Cebrâil A.s’ın Mü’minlere Vasiyeti KOMŞU HAKKI

Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

BİR HADİS:

عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ :
« لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ لَا يَأْمَنُ جَارُهُ بَوَائِقَهُ »

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’tan nakledildiğine göre Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Komşusunun, kendisine kötülük yapabileceği kaygısından kurtulamadığı kimse cennete giremez.” (Müslim, Îmân, 73)

BİR MESAJ: “Komşun sana emânettir. Onun için emânetine riâyet et!”

 

Cebrâil u’ın Mü’minlere Vasiyeti KOMŞU HAKKI

“Allah katında komşuların en hayırlısı, komşusuna karşı en güzel davranandır.” (Dârimî, Siyer, 3)

Yaşadığımız çağdaş dünyada, modern insan gittikçe yalnızlaşıyor. Kendi yiyip kendi içiyor, kendi kazanıp kendi harcıyor. Yalnız kalmayı, hattâ hiç evlenmeden yapayalnız yaşamayı tercih ediyor. Hiç şüphesiz bu tercih, İslâm dîninde kabul gören bir tercih değildir. Çünkü yüce dînimiz İslâm, cemiyet dînidir. Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden bir mü’min; cemiyet içerisinde yaşadığını fark edip, birtakım hak ve mes’ûliyetlerinin olduğunu idrâk etmek durumundadır.

İşte cemiyet içerisinde yaşayan müslümanın idrâk etmesi gereken hak ve mes’ûliyetlerinden biri de, komşu haklarına riâyet etmesidir. İslâm; komşu hakları üzerinde hassâsiyetle durmuş, bu hususta mü’minler üzerine birtakım hak ve mes’ûliyetler yüklemiştir.

Buna göre mü’min, en başta -ister müslüman olsun ister hıristiyan olsun- komşusuna eziyet edemez. Nitekim bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden ya hayır söylesin ya sussun! Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden komşusuna eziyet etmesin! Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden misafirine ikrâm etsin!” (Buhârî, Rikāk, 23)

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; nâfile olarak çok fazla oruç tutmasa, namaz kılmasa veya sadaka vermese bile komşusunu rahatsız etmeyen birinin cennete gideceğini; çok nâfile namaz kıldığı, oruç tuttuğu ve sadaka dağıttığı hâlde komşusuna eziyet eden kimsenin ise cehenneme gideceğini belirtmiştir. (İbn-i Hanbel, II, 440)

Onun için komşusu, müslümandan emîn olmalıdır. Çünkü müslüman, diğer insanların elinden ve dilinden emîn olduğu bir kişidir. Bir defasında Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ashâbıyla birlikte olduğu bir zaman diliminde;

“–Vallâhi îmân etmemiştir.” buyurmuştur. Bunun üzerine etrafındaki sahâbîler;

“–Kim (îmân etmemiştir) yâ Rasûlâllah?” diye sorduklarında Peygamber Efendimiz;

“–Komşusunun, kendisine kötülük yapabileceği kaygısından kurtulamadığı kimse.” cevabını vermiştir. (Buhârî, Edeb, 29)

Bu mânâda komşu hakkının, mü’minin îmânı ile de bir bağlantısının olduğu görülüyor. Nitekim bir hadîsinde Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz;

“Komşuna iyilik yap ki mü’min olasın.” (Tirmizî, Zühd, 2) buyurmuş, bir başka hadîsinde de;

“Sana komşu olanlara güzel davran ki müslüman olasın.” (İbn-i Mâce, Zühd, 24) buyurmak sûretiyle, komşu hakkının mü’minin îman ve İslâm’ı ile bağlantısının olduğuna vurgu yapmıştır.

Müslüman; komşusuna eziyet edecek olursa bu, serlevha hadîsimizde ifade edildiği üzere, -Allah korusun- onun cennete girmesine engel olur.

Müslüman bilâkis komşusuna ikrâm eder, ona karşı cömert davranır. Zira Allah Teâlâ, cömertliği ve cömert olanları sever. İnsanlara karşı müşfik ve cömert olan Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir seferinde ashâb-ı kiramdan birine şu tavsiyede bulunmuştur:

“Çorba pişirdiğinde suyunu biraz fazla koy; sonra komşularına bak, uygun bir şekilde çorbandan onlara da ikrâm et.” (Müslim, Birr, 143)

Ve mü’min, en yakın komşusundan başlayarak ikrâmını yapar. Zira Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü iki komşum var, ikramda bulunurken hangisinden başlayayım?” diye soran Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-’ya;

