.

Fakat bir şart var, başlığımızın en başında:

HELÂLİNDEN ÇALIŞIP KAZANANI ALLAH SEVER!

Çünkü cebindeki parada kişinin iradesi yoktur. Helâl kazanç hayra gider, haram kazanç şerre gider.

İktisâdî sıkıntıların arkasında mânevî sebepler aramak, ehl-i irfânın meşrebidir. Tembellik, helâle riâyetsizlik, kazançların yanlış adreslere gitmesi, sayılan menfî sebepler arasında. Bunun yegâne tedavisi ise, nesilleri güzel yetiştirmek…

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; çalışmanın nebevî ölçülerini verdiği başyazıda gerçek gayreti şöyle tarif etti:

Dünyaya saplı değil, âhirete hesaplı bir çalışma…

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; Fahr-i Kâinât Efendimiz’in gayretlerinin neticesini, O’nun eğitiminin hâsıl ettiği muhteşem asr-ı saâdet medeniyetini, gayr-i müslimlerin îtiraflarıyla beraber kaleme aldı.

Aralık Şeb-i Arûs zamanı. Mevlânâ Hazretleri’nin, hikmetli sözleri ve îzahlarıyla hak sırrına tercüman oluşu Sır ve Hikmet İncileri köşesinde.

Muharrirlerimiz, gayretin, hizmetin, çalışmanın ve emek vermenin lezzetini yeniden damaklara ve dimağlara hatırlatmaya çalıştılar. Çalışmanın âyet âyet, hadis hadis temellerini ortaya koydular. Tembelliğin, iş beğenmemenin, israfın ferdî, içtimâî, dînî ve millî zararlarını altını çizerek anlattılar. Çalışmalar dünyevî zenginleşme hedefine saptığında ortaya çıkan tuzaklara dikkat çektiler.

Dînî tasavvurlarda yanlış telkinleri bertaraf edici yazılar devam ediyor: Hatim ve salevat faaliyetlerini yanlış bulan bir anlayışa geniş bir cevap, dosyamızda.

Tesbihçi Hüseyin Amca hakkında hâtıralarla dolu iki yazı daha bu sayımızda.

Medine’den çıkıp, gemiyle Kıbrıs fethine koşan Hala Sultan; muhrik nefesli bülbül Sarı Selim; son nefesine kadar ilimle meşgul olan Bîrûnî ve İslâm’ı öğrenmek için Kahire’de Ezher’in talebesi olan Fransız mühtedî Abdülvâhid Yahya, zamanda iz bırakmanın sırrının çalışmak olduğunu anlatmak için dosyamızdalar.

Şairlerimiz de arı gibi çalışarak, şiir peteklerini en güzel söz ve mânâ ballarıyla doldurdular.

Bu cihana niçin geldik?

Cevabını Sâdî-i Şîrâzî vermiş:

“Öyle fazîletli bir hayat yaşa ki vefat ettiğin zaman, insanlar;

«BİR GÜNEŞ BATTI, BİR YILDIZ KAYDI.» diye seni rahmet ile yâd etsin.”