NOKTA İÇİN VİRGÜLLEŞENLER

YAZAR : Hadi ÖNAL hadional23@gmail.com

Söze çokça anlatılan bir fıkra ile başlayayım, dedim. Padişahın biri patlıcan yemeğini pek severmiş. Bir gün yemekte;

“–Şu patlıcan da ne güzel sebzedir.” demiş.

Dalkavuğu hemen;

“–Haklısınız Sultanım! Bu patlıcan öyle güzel bir sebzedir ki, kırk çeşit biri birinden leziz yemeği yapılır; tatlısı olur, turşusu olur; ye ye doyamazsınız.” diye patlıcana methiyeler düzmüş. Birkaç gün sonra yemekte yine patlıcan varmış. Padişah bu sefer;

“–Ne bu yahu, yine mi patlıcan! Hem bir şeye benzese!” deyince dalkavuk;

“–Evet Sultanım! Bu patlıcan zaten kara kuru bir şey; tadı da yok, kekremsi, acımsı; yemeği yemek olsa… Tatlısı, turşusu desen…” diye başlamış.

Padişah;

“–Yahu daha iki gün önce patlıcanı öve öve bitiremeyen sen değil miydin?” deyince dalkavuk;

“–Ama Sultanım; ben sizin dalkavuğunuzum, patlıcanın değil.” deyivermiş.

Şimdi zannederim bana konunun özünü sormazsınız. Dalkavukluk; kendisine menfaat sağlayacak olanlara, aşırı saygı ve hayranlık göstererek yaranma hâlidir.

Dalkavukluk; yağcılıktır, yağdanlıktır, yalakalıktır, yalpaklıktır, yaltaklıktır, kemik ve çanak yalayıcılığıdır. Böylesi sıfatlarla mücehhez(!) insanlara da dalkavuk yahut dilimizde sık kullanılan tabiriyle yağcı/yalaka denir. Bu mefhumun tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Şekil, renk ve desen değiştirerek günümüze ulaşan bu haysiyetsiz mesleğin; azımsanamayacak kadar mensubu, icrâcısı vardır.

Dalkavuklar, özellikle devlet gücünü elinde bulunduranların çevrelerinde yoğunlaşırlar. Kimliksiz, omurgasız, kemiksiz, şahsiyetsiz, haysiyetsiz, gururu olmayan bu çanak yalayıcıların ortak özellikleri; her durumda ve her şartta iktidarı, muktediri, gücü ve güçlüyü övmek, onlardan yana olduklarını söz ve davranışları ile ortaya koyarak itibar ve menfaat temin etmektir. Gücü ve iktidarı elinde bulunduran kişi veya kişiler değişince; bu yalaka takımı da hemen yeni sahipleri için kıvırtmaya, kuyruk sallamaya başlarlar.

Dalkavuklar; överek göklere çıkardıkları kişilerin sadece şakşakçısı, şarlatanı, yağcısı, yağdanlığı, «evet efendim»cisi olarak kalmazlar. Velînimet olarak gördükleri kişilere şirin görünmek için muhbirlik yapar, suçsuz-günahsız kişileri gammazlar, yalan söyler; hattâ kendileri için daima tehdit olarak gördükleri şahsiyet sahibi insanlara iftira atarak, yaranmak istedikleri kişilerin gözlerine girmeye çalışırlar.

«Kraldan çok kralcı» olan dalkavukluğun irsî ve genetik olması muhtemel olup, araştırılmaya muhtaçtır. Dalkavukluğun/yalakalığın merhaleleri, kademeleri de vardır. «… seninle gurur duyuyor!» sloganı bu mesleğin(!) en masum icrâ hâlidir. İleri seviyesi ise; pohpohlanan kişiye ilâhî birtakım özellikler yakıştırarak onu putlaştırmak, hattâ peygamber seviyesine yükseltmektir.

Aşkı, yoldaşı riyâ ve ikiyüzlülük olan dalkavukluğun revaçta olduğu toplumlarda; seviye hızla düşer. Yöneticiler; maharet ve liyâkat sahiplerini yalaka ve yardakçılarına tercih ederlerse, toplumda izmihlâl kaçınılmaz olur. Hele de yıkama ve yağlama; tepeden tırnağa zincirleme boyut kazanır, yönetenler de bu kervana katılır yahut bu duruma çanak tutarlarsa o toplum iflâh olmaz. Ne demişti ünlü Fransız mütefekkir Montesquieu:

“Dalkavukluğun sağladığı çıkar, dürüstlüğün kazandırdığı faydadan daha fazla olursa o ülke batar.”

Ar damarı çatlamış, yalaka tiplerle; hayâsızlık, sırnaşıklık, küstahlık ve hadsizlik tavan yapar. El etek öpücü bu zavallı yaratıklar, üç kuruşluk dünya nimeti için hem kendilerini alçaltır hem de yaşadıkları topluma zarar verirler.

Bir kimsenin makamından ve servetinden dolayı onu hak etmediği sıfatlarla övmek, ona yaltaklanmak insanlıkla bağdaşmadığı gibi İslâm’da da çirkinlik olarak görülmüş ve yasak davranışlardan sayılmıştır. Nitekim İslâm Peygamberi Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz;

“İnsanları övmeyi âdet edinenlerle karşılaştığınızda yüzlerine toprak saçın (onlara engel olun).” (Müslim, Zühd, 68; Ebû Dâvûd, Edeb, 9) buyurmuşlardır.

Yalnızca yalaka ve yağcılar suçlu değil; yalakaların övgülerine(!) mazhar olanlar, onların pohpohlamalarına inanarak böbürlenenler, kendini beğenenler, büyüklenenler, kibirlenenler de en az yalaka ve yağcılar kadar suçludurlar. O yüzden mevkî/makam ve güç sahipleri; dalkavukların beklentilerine nefisleri ile değil, Allâh’ın lutfu olan akılları ile karşılık vermelidirler.

Bir fıkra ile başladık yazımıza bir fıkra ile de sonlandıralım:

Önemli mevkîde bulunan bir devlet adamı, dalkavuğun birine;

“–Sıfır nedir?” diye sormuş.

Dalkavuk tereddütsüz;

“–Sizin huzûrunuzda ben!” diye cevap vermiş.

Cenâb-ı Allah; böylesi kişiliksiz, kimliksiz, omurgasız, şahsiyetsiz kullarına bizi mecbur ve mahkûm bırakmasın. «Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilenler»in durumuna düşürmesin.

Ömer Hayyâm gibi;

“Varsın hayat yalakalara şans tanısın; ben haysiyetime fiyat biçmem! Yaşadığım kadar daha yaşasam, asla tükürülecek eli öpmem.” dedirtsin.