ER İSENİZ BENİMLE BERABER GELİN!..

YAZAR : M. Aşır KARABACAK ma.karabacak@gmail.com

Yavuz Sultan Selim Han, Çaldıran Seferi’nde 2500 kilometrelik bir mesafeyi aşmış ve Şah İsmail’in ordusuyla ancak karşılaşmıştır. Fakat bu sefer esnasında Osmanlı ordusu ilerledikçe geri çekilen Safevî ordusu moralleri çökertip ânî bir baskın bozgunuyla Anadolu’da büyük bir fitne, bir kargaşa çıkarmak arzusundadır. Nisbeten bu moral bozma arzusuna ulaşmıştır da. Osmanlı ordusu içerisinde yeniçerilerin bir kısmı;

“Düşman kaçmıştır, karşımıza çıkmamaktadır, artık dönelim!” hissiyâtıyla hünkârın çadırına bir nâme bırakmışlardır. Hattâ bu kargaşada bazı yeniçeriler hünkârın çadırına ok dahî fırlatmışlardır.

Yavuz Sultan Selim, bu duruma çok sinirlenmiş ve çadırından fırladığı gibi atına atlayarak askerin karşısına çıkmış ve;

“Biz henüz kastettiğimiz yere varmadık, düşmanla karşılaşmadık, dönmek ihtimali yoktur, hattâ bunu düşünmek bile hayaldir.

Teessüf olunur ki Şah’ın mâiyeti kendi efendileri yoluna can verdikleri hâlde, biz şeriat-ı Ahmediyye’ye muhalif hareket eden bunları yola getirmek için bu serhatlere kadar gelmişken, birtakım gayretsizler, bizi yolumuzdan geri çevirmek isterler.

Biz, katiyen yolumuzdan dönmeyeceğiz. Ulülemre itaat edenlerle, kastettiğimiz yere kadar gideriz. Kalpleri zayıf olanlar, ehl u ıyâllerini düşünenler ve yol zahmetini bahane edenler, kendileri bilirler. Dönerlerse dîn-i mübîn yolundan dönerler.

Eğer bahane;

«Düşman gelmedi» ise, düşman daha ileridedir. Er iseniz benimle beraber gelin ve illâ ben tek başıma da giderim.” diyerek atını mahmuzlamıştır.

Yeniçeriler yaptıkları hareketin yanlış olduğunu kavramış ve hünkârının ardınca Çaldıran ovasında Safevî ordusunu mağlûp ederek Tebriz’e kadar gidip orayı da fethetmiştir.

Ana gaye «i‘lâ-yı kelimetullah»tır. Eğer bunu gönülden yaşayan bir ulülemr de varsa, millet de itaati farz bilip; gerekirse gözünü kırpmadan Allah yolunda, reisinin, sultanının, liderinin emrine kurban olmayı bilmiştir hep…