“–Kapısı (sana) en yakın olandan.” cevabını vermiştir. (Buhârî, Hibe, 16)

Komşuya ikramda müslüman olması veya hıristiyan, yahudi olması fark etmez. Müslüman, kim olursa olsun komşusuna ikramda bulunur. Ashâb-ı kiramdan Abdullah bin Amr’ın evinde bir koyun kesilmişti. İbn-i Amr Hazretleri ısrarla;

“–Yahudi komşumuza ikrâm ettiniz mi?” diye sordu. Peşinden şöyle dedi:

“Rasûlullâh’ı şöyle buyururken işittim:

«Cebrâil bana komşu hakkından o kadar çok bahsetti ki komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.»” (Tirmizî, Birr, 28)

Bu bakımdan komşu hakkı, Cebrâil -aleyhisselâm-’ın mü’minlere bir vasiyeti ve bir emânetidir.

İslâm dînine göre; komşusu açken tok yatan bir kişi, gerçek mânâda îmân etmiş sayılmaz. Zira bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Yanı başındaki komşusu açken, tok yatan kimse (hakikî mânâda) îmân etmemiştir.” (Buhârî, Edeb, 31)

Müslüman, komşusuna yardım eder. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” diye bir atasözümüz vardır. Hakikî mânâda mü’min olan, yardıma muhtaç durumda olan komşusuna yardım eder. Ayrıca Sevgili Peygamberimiz’in buyurduğuna göre; Allah Teâlâ, bu dünya hayatında mü’min kardeşinin bir sıkıntısını gideren mü’minin kıyâmet gününde bir sıkıntısını giderecektir.

Ayrıca müslüman -küçük olsun büyük olsun- komşusundan gelebilecek yardımlarda vefâlı davranır ve ufak bir iyilik bile olsa bunu kadirşinaslık ile karşılar. Zira Fahr-i Âlem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Ey mü’min hanımlar! Sizden biri (pişirilirken) yanmış koyun paçası dahî olsa komşusu tarafından kendisine ikrâm edilen şeyi küçümsemesin.” (Muvattâ, Sıfatü’n-Nebî, 10)

Yaşarken de vefatından sonra da komşunun komşusu hakkındaki şahâdeti ehemmiyetlidir. Rivâyet edildiğine göre, bir adam Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e gelip;

“–İyi mi kötü mü yaptığımı nasıl bilebilirim?” diye sormuş, Hazret-i Peygamber de şöyle buyurmuştur:

“–Komşularının; «İyi yaptın!» dediğini duyarsan iyi yapmışsındır. Onların; «Kötü yaptın!» dediğini duyarsan da kötü yapmışsındır.” (İbn-i Mâce, Zühd, 25)

Yine bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

“Bir müslüman öldüğünde, en yakın komşularından üç hâne halkı kendisinin iyi bir insan olduğuna şahitlik ederlerse, yüce Allah;

«Bildikleri kadarıyla şahitlikte bulunan kullarımın şahitliğini kabul ettim ve kendi bildiklerimi de bağışladım.» buyurur.” (İbn-i Hanbel, II, 409)

Onun için mü’min, komşusuna karşı dürüst ve samimî olmalıdır. Ona karşı güzel davranışlar sergilemelidir. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurur:

“Allah katında komşuların en hayırlısı, komşusuna karşı en güzel davranandır.” (Dârimî, Siyer, 3)

Velhâsıl müslüman; komşusuna karşı iyi ve güzel davranışlar sergilemeli, komşuluk haklarına hassâsiyetle riâyet etmeye çalışmalıdır. Çünkü komşu komşusunun cennete girmesine vesiledir.

Komşusu tarafından arkasından; «Ne iyi bir komşuydu!» şeklinde hayırla yâd edilen bir mü’min, ne saâdetli bir mü’mindir!

Acı-tatlı günlerinde, düğününde-cenazesinde komşusunun yanında olan mü’min, ne bahtiyar bir mü’mindir!

Unutmayalım ki mü’min; malı, evlâdı ile imtihan olunduğu gibi komşusu ile de imtihan olunur. Komşuluk hakkı, onun imtihan noktalarından biridir.

Onun için mü’minler olarak, Sevgili Peygamberimiz’in şu veciz sözüne kulak vermeliyiz:

“Ev almadan önce komşu, yola çıkmadan önce de arkadaş arayın.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, IV, 268)

Ne mutlu komşusuna güzel muamelede bulunan mü’minlere!

Ne mutlu komşuluk haklarına riâyet edebilenlere!

Rabbimiz, bizleri komşuluk haklarına riâyet eden mü’minlerden eylesin!

Âmîn…