Uzak Doğu’dan Bir Tuzak K-POP FANATİZMİ

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com

Bugün gençler mânevî bir boşluk içerisinde. Rûhun gıdâsı olan hususiyetler göz ardı ediliyor, nefs de bir türlü doymak bilmiyor. Neticede oluşan mânevî boşluğu doldurmak için yanlış arayışlar başlıyor. Bunlardan biri de pop müzik.

Özellikle son zamanlarda öne çıkan K-POP.

Yani Uzak Doğu’dan ve özellikle Güney Kore’den çıkan bir müzik.

Bu zamana kadar batı dünyasının başını çektiği bu alanda, yavaş yavaş Uzak Doğu da öne çıkmaya başladı. Büyük bir gelir kapısı olan bu alanı, devletler de teşvik ediyor. Büyük şirketlerin yetenekli kişileri seçerek yetiştirdiği; özel dans, oyunculuk ve dil dersleri verdiği ve sonrasında piyasaya çıkarttığı bu iş, çok farklı noktalara ulaştı. Artık ne alışık olduğumuz meşhur artist profili var ne de kendi hâlindeki hayran kitlesi. Her biri birtakım gizli eller tarafından yönlendirilmekte.

İnternete düştükten kısa bir süre sonra 400-450 milyon kişinin izlediği müzik videoları, durumun vehâmeti ve yaygınlığı hakkında küçük bir işaret.

Peki ne zararı var, müzik dinlemenin?

Öncelikle bu durum bizim daha önce karşılaştığımız bir durum değil. Artık her şey çok daha uzmanca yapılıyor. Minareyi çalan kılıfını hazırlar misali, şimdi o masum gönülleri çalanlar da öyle kılıflar hazırlıyor ki şeytan şaşar kalır!

Gençleri mes’ul oldukları vazifelerden ve sosyal hayattan koparan bu hayranlık, ilerleyen zamanda kişiyi ailesinden de uzaklaştırmakta.

•Açık saçıklık, edepsizlik empoze eden bu grupların hedef kitlesi ise, 9-14 yaş arası kız evlâtlar!..

Peki, BTS, Echo gibi meşhur gruplardan oluşan K-POP’ta neler var:

•Cinsiyetsizlik!

Erkeklerin makyaj yapıp, küpe taktığı ve etek giydiği, bir cinsiyet ayrımı yapma gereği de duymayan bu grupların tek maksadı; dikkat çekmek ve nefsânî gözlükle bakanlar için sevimli görünmek. Zaten insanları kandıran da onların bu «masum» yüzleri. Sanki tatlandırılmış bir zehir gibiler!

Fakat bu maskenin arkasında, Allâh’ın gazap ettiği, kahrettiği çok çirkin günahların hazırlayıcısı mesajlar var.

•Müzik videolarında en çok işlenen temalar; günah işlemeyi ve isyanı fikir olarak kabul etmeleri ve teşvik etmeleri. Hattâ sembolik olarak, günah işlemeden önce birbirlerini tebrik etmeleri.

•Hâl ve hareketleri tamamen kasvet, sıkıntı ve bunalım doludur. Çeşitli haplar içtikleri, odanın duvarlarına yazı yazdıkları, masumiyet timsâli çiçekleri ateşe verdikleri vb. görüntüler, onlar için sıradandır.

Sizce bunlar bir gencin rûhuna ferahlık mı verir yoksa psikolojik hastalıklara mı sebep olur?

Bu videolarda muharref İncil’de geçen âyetlere ve hiçbir yönden kültürümüze ve İslam ahlâkına uygun olmayan boş mitolojik karakterlere işaret edilmesi ile ne hedeflenmektedir?

Bazı ebeveynler başta bu durumu çok önemsemiyor:

–Çocuk biraz dinlensin, çok çalıştı.

–Müzik rûhun gıdâsıdır!

“–Eee ne yapalım, bütün arkadaşları dinliyor. Benim çocuğum onlardan eksik mi kalsın?” vb. diyerek, müsaade ediyor, göz yumuyor.

