Müjdeler Olsun! Kime?

YAZAR : İrfan ÖZTÜRK

Ey kardeş!

Dünyada yegâne kurtarıcımız, âhirette en büyük şefaatçimiz Hazret-i Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in; her an tazeliğini muhafaza eden ve gün geçtikçe hikmeti anlaşılıp kıymeti artan ve Allah kelâmından sonra en mûtemed ve en mükemmel saâdet düsturlarından ibaret olan, kurtarıcı ve irşâd edici mübârek hutbelerinden birini sizlerle paylaşacağım.

Hakikat aşkımızın kulağıyla, uyanmaya ve istikamete muhtaç aklımızla, ölmedikçe dürüstlükten ayrılmayan vicdanımızla ve dirilmek isteyen rûhumuzla dinleyelim:

“Ey insanlar!

Sanki, bu hayatta ölüm bize değil, başkalarına yazılmış. Ve sanki bu dünyada hak (ve yakîn olan ecel) bize değil, başkalarına mukaddermiş!

Sanki, bizim (her gün) omuzumuzda taşıdığımız, tabutlarla mezara götürdüklerimiz, o (karanlık) yere misafir oluyor, geri gelmek üzere gidiyorlar. Güya yakında tekrar bize dönecekler. Hâlbuki biz, (onlar gider gitmez) ölüleri mezara yerleştirince, onların bıraktıklarını paylaşıp yemeye koyuluyoruz. Güya biz onlardan sonra bu dünyada ebedî kalacakmışız gibi, ölümü (ve sâir ders ve ibret alacak her şeyi) unutuyoruz.

Öyle ki, her türlü tehlikeden emin olmuş gibi yaşamaya koyulmuşuz. Hâlbuki (hakikî emniyet ve müjde kimler içindir?) dikkat ediniz:

Müjdeler olsun!

Kendi kusurlarını görmekten ve onları ıslaha çalışmaktan, başkalarının kusurlarıyla uğraşmaya fırsat bulamayanlara…

Müjdeler olsun!

Alın teriyle helâl yerden kazanan ve kazancını ailesini geçindirmeye sarf edenlere…

Müjdeler olsun!

Daima; ilim, hikmet, edep ve fazîlet sahipleriyle görüşüp konuşanlara…

Müjdeler olsun!

Kibirden, enâniyetten kurtulup, fakirlik ve zaruret ehline karışarak, dertlerine koşanlara…

Müjdeler olsun!

Ahlâkı güzel, kalbi temiz olan ve kimseye eziyet etmeyenlere…

Müjdeler olsun!

Allâh’ın kendisine verdiği rızıklardan muhtaçlara, düşkünlere infâk edenlere…

Müjdeler olsun!

Fuzûlî ve lüzumsuz sözlerle başkalarını rahatsız etmeyenlere…

Müjdeler olsun!

İslâm dîninin âdab ve erkânını, emir ve tavsiyelerini, ahlâk ve ibâdet esaslarını kendi hayatı için kâfî görenlere…

Müjdeler olsun!

Bid‘at ve hurâfelere saplanmayıp, hevâ ve süflî heveslerine uymayanlara…” (Beyhakî, Şuab, XIII, 142)

Bunlar, ne muhteşem medeniyet esaslarıdır!..

Muhterem akl-ı selîm sahipleri!

Şu ilim ve fen asrında bu en mükemmel medeniyet esaslarına kıymet vermemek kadar dalâlet ve hamâkat olamaz!

Çünkü; bu düsturlar, dünyada yükselme ve olgunlaşma zirvesinin basamakları, âhirette ise ilâhî iltifat hazinelerinin anahtarlarıdır.

Derin bir gaflete dalmış hayatımızı en açık şekilde tasvir ettikten sonra, en canlı ifadelerle bizleri derhâl uyanmaya ve çalışmaya davet eden Hazret-i Fahr-i Âlem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in, kimleri ve neleri yaşayanları müjdelediğini bir nebze düşünecek olursak; bütün dertlerimizin devâsını, bütün sıkıntılarımızın çaresini; yükselmenin, ilerlemenin ve nihayet dünya ve âhiret selâmetine çektiğimiz hasreti; yaramızın merhemini; kendi nefislerimizde ve kendi ferdî hayatımızın, şahsî hâl ve hareketlerimizin ıslahında olduğunu anlayacağız.

Binâenaleyh Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bizlere tam mürşidlik yapmış ve ebedî düsturlar bırakıp Rabbine kavuşmuştur. Geri kalan bize ait bir vazifedir. Çünkü Cenâb-ı Hak Nebiyy-i Ekrem’ine şöyle buyurmuştur:

“Ey Nebiyy-i Ekrem’im!

Şüphesiz ki Biz Sen’i; hem Allâh’ın varlığına şahit hem insanları Allâh’ın nimetleriyle müjdeleyici hem onları Allâh’ın azabıyla korkutucu hem onları Allâh’a davetçi ve hem de etrafa nurlar saçan bir meş‘ale olarak gönderdik.” (el-Ahzâb, 45-46)

Artık aklı olan dinler o Peygamber’i, yürür O’nun yolundan… (Tahsin YAPRAK, Sesleniş’ten tasarruflarla alınmıştır.)

Kelâmı ehline söyle,
İşitir âr eylemez!
Dört kitabı tefsir etsen,
Câhile kâr eylemez!
(Gülzâr-ı İrfan)