Fakat odanın bütün duvarları malûm grupların resimleriyle dolunca, göz nûru evlâtları kendilerinden çok o gruplara değer vermeye başlayınca, işin ciddiyeti anlaşılıyor. Bu seviyeye ulaşan yanlış bir muhabbet, artık kolay kolay normal hâle gelmiyor. Evlâtlar dinledikleri grubu o kadar savunur hâle geliyor ki; bu uğurda aileden veya çevreden gelen tavsiyelere öfkelenerek onları konuşturmuyor, tehditler savuruyor. En ufak bir tavsiyeye dahî tahammül edemiyor.

Gençler nasıl bu derecede bağlanıyor ve gerçeklerden uzaklaşıyor?

Cevabı Yüzakı’mızın Ağustos 2018 sayısındaki başyazısından şu satırlarda aramalı:

“İnsan; neye hayran kalmışsa, ölesiye onun peşine düşen bir varlıktır. Hayatını, hayran olduğu şeylerin uğruna çırpınmakla geçirir. Öyle ki; hayranlığını neye kaptırırsa, her şeyini ona kaptırmaktadır. Toy bir delikanlı; bir gafilin ve hattâ düşman bir kişinin meselâ saçına hayran kalmışsa, artık kendi saçını ona benzetmek için türlü türlü kılıklara girer ki, kafası berbat veya beter olmuş filân, gözü hiç görmez. Ona hayran kaldı ya, gerisinin ehemmiyeti yoktur! Muhatap çok rezil, çok karaktersiz ve çok kötü bir herif de olsa, umursamaz. Ahmakça; «Ben onun sadece saç tipini beğendim, ne var bunda!» der, işi maymunlaşmaya kadar vardırır.

Hayatı nasıl ve ne istikamette yaşadığımızın yegâne ölçüsü «elhamdülillâh mîzânı» dır. Bu mîzan; insanın neye hayran neye kurban olduğunun göstergesidir. Çünkü insan; neye hayran kalmışsa, ölesiye onun peşine düşen bir varlıktır. Hayatını, hayran olduğu şeylerin uğruna çırpınmakla geçirir.

Tek derdi, hayran kaldığının kavgasını vermektir.

Onun için insanlığa gönderilen son kitap, hamd kelimesi ile başlıyor.”

“«Hamd» kelimesiyle yüce Allah, mecâzen bizlere demiş oluyor ki:

“Sakın hayranlıklarını olur olmaz yerlere kaptırma!”*

Öyleyse;

•Muhabbetin ve hayranlığın yanlış adreslere kaptırılmaması hususunda erken yaşlarda çocuklarımızı şuurlandırmaya gayret etmeli.

•İş işten geçtikten sonra vazgeçirmek zordur. Baştan böyle zararlı akımlara kapılmamasını sağlayacak bir zemin oluşturmalı. Güzel arkadaşlar, istikametli ağabeyler, ablalar ile görüşeceği, buluşacağı ortamlar sağlamalı, düzenlemeli.

•Aileler evlâtlarının dinlediği müziklere, kimlerle vakit geçirdiğine dikkat etmeli, onları asla takipsiz bırakmamalı. “Ergenlik ve öncesinde, gençler istediği gibi takılır, karışmamak gerekir.” şeklindeki bozuk batı şablonlarına göre hareket edilmemeli.

•Bir insana yapılacak en büyük kötülük, onu boş bırakmaktır. Menfî birçok rüzgârın estiği bu zamanda, aileler evlâtlarını güzel meşgalelere yönlendirmeli. Güzel ses ve tavırlara meraklı ise; Kur’ân dinlemeye, ezan, ilâhî ve marşlara yönlendirmeli. Kız evlâtlarımız; tezhib, ebrû, hat sanatı, nakış vb. biz olan ve bize ait olan güzel sanatlarla bizleştirilmeli.

_________________________

Hazret-i Mevlânâ: «Keçinin gölgesini kurban etme!» DOSTLUK FEDÂKÂRLIKTIR